• ANLIK KONUM Garmin inReach

  • 6 Ekim 2021

İstanbul 24h Boostrace Bisiklet Yarışı Raporu

İstanbul 24h Boostrace Bisiklet Yarışı Raporu

İstanbul 24h Boostrace Bisiklet Yarışı Raporu 768 1024 Gürkan Genç

İntercity İstanbul Park adıyla bilinen Formula1 pistinde 24 saatlik bisiklet yarışının yapılacağını ilk kez sosyal medyada gördüğümü hatırlıyorum. Nabzım yükseldi ve hemen ayrıntıları öğrenmeye çalıştım.

Yarışın tek kişilik değil 2, 4 veya 6 kişilik takımlar halinde ve bayrak yarışı formatında yapılacağını okudum. 2 kişiyle 12’şer saat pedal çevirmek çok zor olurdu. 6 kişiyi ise organize etmek kolay değildi, kaldı ki 4’er saat bisiklet kullanmak beni kesmeyecekti. Bu durumda tek seçenek 4 kişilik takım oluşturmaktı. WhatsApp gruplarına yüklendim.  İlk yanıt Furkan’dan geldi, ne zamandır macera yarışı koşmamıştık, yol bisikletine geçeli henüz 5 ay bile olmamışken bu yarış bizim için yarıştan çok macera olacaktı. Sonra Emrullah ben de varım dedi ve zaten performansı yerindeydi. Böylece 3 kişi olduk olmasına ama bir türlü 4 olamadık. Kimisi hamster gibi aynı yerde dolanmak istemedi(kendisine sevgilerimizi iletiyoruz), kimine katılım bedeli yüksek geldi, kimi 24 saati duyar duymaz caydı. En büyük sıkıntı ise bu yarışın tarihleri ülkedeki 2 büyük yarışla çakışmıştı; Tuz Gölünde yapılan efsane koşu ve Boğazda yapılan kıtalararası yüzme yarışı. Yani tüm sporcu arkadaşlarımız bu yarışlardan birine zaten gidiyordu ve ortalıkta kimse kalmamıştı. Tecrübesine güvendiğim sevgili Murat 4.olmayı sağolsun kabul etti ve biz havaya girmeye başladık. Takımımızın adını da koyduk: Just For Fun! (Run olduğunu iddia edenler oldu ama eminiz biz; Fun!) Dereyi görmeden paçayı sıvamıştık yine. Yarışa günler kalmışken çok geçerli bir mazeretle Murat yarıştan çekildi. Her ne kadar kaptan sıfatımla takımdakilerin strava antrenmanlarını incelediğimi ve Muratın performansını yetersiz bulduğum için aldığım kararla takımdan attığımı söyleyerek geride kalanların ayağını denk alması yönünde motivasyon sağlamış olsam da bu yazıyı okuduklarında işin aslının öyle olmadığını öğrenmiş olacaklar. O noktada arkadaşlarımın neden beni kaptan ilan ettiklerini anladım; öncelikle kayıt kürek işleri kaptana kalıyordu (ki sistemdeki arızadan dolayı kayıt işlemleri sinirlerimi zorlamış sonra organizasyondakilerin iletişime geçmesiyle işler çözülmüştü), sonrasında 4.sporcuyu 2 günde bulma görevi ve sorumluluğu da bana kalmıştı. Yoğun bir cv toplama ve ön eleme görüşmelerinden sonra deermişim J baktım ortalıkta sporcu namına kimse yok. Yol bisikleti ve güler yüzü olsun yeter mantığıyla ortalıkta dört döndüm bulamadım, dağ bisikleti olsa da olur güler yüzden de vazgeçtim dedim gene yok. Çok sayıda telefon görüşmesi vs. derken bizim için mesai harcayan arkadaşlarım sayesinde şans yüzümüze güldü. Her nasılsa hiçbir yarışa kaydını yapmamış olan, ağustos ayına rağmen tatilde olmayan, güzel bir bisikleti ve sağlam bir alt yapısı olan, oryantiring sporundan da tanıdığımız sevgili Çağlayı 4.olarak takıma aldık. Yarıştan önce bizim macera başlamış ve heyecansız tek gün geçirmemiş olduk böylece.  Sonra baktım ki booster diye bir ünvan var; her takımın destekçi olarak yanlarında olabilecek bir kişiye verilen bir ünvan. Kulağa fena gelmiyor ama Cumartesi sabahtan Pazar öğle sonrasına kadar kim gelir de bize destek olur? Kimsecikleri kandıramadık derken takıma Eva dahil oldu. Macera yarışlarının gediklisi, azraile kolay kolay pabuç bırakmayan sevgili hemşiremiz de aramıza katılınca artık tamamız ve yarışa da hazırız dedik.

Yarış öncesi hazırlıklar her zaman olduğu gibi gece yarısından sonraya kadar sürdü ve sadece üç buçuk saatlik bir uyku ile sabah yola çıktık. Henüz yarış alanına yaklaşırken büyük bir organizasyonda olduğunuzu hissettiren bir karşılama ile önce otoparka sonra kayıt alanına gittik. Kısa sürede işlemleri tamamladık ve garajda yerdeki bantlarla  ayrılan yaklaşık 10m2’lik kısma yerleştik. Ekip böylece ilk defa Formula 1 pistinin garajında ve yarıştan sadece 2 saat önce bir araya gelmiş oldu. Kamp sandalyelerimiz, masamız, matlarımız, şarj edilecek ekipmanlar için ara kablolarımızla mekanı sahiplendik. Her yerde bulunan tv ekranlarından hem pistte hem arenada olan biteni sürekli izleyebilmek işin en güzel kısmıydı. Tivibu kanalından canlı yayın hiç durmadı. Standlarda, organizasyonda, yarışmacılar arasında, görevli personel içinde vs. o kadar çok arkadaşımı gördüm ki kendimi evimde hissettim. Ayrıca desteğe gelen ve gece yayını izleyip mesaj yollayan FK Running takım arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.

Yarışla ilgili anonslar, arenada yapılan etkinliklerle ilgili bilgiler garaj içinde pek anlaşılamıyordu. Belki bu noktada ekranlara yazılı olarak yansıtılsa bilgi paylaşımı daha kolay olabilirdi. Arenada bmx, kaykay ve paten ile yapılan gösteriyi keyifle izledim. Ateş dansını pistte olduğum için kaçırdım. Ve bir de daha fazla ilgiyi hakeden canlı müzik konseri vardı. Hemen yakınımızda konuşlanan makarnacı, köfteci, sosisçi ve migros tırı hayatı kolaylaştıran düzenlemelerdi ama iş alışverişe gelince önce en başta bulunan standtan fiş alıyordunuz. Sonra o fişlerle yiyecek alıp para üstünü yine fişlerle alıyorsunuz. Günün sonunda fiş cebinizde kalırsa tekrar nakite çeviremiyeceğiniz için o dengeyi tutturmanız gerekiyor. Ancak bir sorun var çünkü bu fişler her yerde geçmiyor, bu seferde nakit taşımanız gerekiyor.  Eminim daha pratik ve sade bir çözüm bulacaklardır.

Vee piste çıkma vakti geldi..Toplu sürüş bir çok açıdan olması gereken bir etkinlik zaten. Takım olarak yerimizi aldık ve aheste sürerek pisti tanımaya çalıştık. Asla Durma youtube kanalı sevgili Fatih’in videoları sayesinde pisti, dönüşleri, eğim vs. izleyerek bildiğin ders çalışmıştım. Ondan da öncesinde epey bi Formula1 izlemişliğim var. Ama gel gör ki bu pistte pedal çevirmek apayrı bir tecrübe veee çoook zevkli. Bi kere çukur diye bir şey yok, yola paralel mazgalda yok, cam kırığı çöp vs. desen o da yok. Mis gibi bir asfalt. Karşıdan araç gelecek derdi de olmayınca Çağla’nın kılavuzluğunda yol almaya başladık. Bi yandan bize yarışta karşılaşabileceğimiz diğer bisikletçilerin yapabileceği el kol işaretlerini ve anlamlarını anlatıyor, bi yandan pelotonun önemini, adabını anlatıyor derken sıradaki virajın ne kadar keskin olduğunu çok geç fark ediyorum ve frenlere asılıyorum. Daha yarış başlamadan bitecek neredeyse..Sakin yapıma rağmen bir anda toplu sürüşte ve viraj içinde  metrelerce  yana doğru kayarken her iki omzuma taht kurmuş olan yusufların naraları eşliğinde virajı almayı ve yoluma devam etmeyi başarıyorum. Sonraki 24 saat boyunca viraj performansımı iyileştirmek için türlü denemeler yapmaya devam ediyorum. Her seferinde doğru çizgiyi bulmaya çalışırken bazen önümdekinin çizgisini takip ediyorum. Baktım bi tanesi tam gaz viraja doğru gidiyor, tamam dedim yapıştım arkasına, viraja geç girdi ve vardır bi bildiği diyerek ben de geç girdim ve sadece 2 saniye sonra önümdeki sporcu virajı alamadı ve yolun dışına tam gaz çıktı, meğer acemilikten o hızla girmiş viraja, ben nereden bileyim. Kırmızı taralı alanda zıplayarak yola tutunmayı başardım ve aynen yarışa devam. Aha bu da bana ders olsun. Bu olay olduğunda sabahın ikisi filandı ve Kolombiya’nın harmanlanmamış arı çekirdeği ile yapılan en iyi kahvesini içsem beni anca bu kadar kendime getirebilirdi. Ama gururla şunu söyleyebilirim ki sabah olduğunda artık virajları doğru çizgiyle fren yapmadan ama yine azıcık tırsarak dönmeye başlamıştım. Neyse yine yarışın başına dönelim; startı Çağlanın almasına karar verdik, olası bir pelotona en güzel asılacak olan ve iyi bir moralle başlamamızı sağlayabilecek yegane sporcumuz..Canavar gibi başladı ve 2 saat sonra rüzgarın dayağını yemiş vaziyette bilekliği diğer canavar Emrullaha devretti. Ben ve Furkan taş kağıt makas oynayarak 3.yarışmacının hangimiz olacağını seçtik. Ben kaybettim ve sıramı beklemeye devam ettim. Henüz güneş bacaklarımızı yakarken sıra bana geldi ve turlarım başladı. Start düzlüğünde ve  sonrasında bulunan inişte güçlü bir kafa rüzgarı sizi karşılıyor. Hemen sonra en uzun yokuşa başlıyorsunuz. Bu yokuşta özellikle gece etabında soğuk rüzgarla başlayıp ilginç bir şekilde 2. yarısını ılık fön rüzgarlarıyla geçiyorsunuz. Her turda toplam 80 metre civarı tırmanış yapıyoruz ve sadece 5 turda +400 metre tırmanmış olmak hatırı sayılır bir performans gerektiriyor.  Şiddetli rüzgar peşimizi hiç bırakmasa da gece azaldı.   Bazı noktalarda sanki otomobil ile tünelden çıkarken bir anda aracı sallayan ve sizi tedirgin eden rüzgarı pistin farklı yerlerinde sürekli hissettiğinizi düşünün. Hafif siklet sporcular yokuş aşağı hızlanmak yerine ters rüzgarda  yavaşladıklarını görüp şaşırıyorlardı. Çağlanın sözünü dinleyip yalnız kalmamaya birilerine tutunmaya çalışsam da pek kolay olmadı. Türkiyenin en iyileri, şampiyonları ile aynı yarışta aynı pistte sabaha kadar pedallayacağımı  rüyamda görsem inanmazdım. Hele bir Kadir Kelleci var ki yokuş yukarı yanımdan patinaj çekerek geçiyordu. Bu sırada ben kendimce maksimum hızda gittiğime yemin edebilirim ama ispatlayamam. Kaç defa bana tur bindirdi sayamadım. Çoğu zaman antrenmanlardan alışık olduğum şekilde yalnız takıldım. Ama her turda süremi kontrol ettim, başladığım şekilde sabit hızla yavaşlamadan turlarımı atmayı başardım. Kameralara el salladım, bazen ayağa kalktım, keyiften çığlık attım.

Bayrağı devredip garajda ve arenada takılmakta güzel. Sürekli tetikteyiz ama. Çünkü pistte olan arkadaşımız her an mesaj atabilir, son turum geliyorum sıradaki hazır olsun diyebilir, suyum bitti, şarjım bitti diyebilir vs. Ekranlarda ve pist kenarında sporcumuzu yakalayıp kısa bir görüntüsünü almak için de ayrıca çaba gösteriyoruz. Gece gücümüzü kaybetmemek ve sabaha güçlü çıkmak için tur zamanlarını kişi başı 2 saate kadar çıkarıyoruz. Fırsat buldukça ve yarışmıyorsak matlara uzanıyoruz ve arada kestiriyoruz. Bu noktada yastık ve göz bandı çok önemli. Organizasyonun başında olan ve arı gibi çalışmaya devam eden sevgili Ayşin’le iki dakika kritik yapıp birbirimize başarılar diliyoruz. Garajda birarada bulunduğumuz ve bizden farklı olarak bir örnek forma giyen, sırası gelenin trainerde ısınma turu attığı, sırası geçenin masaj yataklarında özel fizyoterapistleri eşliğinde losyon ve alet edevatla masaj yaptırdığı, çok havalı takımların arasında biraz amele takılıyoruz. Belinde ağrı başlayan arkadaşımız arenadaki masaj çadırına gidip kısa süre içinde geri gelince merak ettik ne oldu diye sorduk. Seansın 200-tl olduğunu duyunca ağrısı anında geçmiş J

Derken sabah oldu, gece boyu ferrari pilotları dahi bu pistin tadını bizim kadar çıkarmamıştır diyerek kendimizi avuttuk. Bu sırada taze ekmek, poğaça, yumurta vs. ile resmen pazar kahvaltısı sofrası kuran Eva bizi şımartmaya devam ediyordu. Yeni gün bulutlar ve bizi tedirgin eden hafif yağmurla başladı. Sıralamadaki yerimizin artık sabit olacağını hesaplayıp tur zamanlarımı 1 dakika düşürdüm ve ortalama 13 dakikayla 5.3 km.lik  pisti dönmeye başladım. Sabaha kadar bu pistte az sayıda olsa da dağ bisikleti, şehir bisikleti ve hatta katlanır bisikleti ile yarışan sporcuları tebrik ederek sabah seansımı da bitirdim. 24 saatin dolmasına son yarım saat kala planladığımız dakikada (11.58) Furkan bayrağı bana teslim etti ve kapanışı yapmak üzere piste çıktım (kaptan olmanın cefasını çeken sefasını sürer elbet). 6 kişilik takımda yarışan yakın arkadaşım Özlem de aynı dakikada piste çıkmayı başarınca son 3 turu beraber ve keyif yaparak geçirdik. Saat 12.30 dan yani damalı bayrak sallanmadan hemen önce son düzlüğü geçersen bir tur daha atma hakkımız olduğundan 12.24 gibi son tura başladık ve aheste pedal çevirerek, zevki sefa içerisinde seyircilere poz vererek, kameralara el sallayarak, bitmez denilen 24 saati bitirmenin gururuyla damalı bayrakları geçtik ve çok beğendiğim madalyaları boynumuza taktık.

Ödül töreni öncesi bilmem kaçıncı defa terli kıyafetlerimizi değiştirdik, garajdaki malzemeleri toparladık, arabalara taşıdık ve töreni beklemeye başladık. Son bir kez daha Wup standından nasiplenerek elektrolit dengemizi sağlama aldık ve artan fişlerle sosislinin tadına baktık. Tören başlayıp en hızlı 30.tur kadın sporcu olarak Çağla’nın adı anons edildiğinde takım arkadaşımızla gururlandık. Ve ardından dört kişilik karma takım kategorisinde kendimizi 3.lük kürsüsünde bulduğumuzda ben yerimde duramıyordum artık. Çok havalı ve kallavi kupaları havaya kaldırdık ve fotoğraf çektirmeye doyamadık. Derken baktık ki bir maceranın daha sonuna gelmişiz ve saatlerimizi ayarlayarak gün batımına doğru sürmüşüz demir atlarımızı..(yazar burada gürkan genç’e atıfta bulunmaktadır)

Takım arkadaşlarım Furkan Reis, Çağla Şengör Danacıoğlu, Emrullah Aktepe ve Eva Burgaç’a bu macerada beraber olduğumuz için özel teşekkürlerimi sunuyorum.

25.08.2021

İlker BURGAÇ

Fotoğraflar ve fazlası için instagram @buldunbeniaferin

 

 

 

Privacy Preferences

When you visit our website, it may store information through your browser from specific services, usually in the form of cookies. Here you can change your Privacy preferences. It is worth noting that blocking some types of cookies may impact your experience on our website and the services we are able to offer.

Click to enable/disable Google Analytics tracking code.
Click to enable/disable Google Fonts.
Click to enable/disable Google Maps.
Click to enable/disable video embeds.
Web sitemiz, esas olarak 3. taraf hizmetlerinden gelen çerezleri kullanmaktadır. Çerezleri kullanmamızı kabul etmelisiniz.