1910-1930 yılları arasında yapılan bu müze Almanya’nın 1999 yılında açtığı müzeler adası grubunun içinde yer alır. Müzelerin tamamını gezmeye kalksam 8-9 gün alır sanırım veya daha fazla. Bu yüzden tercihim Pergamon müzesi oluyor. Bu Müze 2012 yılında 2 milyon kişi tarafından ziyaret edilmiş her yılda bu sayı artmaktadır. Almanya’nın en çok ziyaret edilen müzesi Avrupa da en çok ziyaret edilen müzeler sıralamasında ilk 10’da yer almakta.
Aslında bu müze adını bizim İzmir’de yer alan Bergama ilçesinden alır. Tarihin en büyük Antik kentlerinden birine sahip olan Bergama ilçemiz günümüzde misafirlerini iyi ağırlayan halkıyla bilinir.
Türkiye’den tura başladığım gün Bergama’yı da rotanın içine almıştım Fakat 1 gün kalır giderim diyordum ki oraya vardığımda durum değişti. 3 gün kalmıştık. Kalmıştık diyorum çünkü o sıra takım arkadaşlarımdan Enes Şensoy ve Özlem’de bana eşlik ediyorlardı. Üçümüzde Bergama’da büyülenmiştik. Eski şehrin ara sokakları, muhteşem taş işçiliği Asklepion, Akropol, Bergama Müzesi ve birbirinden misafirperver insanlarla tanışınca şehirden zor çıktık.
İnternette şehir hakkında bir araştırma yaptığınızda Akropol karşınıza çıkar ve hemen akabinde de Zeus tapınağını görürsünüz. M.Ö197-159 yılları arasında yapıldığı düşünülen tapınağın temelleri hala Türkiye Bergama’da durur fakat tapınağın kendisi Almanya Pergamon müzesinde yer alır. “Ulan koca tapınağın orada ne işi var” Nasıl gitti oraya?
1878 yılında tapınağın ortaya çıktığı duyulduğunda büyük devletler bu tapınağın peşine düşmüşlerdi fakat ihale Almanlara kaldı. 1938 ylında Adolf Hitler Nazi Almanya’sının gücünü tüm dünyaya göstermek amaçlı bir propaganda alanı yapıyor ve bu alanda yer alan Zeppelinfeld stadı Zeus tapınağından esinlenilerek tasarlanıyor
Hatta bu koca tapınak 2. Dünya savaşı sırasında bombardımandan hasar görmemesi için paketlenmiş ve müzenin bir köşesine kaldırılmış. Almanya’nın savaşı kaybetmesinden sonra Ruslar tarafından savaş ganimeti olarak Rusya’ya götürülmüş. 1950 yılında Doğu Almanya’ya kaçırılan eserleri geri istemiş. Baskılar sonucunda da tapınak geri gönderilmiş. Fakat beraberinde götürülen Akropol’e ait diğer eserler verilmemiş. Almanya verilmeyen tarihi eserler için uluslararası hukuk savaşı başlatmış davaları da günümüze kadar sürmüs ve Rusya 2012 ylında noktayı koymuş. VERMİYORUZ KARDEŞİM SELAMETLE….Akropol eserleri bugün Rusya’da Puşkin müzesinde ve Hermitage müzesinde sergilenmekte. ( Yahu nerdeyse ülkeler arası savaş çıkartacak kadar değerli parçalar var) Bak daha neler var.
Bisiklet veriyorduk devam edelim. Bu soruya sadece 26 Ocak tarihinde yazdığım yazıdan sonra 10 Kasım 2013 tarine kadar Müze Kartlarını gönderen arkadaşlar cevap versin : ). St. Petersburg’da gezdiğim müze hangisi, ve hakkında bilgi verin. ( 10 kişi Müze kartlarını gönderdi. Doğru cevabı verenler arasında 3 kişiye bisiklet göndereceğim.) Diğer mesajlara bakmayacağım! Rica ediyorum yukarıda belirttiğim tarihler arasında müze kartlarını bana göndermeyenler mesaj atmasın. Bu müze kartlarını alalım. Neden bu konunun üzerinde durduğum bu yazıda anlaşıyor olsa gerek!! Ha bu arada müze kartı lütfen edinin. İlerleyen günlerde bir kopyasını bana gönderin tekrar diyeceğim : ) ( müze kartı satan kurumla ve turizm bakanlığı ile bir alakam yok! Bir yurttaş olarak müzelere gidelim diyorum)
Carl Human Almanya’nın havasından suyundan sıkılmış 1864’de soluğu istanbulda’da almış. Adamın mesleği demir yolu inşası. Malum o dönemler Osmanlı imparatorluğunun çöküş dönemi fakat bu demir yolu olayında oldukça önem veriliyor. Neden verildiğinin konusu ayrı bir mevzu. 1865 yılında Pergama (Bergama) bölgesinde kazılar sırasında ilgisini çeken bazı antik eserler buluyor. Tabi kendisi bu konularda uzman olmadığından çıkan eserlerin bir kısmını Almanaya’ya giderken beraberinde götürüyor. Göttingen Üniversitesi arkeloglarından Alexander Conze’den konu hakkında bilgi alıyor. Adam şaşırıyor tabi “Ulan bu yoksa kutsal kitapta bahsedilen yer mi ?”
Zeus tapınağının kutsal kitapta işi ne ? Tapınak M.Ö 197 – 159 yıllarında yapıldı demiştim. M.S 53-56 yılları arasında Misyoner Pavlus bu bölgede Hıristiyanlığın yayılması için çalışmalar yaptı ve Hıristiyanlığın ilk 7 kilisesinin kurulmasında büyük emek verdi. Kiliselerden biri Akrapol’un yani Zeus tapınağının yapımından 200 sene sonra tapınağın bulunduğu tepenin eteklerine kuruldu.
Büyük ihtimal kilise kurulduğunda tapınak tüm ihtişamı ile kilisenin karşısında duruyordu bu sebepten ötürüde kutsal kitapta yer aldı. Bunu bilen arkeolog Alexander Conze bölgeye gelir çalışmalara katılır. 1867-1873 yılları Carl Human Anadolu demir yolu yapımının başına geçer. Demir yolunu yaparken bölgede aynı zamanda arkeolojik kazı çalışmaları da yapmaya başlarlar. Kazılar 1873 -1878 yıları arasında gizli devam eder. Bu süre içinde tapınak ve çevresindeki bir çok eser de gün yüzüne çıkmıştır.
Bergama halkı olaya daha fazla göz yummaz ve durum Padişah II. Abdülhamit’e haber verir. Halkta anlamıştırki Almanlar tapınağı ve değerli bir çok eşyayı parça parça ülkelerine götürmekte. Carl ve Alexander ne pahasına olursa olsun bu eseri Almanya’ya götürmeye kararlıdırlar. Eser kutsal kitapta bahsedilen Zeus Tapınağıdır. Hemen durumu Alman hükümetine haber verirler. İstanbul’dan bir paşa durumu çözmek için gönderilinceye kadar olaya müdahale edilir. Bergama’ya gönderilen Paşa yapılan olayın Osmanlı Hükümetinin izni doğrultusunda gerçekleştiğini halka anlatır.
Peki Neden? Çünkü 1878’de Osmanlı Almanlarla Berlin Antlaşması imzalamış ayrıca Almanlara olan dış borçtan dolayı II. Abdülhamit bölgede yapılan kazı çalışmalarına ortaya çıkan eserleri Almanlara verip kazı çalışmalarına devam edilmesi için izin vermiştir. 1886 yılına kadar Zeus tapınağı da dahil olmak üzere bölgede çıkarılan eserler Berlin’e gönderilmiştir. Böylelikle borçlar silinir veya ödeme geçiktirilir. O dönem Osmanlı imporatorluğunun durumu oldukça vahimdir. Taşlarla uğraşacak durum yoktur. İki ülke arasında yapılan bu antlaşma her hangi bir kağıt parçasına aktarılmamış. Bu yüzden günümüzde Alman hükümeti Zeus tapınağı için bir belge gösteremiyor ve Türkiye’de eseri yeri olan Bergama’ya iadesini istemekte . Almanlar da ruslar kadar sert olmasa da “HE LA OLDU BAŞKA” diyorlar..
Bu arada Pergamon müzesine Kültür ve Tanıtım Ateşemiz Yaşar Bey’ ile birlikte gittim. Şimdi bu Zeus tapınağının çevresini sarmalayan kabartmalar var ya, Yaşar Bey bu kabartmalarda ne anlatılıyor kim kimle beraber, kimin eli kimin cebinde, kimin kimden çocuğu olmuş, o çocuğa sonra ne olmuş. Hikayeye hakim biri. 1 saatlik tapınak gezisini film tadında kendisinden dinledim. Elimde patlamış mısırla içeceğim eksikti.
Tapınak gezisini bitirdik yanda ki odaya bir geçtik ki ağzım açık kaldı. Yuh bu ne ? Bunu buraya nasıl sokmuşlar? Karşımda bir yerin kapısı var ama nerenin . Efes’de yer alan kütüphanenin bir beden küçüğü.
– Kimden araklamışlar bunu Yaşar Bey? Bizden mi?
– Biz den Gürkancım bizden. Miletos Agora Kapısı
Vay arkadaş ya, tabi bunu üst üste koyunca daha bir heybetli durmuş. İkinci dünya savaşı sırasında Zeus tapınağını kutulara yerleştirip saklayabilmişler fakat bu kapıyı yerinden sökememişler . Bombardıman sırasında isabet alan Müze’nin çatısı düşmüş ve Miletos Agora kapısının sağ üst tarafındaki bir taş bloğunu da kopartmış. Odanın bir köşesinde Milet şehrinin küçük bir maketi de durmakta. Küçükken ailem kadeşim ve beni bu harabelere götürümüştü. Fakat hayal meyal hatırlıyorum. Döndüğümde gidilecekler listesine ekledim.
Pazar kapısının altından geçiyorsun. Sağ tarafta bir yazı Babil surlar. Yok artık arkadaş! Ulan babilin surlarını da söküp ta buralara kadar getirmişler. İnanılacak gibi değil. Ayrıca yapıyı öyle bir tasarlamışlarki sanarsınız hakikaten Babil Surlarının önündesin
Dünya turunu yaparken Bergama yakınlarında yer alan diğer antik kentleri gezme fırsatım da oldu. Zeus tapınağının bulundugu yerden kuş uçusu ile 40km uzaklıkta olan Aigai Antik kenti yer almakta. Günümüzde bu kentin civarındaki köyler ve çevresi dikkatlice incelendiğinde Aigai şehrinde kullanılan taş blokların köylerin veya köprülerin yapımında kullanıldığını görmemiz mümkün. Zeus tapınağının tamda o dönemlerde götürülmesi eserin günümeze kadar gelmesine, hatta sergilenmesine olanak sağlamış.
Tarihi mekanları, müzeleri gezmesini seven biri olarak Pergamon’da yer alan eserlerin kesinlikle yerinde, Bergama’da olmasını canı gönülden isteyen biriyim. Bu eserler yerinde olduğu zamanan daha heybetli ve güzel gözükeceklerdir. Şu bir gerçek ki Türkiye Cumhuriyeti devleti bu eserin burada olmasıyla inanılmaz bir reklam yapmakta. İçerde yer alan eserler hakkında bilgi alan her yabancı acaba bu eserler nasıl bir yerde duruyordu diyip araştırma yapıyor ve bunun sonucunda da Türkiye’ye geliyorlar. Her iki alanı da gören biri, inanıyorum ki eserlerin yerlerinde olmasını ister.
Türkiye’de müzecilik anlayışı, eserlerin sunumları gün geçtikçe daha da güzelleşiyor ve gelişiyor. Keşfedilmemiş, gün yüzüne çıkmayan onlarca eser olduğunu biliyoruz. Gelişmekte olan ve hergün ziyaretçi sayısı artan müzelerimize destek olmamız gerektiğini düşünen biriyim. Bu yüzden tekrar yineliyorum müze kartlarınızı alıp müzeleri ziyaret edin!