Yaşadığım tecrübeler ve gözlemler sonucunda bisikletle uluslararası geziler yaparken edindiğim deneyimleri sizlerle paylaşmak istedim. Burada okuyacaklarınız yıllardır yollarda yaşayarak ve görerek öğrendiklerimdir. Bu demek değildir ki Gürkan Genç tur bisikletçiliğinin kralı, reisi , adamın dibi vs vs!! Benim yaşadıklarım bunlar diye doğrusu da budur demiyorum. Yaşadıklarım sizlerin de gerçekleştireceği bisikletli turlara belki yardımcı olur.
1- Her türlü bisikletle dünya turu yapılır.
Yıllardır yollarda aklımın ucundan bile geçmeyecek bisiklet düzenekleri ile yol alan insanlarla tanıştım.Bisikletin bir tur bisikleti olmasına veya su geçirmeyen çantaların olmasına gerek yok. Mesela; ne 2010 yılında Türkiye’den Japonya’ya gittiğim bisiklet, ne de şuanda kullandığım bisiklet tur bisikleti kategorisinde değildir. Her ikisi de, ön amortisörleri olan dağ bisikletleri. 2010-2011 yıllarında Türkiye’den Japonya’ya kullandığım bisiklet çantaları su geçiriyordu. Çantaların içine çöp poşetleri geçirerek eşyaların ıslanmasını önlemiştim. Eksi 35 dereceyi 3 mevsimlik çadırda görmüştüm. Muson yağmuru da dâhil, her türlü hava koşulunda gitmiştim. Yani olay bisiklette, ekipmanlarda veya cebinde ne kadar para olduğu ile alakalı değil. O bisikletin taşıdığı kalpte ve ruhta bitiyor. Yapabileceğinize inanıyorsanız deneyin.
Kimse sizin ne yapabileceğinizi sizden daha iyi bilemediği gibi, sizler de bu tarz seyahatler veya maceralar yaşayan insanların hayatlarını riske atarak hayallerini gerçekleştirmek için neler yapabileceğini bilemezsiniz!
– Bisikletin, kaliteli ürünlerle tam donanımlı olması demek, yolda yaşanabilecek canımızın sıkılacağı durumları çok daha az yaşamamız anlamına gelir. Bu kaliteli parçaların bisiklete takılmasıyla bisikletin fiyatı oldukça pahalı olur. Örnek şuanda kullandığım Bisiklet; çanta ve ekipmanları hariç $5000 dolardan fazla etmektedir.
2 -Uzun mesafeler kat ediyor ve yerleşim yerlerinden az geçiyorsanız bisikletiniz de 1.5 veya 2 litre pet şişe taşıtabilecek suluk kafesleri olmasında fayda vardır.
Bisikletin sağına soluna yerleştireceğiniz suların yolda düşme ihtimali hatta kazaya sebebiyet olmaları yüksektir. Yol bisikletleri için yapılan 500ml suluklar tur bisikletçileri için çok küçük kalıyor. Türkiye’de 1.5 litre veya 2 litrelik bu kafesleri satan bisiklet dükkânları var.
Bisikletim de 2 adet 2 litrelik suluk kafesi var. 2 tane bir litrelik pet şişe taşıyacak kafes var. Ayrıca çöl geçişleri için de 1 adet 4 litrelik su tankı var.
Su hayatta ki en önemli şey olduğu için yapacağınız turda bisiklette yeteri kadar su bulundurmak önemli.
3 – Yukarıda da belirttiğim gibi, yerleşim yerlerinden uzunca bir süre uzak kalındığında ve içme suyu bulunmama durumunda bisiklette bulunması gereken bir diğer önemli malzeme de pis suları arıtacak su filtre sistemi.
Böylelikle civardaki tüm kötü suları arıtıp içmek mümkün. Bu konuda MSR’ın seramik arıtma cihazını kullanıyorum. Fakat yıllar içinde çok daha küçükleri ve daha iyi modeller çıktı. Hatta bazı sular hakikaten çok pis oluyor o zamanda seramik filtre işleminden sonra da kimyasallar suyun içinde kullanılabilir.
4 – Bedenim sürekli güneşe maruz kaldığından seçtiğim kıyafetler de önemli.
Yıllardır fotoğraflarıma bakanlar içimde siyah bir atlet, üstümde beyaz, mavi veya krem rengi bir gömlek ve altımda da kısa bir şort görürler. The North Face in ürünleri olan bu kıyafetlerde UPF (Ultraviolet Protection Factor) Güneşin etkilerine karşı +50 faktor koruma olup, aynı zamanda terli bırakmayan veya terin anında emilip kurmasına olanak sağlayan tekstil teknolojisi ile üretilmişlerdir. Kıyafetlerin fazla bol olmamasına veya çok dar olmamasına özen gösteririm. Şapka ve gözlükte bu seriyi tamamlarım. Krem sürdüğümde nefes alan deri gözenekleri, terle birlikte sürdüğüm kremi bir süre sonra kusuyor. Bu yüzden uzun kollu gömleğimle yıllardır krem sürmeden yoluma devam ederim. Ayrıca uzun kollu gömlek sayesinde gün boyunca tene yapışan toz topraktan da korunmuş oluyorum. Her günün sonunda duş imkanı olmadığından akşam çadırımda tulumun içine daha temiz bir şekilde giriyorum.
5 – Kışın yapılacak bir tur da gene kıyafet seçimine dikkat etmek gerekiyor. -25 C de teknik atlet, hızlı kuruyan sentetik termal içlik ve Wind Stoper (Kıyafetin içinden rüzgarın geçmesini önleyen kumaş tasarımı) yeterli olacaktır. Yünlü bir içlik giymeyi tercih etmiyorum. Nabız 120-180 arası attığından terleme fazla oluyor. Islandı mı da kuruması zor. ( Teknik merinos ürünler bu konu da biraz daha iyiler.) Giydiğim windstoper ın koltuk altlarında fermuarla açılabilen alanlar olması önemli. Böylelikle terleme fazla olduğunda o alanın açılması havanın içeri girmesini sağlayıp kıyafetlerin kurumasına yardımcı oluyor ( yıllardır bu şekilde geziyorum henüz hasta olmadım) . -40 C de pedallarken her 30-40 km bir durup dinlenirim. Durduğum yerler mutlaka kapalı alanlar olur. Bu alanlarda Termal içliği ve teknik atleti çıkartırım üşümüyorsam windstoper ile dururum. Üşümeye başladığımda üzerime yanımdaki kalın montu geçiririm. Bu arada kıyafetlerdeki nem gidene kadar bekler, dinlenir sonra gene aynı kıyafetleri giyip yola çıkarım. 0 (Sıfır) dereceye kadar şort ve tshirt ile bisiklet sürerim. -5C üstümde termal kıyafet altımda şort olur -15C üstümde termal kıyafet ve windstoper altımda şort olur -25C kadar eğer bisiklet üstünde kendi hızımla oluşturup maruz kaldığım rüzgarın dışında, hava rüzgarlı değilse şort ile devam ediyorum. -25C den sonra pantolon,-37C den sonra pantolon içine içlik giymeye başlıyorum. (-42C de bisiklet üstünde saatte 20 kilometre hızda giderseniz sadece bisiklet in hızı ile oluşacak rüzgarın etkisi ile bedenin maruz kalacağı hava sıcaklığı -58.2C olur. şubat 2013 St.Petersburg’un 50km dışında gün boyunca şehre pedallamak için maruz kaldığım sıcaklıktı. ) Böyle soğuk havalarda yokuş çıkarken terlemeye başladıysam parça parça üzerimdekileri çıkartırım. En son atletle zirveye varırım. Zirvede çıkardıklarımı tekrar üstüme giyerim. Yıllardır yolda olmanın ve bedeni soğuk havaya, veya başka durumlara alıştırmanın başka etkilerini de gözlemleme şansım oldu.
6 – Kışın çadırda uyurken kıyafetlerimi bezden bir poşetin içine koyup tulumun içine atarım. Kıyafetlerim sabah sıcacık giyer ve gece boyunca da beden ısımla nemini almış olurum. Bezden poşete koyarak tulumun içinin kirlenmesini de önlemiş oluyorum.
7 – Tulum temizliğini 2 yılda bir kere yaparım. Tulumu termal içlikle kullandığımdan imkân bulduğum her fırsatta sadece içliği yıkarım böylelikle tulumu yılarca aynı kalitede özelliğini kaybetmeden kullanmış olurum. Seyahatinin büyük bir çoğunluğunu çadırda geçiren biri için tulum ve çadırın yıllar içinde yıpranma hızı oldukça fazla. Teknik tulumları yıkamak ve temizlemekte çok zor.
8 – Bölgede çadır atacak yer bulamıyorsam, çadırımda bir sorun var veya ortama güvenmiyorsam en yakındaki polis karakoluna, itfaiye’ye veya askeri alana giderim. Kalmak için rica ederim ya biri evinde misafir eder veya bahçelerinde çadır kuracak bir alan gösterirler. Bu alanlar içinde fotoğraf çekmeye çalışmam. Hatta bu konu da izin bile istemem. Polis karakolunda uyuduğumun da fotoğrafı eksik kalsın adamları kıllandırmam! Eğer arazi de bir yerdeysem tepelik bir alan gitmeye çalışıp ne aşağısına ne de zirvesine denk gelecek bir alanda tulumu serecek bir yer bulur ve orada uyurum. Dağın bu alanı kısmen daha sıcak olacaktır.
9 – Bisikletim de her zaman 3 paket makarna bulunur 6 adet ton balığı 2 paket müsli bulunur. Makarnaları spagetti olarak tercih ederim. Spagettiye çantada yer bulmak daha rahat oluyor. Yerleşim yerlerinden sıkça geçiyor olsam da taşıdığım bu yemek olayını ağırlık yapıyor diye düşünmem. 3 paketten aşağı düştüğüm anda ilk fırsatta tedarik ederim. Öyle bir alana gelirim ki, seçeceğim yol üstünde günlerce yerleşim yeri olmayabilir. Ee yakında da market ve benzer yer yoksa o yola giremem. Gezdiğim ortamlara göre her zaman tedarikli olmakta fayda var. Bölgeyi tanıdığımda az çok neyi ne kadar taşımam gerektiğini anlarım.
10 – Kitlenebilen bir bisiklet ayakkabısı kullanıyorum. Bu ayakkabı aynı zamanda vibran tabanlı ve Gore-tex su geçirmez bir bot. Yaz-Kış dağ bayır her mevsimde her coğrafya da kullanabiliyorum. Bir adet terlik, bir adette şık bir spor ayakkabım var. Bisikletimde 1 adet pantolon, iki adet şort, iki adet teknik atlet, 1 adet tshirt, 2 adet gömlek, 4 adet slip iç çamaşır, 1 adet kışlık mont,1 adet goretex yağmurluk, 1 adet gore-tex yağmur pantolonu, 2 adet kısa 2 adet termal çorap, 2 adet şapka, 2 adet buff, 2 farklı özellikte kışlık eldiven , 1 adet kışlık üst içlik ve 1 adet alt içlik. Pantolon aynı zamanda şort ve kapri oluyorlar bisiklet sürerken de kullanıyorum. Gömlek de aynı şekilde bisiklet sürerken yıllardır üstümde görüyorsunuz. Böylelikle şehirlerde durduğumda davetlere, resmi yerlere ve gece kulüplerine rahatlıkla girebiliyorum. Bisiklet forması, pedli tayt kullanmıyorum!
11 – Pasaport fotokopisi mutlaka çantamın bir köşesinde ve internet üzerinde e-posta adresimde durur. Biri istediğinde elektronik olarak e posta adresimden hemen gönderirim.
12 – Birçok ülkenin kara yolu sınır girişinde hazır GSM kartları satılmakta. Ülkeye girer girmez kapıda alıp internetini açtırıp yola devam ederim. Kapsama alanı dışına çıktığım alanlar olsa da bu şekilde internete girmek ve iletişimde kalmak her zaman çok daha ucuz.
13 – Farklı bankalardan kredi kartlarım var. Bazı ülkelerde Visa kartı geçmiyorken bazılarında Master kart geçmiyor. Dünya turunu yaparken iki farklı bankadan Visa, Master, Maestro, Visa Elektronik ve American Express kartlarını kullanıyorum. Para çekme makinalarından para çekerken kredi kartımla değil, Maestro veya Visa Elektronik kartımla çekerim. Kredi kartlarından çekmeye kalktığımda, bankanın aldığı ek ücret ve kredi kartının kredi limitinden çektiğimden ek ücret gibi faktörler devreye giriyor. Visa Electrone ve Maestro kartlarında para çektiğimde sadece çektiğim banka ufak bir meblağ alıyor. Bunu da her banka yapmıyor. Ülkede uzun süre takıldığımdan dolayı her seferinde farklı bankanın para makinasını dener ekstra para talep etmeyen bankayı bulmaya özen gösteririm. (çoğunlukla bulamam) Yanımdaki kredi kartlarını bir arada taşımam hepsi ayrı çantalarda farklı gözlerde bulunur.
14 – Yanımda mutlaka 10 adet 10 dolar bulur. 10 dolar altına dolarları cebimde taşımam. Afrika ve Orta Asya da o paraları bozdurmak zor oluyor. Kredi kartı kullanılmayan ve para matikleri olmayan ülkeler var. Doları her ülkede rahat bozdurabilirim.
15 – Türkiye de hesabımda para var. Fakat bulunduğum ülkede Kredi kartı da geçmiyor para çekebileceğim bir para matikte yok ve Türkiye’den de kimseye ulaşamıyorum. İnternet üzerinden banka hesabıma girip Western Union’a kendi pasaport numaramı verir bulunduğum ülkeye havale çıkartırım. Komisyonu biraz fazladır fakat paraya ihtiyacım varsa kesin çözüm. Western Union mutlaka ama mutlaka her ülkede var. Tecrübe ile sabit en alakasız uzak noktalarda, dağın başında bile denk geldim.
16 – Bazı ülkelerde hala kredi kartı şifresi kullanılmadan kredi kartımdan işlem yapılmakta. Kredi kartı kullandığım alanlara dikkat ederim. Kredi kartı geçiyor diye de her yerde kredi kartımla ödeme yapmam. Baktım ortam pek güven vermiyor. Ödememi nakit yaparım. Kredi kartı ile şifre ile işlem yapıldığında Türkiye deki banka direkt olarak bana ulaşmaya çalışacaktır. Ulaşamadıklarında kredi kartlarımı otomatik olarak iptal edeceklerdir. Böyle bir durumda Hesabımın başlığını önceden değiştirmek gerekiyor. Mesela Benim ki “Dünya turundayım İlişmeyin” ve Müşteri hizmetlerinde bankanızın yetkilisine haber verin. Bu önlemleri almama rağmen gene bir ülkede güvenli düşündüğüm bir süper market zincirinde kart numaram alınıp kullanıldı. Banka uyarısı ile çabuk fark etmem sayesinde sadece 45$ kadar bir kaybım oldu.
17 – Vejetaryen arkadaşlarım bisikletle dünya turu atarken gidecekleri güzergâhları çok çok iyi belirlemeliler. Dünya turuna vejetaryen olarak başlayıp sonrasında etobur olan çok yabancı bisikletçi tanıyorum. Yolda ilerlerken aylarca sebze meyve bulamadığım ülkeler var. Vejeteryan ve vegan arkadaşlarımızın bisikletle gezebilecekleri en rahat kıtalar Kuzey Amerika ve Avrupa.
18 – Yabancı birinin evine misafir olduğumda cep telefonumu, bilgisayarımı ailenin yanındayken açmam. Yalnız kaldığımda sosyal medya ile ilgilenirim. Kültürlerini aile yapılarını, yaşamlarını incelerim. tecrübe kazanmaya çalışırım, sohbet ederim. İnternete bağlandığımda dünyayı kurtarmıyorum. Bu yüzden misafir olduğunuz kişilerin yanında sosyal medyaya bağlanmamanızı öneririm.
19 – Tanımadığım birinin evinde 2 günden fazla kalıyorsam evin alışverişine ortak olurum. Bulaşıkları yıkarım, odam her zaman derli toplu olur, varsa çocuklarına bakarım, hatta imkânım varsa aileyi veya o arkadaşı yemeğe çıkartırım. Çocuklarına bir şeyler öğretmeye çalışırım, gene imkanım varsa hediye alırım.
20 – Yol tecrübelerimi gittiğim ülkelerde herkesle paylaşmaya özen gösteririm.
21 – Tura ara verip şehirde konakladığımda bisikletimle gezmek yerine toplu taşıma araçlarını tercih ederim. Yok, bisikletle gezeceksem de gözünün önünden ayırmayacağım alanlara park etmeye dikkat ederim. Bisikleti bırakıp gidersem büyük olasılıkla çalınacaktır. Çok arkadaşımın tur bisikleti çalınmıştır. Yüklü haldeyken zorunlu olarak bırakıp gittiğim zamanlarda bisikleti, kalkışın zor yapılabileceği en zor viteslerde bırakırım ki, çalmaya kalkışanı son anda görürsem yakalamam kolay olsun.
22 – Gece kamp kurduğumda dağ başında ıssız bir yerdeysem bisikletimi dışarıda kitlememe gerek yok. Fakat ne olur ne olmaz deyip önleminizi alabilirsiniz. Bisikletin üstündeki çantaları çadırın bagaj kısmına koyup bisikleti yatırıp çadırın çubuklarından birine kitleyebilirsiniz.
23 – Ahır, üstü kapalı bahçe, kesimhane, un fabrikası gibi alanlarda veya havanın iyi olduğu yeşil güzel bir yaylada yer buluruz ve “Aa, ben burada çadırı kurmadan matı ve tulumu atar yatarım” deriz. Uzun bir yolculukta bunu yapmamanızı öneririm. Bir hayvan sokar ve bölgede hastane veya sağlık ocağı olmayabilir. Olsa bile eşyalarınızı her şeyinizi geride bırakmak zorunda kalabileceğiniz bir durum olur ve döndüğünüzde de eşyalar yerinde olmayabilir. Çadırınızın ilk katmanını kurun çadırın içinde uyuyun. Dünya turu yapıyorsanız yeteri kadar risk alıyorsunuzdur dikkatli olmanızı öneririm.
24 – Bisiklette büyük ekran bir Gps kullanıyorum. Haritasını rahat kullandığım için büyük ekran tercih ettim. Hemen yanında başka ufak bir yol bilgisayarı daha var. Gün içinde kaç kilometre yaptığıma, kalp ritmime hava sıcaklığına oradan bakıyorum böylelikle diğerinin pilini 3-4 gün kullanıyorum. Gps kullanarak seyahatin yol izi kaydını alıyorum. Bisikletler için ufak yol bilgisayarlarında hemen hemen bu değerlerin hepsini var. Sadece yol izi kaydı tutmuyorlar ve toplam kilometreyi siz elle kafanıza göre değiştirebiliyorsunuz. 200 bin kilometrede yaptım diyebilirsiniz 300 bin kilometrede. Garmin GPS kullandığınızda bütün veriler senkronize bir şekilde çalıştığından kafadan uydurma rakamlar giremiyorsunuz. Öyle anlar oluyor ki GPS de yer alan haritada yol bitiyor. Bölgede eğer telefon çevirim içiyse internete bağlanıp GPS de uydu görüntüsünü açıp alana yakından bakıyorum önümdeki patika bir yere bağlanıyor mu bağlanmıyor mu görüyorum. Telefon da bu konuda oldukça faydalı oluyor.
25 – Sınır geçişlerinde bisikletinizin üzerinde duran Gps sınıra gelmeden çantanızın içinde bir yere koyun. Hatta kapatın. Bazı sınır kapılarında ülkeye GPS ile girmenize izin verilmez.
26 – Bir drone taşıyorsanız ülke geçişlerinde sorun çıkartabilirler. Drone ile gezen bisikletçilerin Drone’larına ülke sınırlarında yetkililer tarafından el konulduğunu biliyorum. Birçok ülkede Drone uçurmak için kanunlar var ve izinler gerekmektedir. Bu izinleri almadan uçurduğunuzda hakkınızda yasal işlemler yapılabilir. Öyle Drone um var çekim yapacağım deyip her yerde çıkarır çekerseniz. Halktan biri yetkililere haber verir. Önce bir takibe alınırsınız bu kişi kimdir nedir nereleri çekiyor neler yapıyor. Vakti zamanı geldiğinde gene cihazınıza el koyarlar. Hatta tutuklanma ihtimaliniz de var. Ucuz cihazlar değiller bu yüzden bu riski almayın derim.
27 – Sınır kapısı geçişlerinde görevliler mesleğinizi veya üniversitede mezun olduğunuz bölümü soracaktır. Her meslek grubunu söyleyebilirsiniz. Fakat şu meslekleri söylememenizi öneriyorum; iletişimciyim, medya görevlisiyim veya gazeteciyim (Yazar, gazeteci, televizyoncu, spiker, editör, yapımcı, Gezi yazarı v.s). Mesela ben Mühendisim diyorum.
28 – Şehre yakın alanlarda çadır kuracaksanız. Çadırı kurduğunuz noktaya ve kurarken kimsenin sizi görmemesine özen gösterin. Sonrasında beklenmedik misafirleriniz çıkıp gelebilir.
29 – Bisikleti keyifle sürdüğüm ülkeler Çin, Japonya, Güney Kore, İsviçre, Şili, Suudi Arabistan, Cezayir, Şili. En fazla tırmanış Gerçekleştirdiğim ülkeler Tacikistan, Etiyopya, Güney Afrika, Fransa, Peru, Bolivya, Kolombiya.
30 – Bisiklet üstünde en zorlandığım bölge Moğolistan Gobi çölü geçişi ve Suudi Arabistan’da Hicaz demir yolu üzerinde pedallayıp çölde dağların arasından çıkamadığım zaman. Bolivya’nın güneyi göller bölgesi.
31 – Kurumlar size ve hayallerinize destek olup hayal ortağınız olacaklarsa onlarla birlikte yürüyün. Bisikletle Dünya turuna sponsor olacak kurumların yetkilileri sizin dostunuz arkadaşınız olmalı. Değillerse bile olmak zorundalar. Yıllar boyunca sürecek bir ilişkiden bahsediyoruz. Öyle beyli, hanımlı resmiyetle gitmez o iş. Yeri geldiğinde abi, abla, kanka dedin mi el atacaklar olaya.
Ayrıca şahsi görüşümdür sosyal sorumluluk projesi altında bir kurum veya vakıf için bir bölgeyi pedallayarak geçmem, dünya turu da yapmam (Avrupalılar çok sever bu şekilde dünya turu yapmayı) İllaki birine destek olacaksam bunu kendim yapmaya gayret ederim.
32 – Tur bisikletinde klasik çamurluk kullanmam.
Klasik çamurluk kullanan tur bisikletçileri genellikle asfalt veya nispeten o bisikletlerin gidebilecekleri yolları tercih ederler. Günlerce yağmur ve çamurlu yollarda gidildiğinde çamurluk ve teker arasında yapışacak olan çamurlar tekerleği kitleyecektir. Ya bisiklet itilecek hatta çamurdan tekerler dönmüyorsa çamurlukta çıkarılacaktır. Yıllar içinde birlikte pedalladığım gezginler bu macerayı defalarca gözümün önünde yaşamışlardır. Dağ bisikletini tur bisikletine çevirme amaçlarından biri de budur.
33 – Neden Römork kullanmıyorum?
Şuan kullandığım tüm yükler bir bisiklet römorkuna çok rahat sığar. Tek bir çanta içinde bütün eşyaları koyabilirim. Fakat o çantalar içinden bir şeye ulaşmaya çalışacaksam tüm parçaları çıkartmam gerekir. Düzeni sağlamak çok zor olur . Ayrıca bisikleti trailer kullanırsan iki parçaya bölüyorsun. Bazen öyle yerlerden geçiyorum ki bisikletin tek parça olması oldukça önemli.
İpek yolu seyahati yapan bir çok Avrupalı seyahatlerine römork fantezisi ile çıkıyor ve bu römorkları Türkiye’de bırakıyorlar. Trabzon’da arkadaşımızın evinde misafir olan bir çok tur bisikletçisi römorklarını kendisine bırakmıştı. Uluslararası bir seyahatte römork benim görüşümce iyi bir fikir değil. İsterseniz siz tercih edebilirsiniz. Şu anda bisikletimde 64 Litre bagaj kapasitesi var ve bisikleti yüklü halde kaldırıp taşıyabiliyorum.
34 – Bisikletin tekerlek seçiminde 2.00 kalınlığını tercih ederim. Böylelikle hem arazide hem de asfalt yolda olukça rahat bisiklet sürerim. 1.50 kullandığım alan Japonya ve 1.75 kullandığım alanda Avrupa olmuştu. Çoğunlukla asfalt yolda gidiyordum ve dişli değil silik lastikler tercih etmiştim böylelikle asfalta olan sürtünme azalıyor ve daha hızlı gidiyordum. Kullandığım bisiklet bir dağ bisikleti olduğundan bu değişiklikleri coğrafyaya göre yapabiliyorum. Güney Amerika da uzun süre 2.35 lik lastikle gezdim.
35 – Jant seçimi de böyle bir turda çok önemlidir. Bir çok bisiklet kullanıcısı çok bilinen marka adlarına yönelir. Standart bir sürüşte bu markalar Bisiklet satıcıları tarafından da çok övülür. Bunlardan biri de Mavic. Fakat tur bisikletçiliğinde kullanabileceğiniz en kötü markadır Mavic. Hafifliğe önem verdiklerinden dolayı ağır yük ve basınç altında ezilen bir jant. Aynı zamanda fren yanakları da çok incedir. 5000 km de fren yanaklarından kırdığım bir jantı var. Size tavsiyem Rigida, Ryda, Koga jantları olacaktır.
36 -Bisikleti arkasında ve önünde ahtapot iplerle çantaları veya başka şeyleri tuttururuz Yapmayın!.
Yıllardır bunları hep kullanırdım. Hatta öndeki çantaları bagaj kısmına daha iyi sabitlemek sallanmalarını önlemek içinde kullanırdım. Fakat Güney Amerika’da bir arazide yokuş aşağı inerken bu kancalardan biri yoldaki sarsıntıdan dolayı yerinden çıkıp 35km hızla giderken öndeki tekerleğe dolanıp tekerleği kitliyor. Ve çok ciddi bir kaza geçiriyorum (kazaları ve sonrasında yaşananları yazmam) . 8 senedir aynı düzeneği kullanan ben o kazadan sonra düzeneği tamamen değiştiriyorum. Ön ve arka tekerlere dolanmayacak fakat aynı işi gören bir düzenek yapıyorum. Kancalı Lastikler yerine başka çözümler bulmanızı öneririm.
37 – 9 Eylül 2012 de yolculuğa başladığımda bisikletin ön tekerlerinin sağında solunda 20 litrelik 2 çanta , Arkada iki tane 20 litrelik çanta sağda ve solda olmak üzere bunların üstünde 34 litrelik bir çanta ve gidonda da 6 litrelik bir çanta vardı. 120 litre….
2015 Mart ayında yanlarda yer alan bütün çantalar 12.5 litreye düşmüş. Arkada üstte taşıdığım çantada da 24 litreye düşmüştü. Öne de 10 litrelik bir çadır çantası gelmişti toplamda 84 litreye düşmüştü.
2015 mart ayından sonrada bisikletteki en ağır yüklerin hepsini öndeki çantalarda taşımaya başlamıştım.
2017 Kasım ayında bisikletin arkasında sağda solda yer alan çantaları tamamen kaldırmıştım. Fakat hala arkada bir bagaj ve onun üstünde 24 litrelik bir bagaj vardı. Ön tarafta da iki tane 12.5 litre sağda ve solda bunların hemen üstünde 15 litrelik bir çanta ve 6 litrelik gidon çantası duruyordu. Böylelikle bagaj kapasitesini 75 litreye kadar düşürmüştüm.
Eylül 2018 tarihinde arkada yer alan demir bagajı da çıkartıp sele altı çantaya geçerek bisikletteki toplam bagaj kapasitesini 68 litreye kadar düşürdüm. Son olarak Çanta düzeneği
2021 de tekrar değiştirdim ve ön taraftaki bagajda çıktı ve toplam bagaj kapasitesi 64 litreye kadar düştü.
Peki bu 64 litreye düşürürken herhangi bir şeyden ödün verdim mi ? Hayır. Pantalon ve gömlek sayımda artış olduğu gibi 4k çekim yapan bir drone bile taşıyamaya başladım, ne su taşıma kapasitemden ne de yiyecek taşıma kapasitesinden fazla bir ödün vermedim. Yıllar içinde teknolojinin gelişmesiyle tekstil olsun, diğer elektronik eşyalar olsun hepsinin boyutları küçüldü.
Ayrıca bisiklet üzerindeki boşlukları dolduran çok daha kullanışlı lüzumsuz boşluk ve ağırlık yapmayacak yeni çanta tasarımları çıktı. Bu tasarımlar aynı zamanda bisikleti daha konforlu sürmeye olanak sağladılar. Ağırlığın önde olması yokuş çıkarken teknik çıkışlara çok yardımcı olduğu gibi arkada ki ağırlıktan kaynaklanan dalgalanma da bitmiş oldu. Ayrıca gidonun kontrolü de çok daha rahatladı. Ekipman sayfamdan bisikletin son halini ve neler taşıdığımı görebilirsiniz.
39 – Bisikletle taşıdığım eşyaları derelerde, benzin istasyonlarının tuvaletlerinde veya mola verdiğim yerleşim yerlerinde yıkarım.Yıkadıktan sonra eşyaları bisikletin üzerinde bulunan çantaların üstüne asarım. Havanın güneşli olmasına gerek yok. 18km ortalama ile giderken öğlene kadar bütün kıyafetler kurumuş olur. 30dk ara ile kıyafetlerin pozisyonlarını değiştiririm.Gömlek ve şortumu 2 hafta yıkamadığım zamanlar olmuştur. Temiz giydiğim bir gömlek ve şortu en erken 1 hafta sonra yıkarım. Bu malzemeleri çoğunlukla elde çitileyerek yıkadığımdan çabuk yıpranırlar. Montlarımı hergün kullansam bile ayda 1 kere veya 2 ayda bir kere yıkarım. Kıyafetleri duş aldığım sabun ile yıkarım. (Şampuan kullanmam). Kullandığım çorapları duş alırken yıkarım. Çorabı yıkadıktan sonra kese niyetine kullanır vucudumu temizlerim. Böylelikle yanımda kese taşımam. Kişiden kişiye farklılık gösterebilir. Eğer eşyaları yıkama imkanı yoksa ortamda su az varsa bir iç çamaşırını en fazla 3 gün kullanabilirim. 3. Günün sonunda mutlaka değiştiririm. Değiştirmediğim takdirde günde 7 ile 10 saat arası pedallandığından hava koşullarının, yolun, tozun ve sürtünmenin etkisi ile apış arasında yaralar oluşuyor sonu “tinea cruris” hastalığına gidiyor. Bu yüzden benim bedenin süresi zorlu koşullarda en fazla 3 gün. Yanımda 4 iç çamaşırı taşırım. Eğer yolda duş imkanı bulduğum bir alan olursa hiç atlamam mutlaka iç çamaşırını yıkar bisikletin üzerine asarım. Yani hemen her gün iç çamaşır yıkarım. Şehirlere kasabalara geldiğimde insan içinde gezerken kullanacağım temiz pak kıyafetlerim, iç çamaşırım, ayakkabım mutlaka birer adet kalmış olur. Bunun dışında yoldayken pis kokmam, çamurlu ve kirli gözükmemin tur bisikletçiliğinde hiç bir önemi yok. Hatta güvenlik açısından yararı var.
Daha yazacak çok bilgi var fakat bunların yola çıkacaklar için yeterli olduğunu düşünüyorum