Bu ülkede kablosuz internet (wi-fi) yok denecek kadar az. Sebebi ülke pahalı olduğundan internet de pahalı. Şimdi hatırlamıyorum Türkiye’deki fiyatları fakat burada internet cafede 1 saat oturdunuz mu fiyat 8 liraya denk geliyor, 10 liraya kadar da gidiyor. Eee şimdi adam wi-fi neden kullandırsın ki, internet pahalı. Mcdonalds’larda, Starbucks’larda, güzel restoranlarda falan wi-fi yok, sadece otellerde var. Japonya’da şehrin göbeğinde kaç defa kamp attım. Bir tane açık wi-fi bulamadım..
Mesela kredi kartı konusuda çok enteresan. Ben master kart kullanıyorum.. Marketlere giriyorsunuz master ve visa amblemini görüyorsunuz, alışveriş yapıyorsunuz fakat kasada kredi kartınız kullanılamıyor. Neden? Çünkü adamların makinaları sadece Japonya’daki bankaların master ve visa kartlarını kabul ediyor.. Master kartın geçtiği atm makinası bulmaksa inanılmaz zor. Osaka’da bile 1 saat banka ve atm aradım.
Sokaklar arasında dolanıyorsunuz, yahu tepeniz elektirik telleri, telefon telleri, ne ararsanız var. Ana caddeler bile öyle kardeşim. Bizim ülkemizde bunların çoğu toprak altına girdi bunlarda niye dışarıda? Hükümet bu inşaat yasasını 1950’lerden beri değiştirememiş.. Japonya’da öyle yasa çıkartmak, kanun değiştirmek falan 300 sene öncesinden başlıyor. Kolay değil yani bizdeki gibi.. Ama kolay olan bir şey anlatayım size. İnsan yaşamı ve refahı üzerinde en ufak hata yapan görevli istifa ediyor. İstifayı geç, canına kıyanı var bu sebepten ötürü..
Ülkeye girdiğimden beri herkesin elinde bir cep telefonu, kafalarını kaldırmıyorlar; caddede, metroda, sokakta yürürken hep o cep telefonları ile mesajlaşma halindeler. Bizim ülkemizde araba kullanırken dikiz aynasına bakıp makyaj yapan kadınlar çok gördüm.. Burada bisiklet kullanırken aynı zamanda telefonda mesaj yazan veya makyaj yapan kızları görmek mümkün. : ) Yahu ne var bu el kadar cep telefonlarının içinde, neden herkes bu kadar haşır neşir bu telefonlarla onu da öğrendim. İnanılmaz zincirleme olaylarla karşılaştım.
Bu Japon milletinin erkekleri onurlu oldukları kadar utangaçlar da. Kadınlar bebek gibi giyinseler de, bak bu da ayrı bir konuydu ama hazır demişken teğet geçmeyelim.. Dışarısı 0 (sıfır) derece, Osaka’da yaşayan bayanların %70 i dizüstü çorap, mini etek veya şort şeklinde takılıyor. Bazı kadınların jartiyerlerini bile rahatlıkla görebiliyorsun. Moda konusunda, giyim kuşam konusunda sanırım ne Avrupa ne de başka yer yarışamaz.. Louis Vuitton’ın dünyadaki en büyük mağazası Paris’de değil, Tokyo’da. Osaka’da sokaklarda gezin, çakma ürün giyen kimseyi bulamazsınız. Bir dükkan gördüm; Louis Vuitton ürünleri satıyordu, “Aha normal dükkanından ucuz bunlar, çakma mı acaba dedim?” ama öğrendim ki ikinci el Louis Vuitton’larmış ve bu mağazalar da gayet şık. Chanel, Guess, Dior, Kenzo, Armani, Dolce, Versace.. Sokakta bu dükkanlardan kaç tane var sayamadım, hepsi markanın kendi dükkanları. Peki neden böyle? İşte bunun hepsi erkeklerden kaynaklanıyor hahaha. : )
Japon erkeği utangaç dedik. Bu adamlar sevdikleri insanlara “Seni seviyorum.” diyemiyorlar. Veya bir yerde beğendikleri birinin karşısına geçip konuşamıyorlar, duygularını ifade edemiyorlar. O yüzden bütün erkekler cep telefonundan mesaj atmayı her şeyi öncelikle sanal dünyada paylaşmayı tercih ediyorlar. Bizim ülkemizde de bu durum var. Fakat bunlarınki psikopatlık durumunda. Kafalar önlere eğilmiş, eller sürekli cep telefonunda.
Fakat Japonya’da son yıllarda popülasyon da düşmekte ve yaşlanmakta. Aslına bakarsınız nüfusları bizden fazla, 130 milyon insan yaşıyor bu ada da ve adacıklarda. Ne yazık ki genç neslin nüfusu çok az. Devlet evlenmeye teşvik etse de kadın milleti istemiyor. Neden? Günümüz Japonya’sında kadınlar iş hayatında iyi konumdalar. Evlilik olduğunda öncelikle kadın kazandığı parayı ortak yaşam ve çocuklar için kullanıyor. Evlendikten sonra kocalarını pek göremiyorlar. Çünkü kocaları sürekli iş yemeklerinde, sürekli toplantılarda. Aynı zamanda erkekler çocukları ile nerdeyse hiç ilgilenmeye vakit bulamıyorlar. Çocuğu yetiştirmek tamamı ile anneye kalıyor ve kocanın annesi hayatta tek başına kaldığında da kadının aynı zamanda ona bakma yükümlülüğü de var. Eh bu durumda yeni nesil Japon kadınları da evlenmeye uzak bakıyorlar ve ailelerinin evinde yaşamaya devam ediyorlar.
Ailelerinin evinde yaşayan bu Japon kızlarının ev, elektrik, su ve benzeri faturaları ödeme yükümlülükleri olmadıkları için kazandıkları tüm parayı alışverişe yatırıyorlar. Kazandıkları para da çok iyi ve paranın değeri de olunca dünyanın tüm iyi markalarının en büyük dükkanları da Japonya’da oluyor. : ) Öyle çakma ürün falan yok bu ülkede. Yurt dışından Japonya’ya Osaka veya Tokyo’ya giden turist kadınlarda kafayı sıyırıyorlar. Bunun canlı canlı şu anda kaldığım otelde görüyorum. Kadınların hepsi her gün alışverişte.. Kimisi ikinci valizini alıyor, kimisi üçüncü, yer kalmamış. Japon erkekleri muhteşem bir tüketim toplumu yaratmışlar.
Japonlar teknoloji konusunda neden ileri düzeydeler ? Neden uçuk düşünceler, yapılar falan bu ülkeden çıkıyor. Moda konusunda bu kadar yaratıcılar? Aklınıza ne kadar firma geliyorsa elektronikle ilgili, bu firmaların içlerine bakın mutlaka ama mutlaka Japonlar iyi konumdadırlar. Neden? Cevabı çok basit. Okuyorlar!! Bir şeyleri yaratabilmek, keşfetmek için okumanız lazım. Bunun yanı sıra bu adamlar hem okuyor, hem geziyorlar. Bilgi artı vizyon, sonuç ortada!
Sizlere önceki yazılarımda mangalardan bahsetmiştim. Renkli çizgi romanlar. Bu çizgi romanların içinde Japonlar olmak istedikleri kahramanları buluyorlar. Kitaplar o kadar renkli ve güzel dizayn edilmiş ki. Ülkenin her noktasında bulunan marketlerin hepsinde bu kitaplara ulaşmak mümkün. Çocuklara kitap okuma alışkanlığını işte bu kitaplarla aşılıyorlar. Adamlar 30 – 40 yaşına geldiklerinde başka kitaplar okurken bu çizgi romanlardan da vaz geçmiyorlar.
Markete gidiyorsunuz; orada kitapların dergilerin bulunduğu bölümde okumak istediğiniz çizgi romanı veya dergiyi alıp orada okuyabiliyorsunuz. Satın almak istiyorsanız da hiç açılmamış olanlarını alıp evinize gidiyorsunuz. Yani kimse size “Kardeşim ne okuyorsun, satın alacaksan al. Okuma burada!” demiyor.
Bu arada bu çizgi romanların bazıları cinsellik de içeriyor. Hatta hatta o kitapların durduğu bölümde Japon kadınları ve bu çizgi romanlarla ilgili pornografik dergiler de mevcut. Çocuklar da dahil olmak üzere isteyen istediğine bakıyor, satın alıyor, okuyor. Bizim ülkemiz de dahil olmak üzere yabancıların hepsi de şunu der; “Biz bu kadar dürüst çalışkan, onurlu, şerefli bir toplum daha görmedik.’’ Demek ki neymiş? Pornografi toplumu bozmuyormuş.
Bizim ülkemizde de geçen sene yapılan (2010) ama 2 hafta önce gündeme gelen, görsel tasarım bölümünde bitirme tezi olarak verilen porno filmine koca üniversite yönetimi ve devletin bazı birimleri nasıl tepki verdi? Üniversitede bitirme projesi olarak kısa metrajlı film çeken arkadaşı ben taktir ettim. Üniversite yönetiminin göstermiş olduğu bu tepkiyi ben de kendi sayfamdan kınıyorum. Yoksa Avrupa’yı örnek al, yoksa Çin’deki bisiklet yollarını yaptıracağım de, yoksa dünyanın sayılı eğitim kurumlarına sahibiz de, yoksa dünyanın en modern başkentine sahibiz de…. Bırakalım tıraşı.
Şimdi bir gün Japon tır parkına girdim. Aslında bunu daha önce yazmıştım ama gene yazmak istiyorum. Benim daha önceki tır parkı maceralarım geçmiş yazılarımda mevcut.. Bu Japonya’daki tır parkında oturup şöförlerle birirlikte çizgi film seyrettik; üstelik Naruto.. İçerisi kalabalık, çıt çıkmıyor, herkes pür dikkat yemek yiyip çizgi filmi seyrediyor. : )
Bu civarın metro sistemleri cosmuş durumda. Çin, Güney Kore, Japonya.. İnanılır gibi değil. Şu ana kadar metrolarda yönümü bulmayı başarmış biriydim ama Osaka’da metroda kayboldum. Yahu insan metroda kaybolur mu? Kayboluyorsun işte. Fakat sıkıntı şundan kaynaklanıyor. Yön levhaları yeterli değil, az veya gözükmüyor. Ben dahil olmak üzere bir çok yabancı da aynı durumdan şikayetçi. Bu kadar büyük bir yer altı şehri yapıyorsun fakat hangi durak nerede, hangi metro nereye gidiyor bunun bilgilendirme levhaları gözükmüyor.. Bir saatte metro civarında ulaşmak isteğim çıkışa anca ulaştım.
Osaka şehri güzel bir şehir. İnsanları çok rahat ve sıcakkanlılar. Yukarıda yazdım; bayanlar çok güzel giyiniyor, modern ve seksi. Topuklu ayakkabılar, dizüstü çoraplar, minicik etekler. Bir erkek olarak ben bakıyorum, yani güzel kadınlar baktırtıyorlar. Makyaj desen; şirinlik, güzellik, desen her şey var. Sonra çevreme bakıyorum. Len sapık gibi bakan bir ben mi varım yoksa başkaları da var mı?.. Yanımda Avusturalya’dan arkadaşım Max var. Ona dedim “Yahu Max şöyle çevreme bakınıyorum.. Kadınlara bir sen, bir ben bakıyoruz farkında mısın?” “Biz normal olanı yapıyoruz.” dedi, sevindim. Japon erkekleri bakmıyor abi. Kadın orada çıplak gezse de umrunda değil. Herif ya işine gidiyor acelesi var veya aşkını itiraf edemediği sevdiği kadına cep telefonundan mesaj atıyor. Bir tek bizim gibi turistler ağızları açık bakıyorlar. Durum bu büyük şehirlerde de…
Gelelim Japonya’daki Türk lokantamıza. Osaka şehrinde bu Türk lokantası. : ) Sahibi Deniz Alkoç. İşin içinden geliyor. Seviyor mesleğini. Mesleği ben de az biraz bildiğim için aynı dilden konuşuyoruz. Kalk gel o kadar kilometre yap, böyle kafa bir arkadaş bul. Muhabbete başladığımızda şunu da öğreniyorum. Deniz benim istanbul’dan çok sevdiğim arkadaşım Tolga’nın da eski iş arkadaşı çıkıyor. Yuh! Dünyayı bir kere daha küçülttüm. İçeride Mahmut usta var. Bana bir güzel yemekler yapıyor, parmaklarınızı yersiniz. Bir Türk Tokyo’da baklava imalathanesi açmış. Tokyo’dan Osaka’ya günlük baklava geliyormuş. Oh beeeee, özlemişim yaa! Japonya Osaka’daki bu Türk Lokantamızın adı: ‘İstanbul Hanedan‘ . Yolu buraya düşen olursa mutlaka uğrasın, yemekleri çok güzel. Türk mutfağını en güzel şekilde temsil ediyorlar. Hatta bugün cuma, dansöz çıkıyormuş ben de akşam oradayım.
Peki Japonların Türk yemeklerine karşı ilgisi nasıl? Yahu Türk yemeğini bırakın, ülkede Türkiye’nin yerini, adını ve bayrağını bilmeyen aydın kesim dediğimiz, okumuş insanlar var. Türk yemeğinin ne olduğunu bile bilmiyorlar. Bana İtalyan yemeklerinden farkı yok diyen oldu. Yoksa 2010 yılı içinde dostluk kutlamalarımız vardı. Japonya’dan top model manken Kou Kentetsu getirtilip Mengen’de yemek yedirttik. Ülke tanıtımı yapıyoruz. Başbakanlık Tanıtım Fonundan aldıkları paradan. Sonra da bir ellerinize sağlık demişlerdir artık. Afiyet osssssuunnn ohhhh.
Pazar günü Kushimato’ya doğru pedallamaya başlıyorum. Adanın güneyine inip oradan tekrar kuzeye Kyoto’ya doğru çıkacağım.
Sevgiler, saygılar.