Türkiye’den Japonya’ya gittiğimi daha dün gibi hatırlıyorum. Aradan iki sene geçmiş ve şimdi dünya turuna çıkıyorum. “Dünya turuna çıkıyorum!”. O kadar rahat diyorum ki! Önceki turum için “bakkala gider gibi gittim” demiştim. Şimdi de, ekmek almayı unutmuşum deyip hazır geri dönmüşken manav ve kasabı da aradan çıkartayım gibi bir durum söz konusu. Şaka bir yana tabiî ki. Bu kadar kolay olmadı. Son 1.5 sene nasıl geçti ben, ailem ve bir de Allah bilir.
Türkiye-Japonya turundan döndükten sonra neler oldu bitti paylaşmak istiyorum. Bu adam kim? Ne yaptı? Benim hakkımda duyduklarınız… Ne yapmaya çalışıyor? Kısacası, gördükleriniz, görmedikleriniz veya bildikleriniz ve bilmedikleriniz…
Türkiye’den Japonya’ya döndüğüm günü kimseye haber vermemiştim, ailem bile bilmiyordu. Yolculuk esnasında dünyayı 5 sene, 7 sene aralıksız gezen insanlarla tanışmıştım. Seyahatim ise 11 ay sürdü. Çocukluk arkadaşım Emre Arıkan’ı aradım “Kardeşim! Gel, beni al!”. Ne bir basın mensubu ne de bisikletliler. Sadece çocukluk arkadaşım. Havaalanında birbirimize sarılma anımızı ömrüm boyunca unutmayacağım. Keşke o anın bir fotoğrafı olsaydı. Eve döndüğümüzde kendisi dört dönüyordu “Gürkan, birilerine haber vermelisin, televizyona falan çıkmalısın!”. Kanepede oturup gülüyordum. Gülüyordum çünkü Güney Kore’de dünya turuna çıkmaya karar vermiştim. Henüz kendisi ile de paylaşmamıştım. “Gürkan bu yaptığını Türkiye’de kaç kişi yaptı?” Evet, güzel bir turdu. Kabul, zordu da. Nathan bana 6 senedir gezdiğini söylediğinde benim de 2 aydır geziyorum demem olayın büyütülecek bir yanı olmadığını da net bir şekilde göstermişti. Asıl hedefim dünya turuydu!
Fakat Japonya’da kendime verdiğim sözü tutmayı istiyordum. Gençlere neler yaşadım, neleri duydum gördüm anlatmam gerekiyordu. Şu, “ağacı yaşken eğmek gerekir” sözü çok doğruydu. Bahsettiğim şey medyanın önüne çıkıp “Hey! Küresel ısınma için pedal çevirdim! Bakın! Bisiklet, doğa dostu bir ulaşım aracıdır!”. Bunları anlatmak istemiyordum. Gençlere ulaşmam ve anlattıklarımı dinlemeleri gerekiyordu. Başarırsam bisiklete binmeye teşvik etmek ve diğer tüm konularda da farkındalık yaratacaktı. Kaldı ki, topluluklara sunum yapabilmek çok ayrı bir meziyettir. Olay “burayı gezdim, buradan buraya pedalladımı” anlatmak olmamalı. Yahu insanlara oturup orayı burayı gezdiğimi mi anlatacağım. Biri kalkar iyi bok yemişin der. Bu sunumları nasıl yapacağımı bilmiyordum. Bisikletliler Derneği Başkanı Murat Suyabatmaz, geldiğim hafta sonuna bir sunum ayarlamıştı. İstanbul’da olduğum süre içinde takipçilerimden Öznur öğretmen, okullarında sunum yapmam için davet etti. İşte bu dedim. Yavaş yavaş hem kendimi de bu konuda geliştirebilirdim. Öğrencilere, öğretmen arkadaşlarımla ulaşabilirdim. Fakat hazırladığım sunum, Milli Eğitim Bakanlığı’na takıldı. İlerleyen aylarda izin almaya çalıştım, olmadı. “Sen kimsin kardeşim?” deniliyordu. Baktım olacak gibi değil haberlere çıktım, programlara çağrıldım, gazetelerde göründüm. Okullara, buralara çıktığımda çekilen görüntülerle gittim “bakın halkın huzuruna da çıktım. Çocuklarlarla yol anılarımı paylaşmak istiyorum. İzin verin!” dedim, olmadı. Bazı okul müdürleri; “Sizin paranız çok galiba, öğrencilerimizin böyle bilgilere ihtiyacı yok! (gerçi bunu müdürler değil benim bisikletle dünyayı gezdiğimi öğrenen herkesin aklına gelen ilk konu. “Pezevenkin parası çok geziyor işte”) “Siz kimsiniz beyefendi?”, “Yok teşekkürler, ilgilenmiyoruz” sözleri ile kapılardan geri çevirdiler. Ne bekliyordun Gürkan? “Sen kimsin?” Benzer cevaplar, Ankara’daki okullardan da geldi. Oturduğum semtteki, okullara da uğradım. Kimse bu sunuma izin vermedi. “Ben kimim?”
Üniversite yıllarından tanıdığım ve yolculuğu başından sonuna takip eden Masal Medya’nın sahibi Burçin Dedeoğlu ve RollHouse’un sahibi Sinem Devrim, nasıl oradan oraya koşuşturduğumu neler yaptığımı ne yapmaya çalıştığımı gördüler. Burçin, iki defa trafik kazası geçirmiş ve ölümden dönmüştü. “Gürkan, ben senin yanındayım dostum. Ne yapmaya çalıştığını, neden yapmaya çalıştığını biliyorum ve sana yardım edeceğim. Çektiğin fotoğraflardan gel bir sergi açalım!”. Yol anılarımı okurken yeri gelmiş ağlamış, heyecanlanmış, bağırmış. O yolculukta hep benimle olmuş. Yolculuktan sonra o ilk görüşmemizde konuşurken ikimizin de gözleri doluyordu. Çünkü ikimiz de yolun sonuna gelmiştik. Hani bazı şeyler anlatılmaz ya, konuşmamıza gerek yoktu. Biliyorduk işte. Okullara sunumlara gitmeyi, fotoğraf sergisi açmayı, neler gördüğümü bir yerlerde anlatmak istiyorum ve tekrar dünyayı gezmek istiyorum! Bunlar için çok çalışmam gerekiyordu. Mesai vermem gerekiyordu. Hayatım bu olacaktı. Girişimcilik yeteneklerimi, azmimi, gücümü, bilgimi, hayatımı adamam gerekiyordu bu olaya. Ya devam edeceksin, ya da bırakacaksın. Sinem de, işini gücünü bıraktı, beni gazetecilerle tanıştırdı. Yazdığım kitap için ortak arkadaşımız Egemen’in yayın evi April’e birlikte gittik.
Bakın! Sadece bir DOSTUN, işini gücünü bırakıp daha iyisini yapacağıma inanması ile neler ortaya çıktı. Bana nasıl güç verdi. (Kalanı yanımda olsaydı siz düşünün artık neler olacağını)
Burçin, beni Melek ve Nur ile tanıştırdı. Seyahatimi dinlediler. Melek, hemen kızları Doğa ve Yaprak’ın okuduğu ilköğretim okulu müdürleri ile konuştu. Yüzlerce öğrenci ile buluşturmayı başardı. Üstelik bir defa da değil. Defalarca okulun tamamı dinledi. Kocası Cem, dünyanın öbür ucundaki yabancı bir şirketten bir yıl sonra gerçekleştirmeyi planladığım dünya turuna tek bir sözümle “Bunu yapacağım” dememle maddi destek buldu. Nur, Dışişleri Bakanlığı’nda çalışan Kocası ile konuştu. Öncelikle hangi yolu izlemem gerektiğini neler yapılması gerektiğini tek tek bana gösterdi.
Tüketici ve Çevre Eğitim Vakfı Başkanı Beyhan Bey ile tanıştırdı. Fotoğraf sergime destek oldular. İçmimarlar Odası Başkan Yardımcısı Atacan Kale ve eşi Begüm Kale “sen artık Türkiye’nin Demir Atlı Adamısın ve marka olma yolunda gidiyorsun, logon olmalı!” dediler. Logo tasarımı konusunda ödüller kazanan Begüm, bisikletimin üzerindeki ve t-shirtlerdeki logoları hazırladı. Bilkent’te verdiğim sunumlardan sonra diğer okullar da tek tek davet etmeye başladılar. Bu koşuşturmalar sürerken Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğrencileri sunuma davet etti. İlk defa bir üniversite sunuma çağırmıştı. Neler yaptığımı internetten paylaştıkça beni takip eden öğretmenler, öğrenciler teker teker üniversitelerine, okullarına çağırmaya başladılar. Başlarda yol masraflarını ve giderleri hep kendi cebimden verdim. Gittiğim yerde konaklamıyor, yemiyor içmiyor, sunumu yapıp geri dönüyordum. Masraflar dışında harcayacak param yoktu. Bir ara, şehir dışından bir üniversiteden yol masraflarını istedim. Gençlerin kendi ceplerinden vereceğini duyunca vazgeçtim. Her yere kendi imkânlarımla gitmeye devam ettim. Zamanla, üniversite öğrencileri ile birlikte öğretim görevlileri de sunum için okullarına çağırmaya başladı. Rektörlerden izin alınmaya başlanınca okulların bütçesinden yol masraflarım ve konaklamalarım karşılanmaya başlanmıştı. Fakat o zamana kadar 50 kadar sunuma kendi imkanlarımla gitmiştim. Atılım Üniversitesi’nden Eftal ağabey ve Sedat da bu koşuşturmaya dahil olup beni onlarca okula davet ettiler.
Bunları yaparken başkalarının hayaline de ortak olayım dedim. Arkadaşlarımın hazırladığı programa konuşmacı olarak katıldım. Kendi hayal ortaklarımdan (sponsorlarımdan) biri olan TÜKÇEV’in, bu projeye de, bana olan inançlarından ötürü destek vermelerini istedim. Tamam, ben kendi cebimden harcıyorum oraya buraya gidiyorum fakat aynı özveri başkalarından bekleyemezsin çünkü ben bu olaya hayatımı koymaya karar verdim. TÜKÇEV’in desteği ile birlikte 13 sunumu birlikte gerçekleştirdik. Sonrasında ben durmadım, sunumlarıma okullar kapanıncaya kadar devam ettim.
Bu koşuşturma ve uğraşlarım, bisiklet severleri de etkilemeye başladı. Bir çok anlamda farkındalık yaratmaya başlamıştım. Bunu kendim de fark etmeye başlamıştım. Zaman buldukça Burak Güngörler’in mağazasına uğruyor, oradaki bisiklet severlerle muhabbetler ediyor ve akşamları uzun turlar yapıyorduk. Bunlardan biri olan Hüseyin Doğan, videolarımı alıp tekrar kurgulamaya başladı ve İngilizce alt yazılı bir belgesel ortaya çıkardık. Hem Türkiye’de, hem de yurt dışında festivallerde gösterildi.
Çocukluk arkadaşım Zeynep Köksal, yolculuk boyunca da sürekli gazı verdi. “yürü be Gürkan!” “sen orayı da geçersin!” Haydi!!! Başaracaksın!…” Türkiye’ye döndüm. Hemen görüştük. Yaz tatili dönüşü de bana el yapımı bir bisiklet hediye etmişti. Annesi ve kendisi bana destek olmak için çıkacak olan kitabı bekliyorlardı. Kerem vardı yolculukta hep yanımda olan, her mesaja karşılık veren. Dostum hep yanımdaydı. Yolculuk öncesinde Recep ve Derya’nın evine gitmiştim. (ilk yazıları okuyanlar bilir) Ankara’ya döndüm, yine onların evindeydim, gülüyorduk. Derya, “vay be Gürkan! ‘Gideceğim!’ dedin, gittin ve geldin, yine o koltukta oturuyorsun” hahah, yahu nasıl gülmeyeyim ki? Bu yolculukta şunu da anlamıştım; arkadaşlarımdan gelen bu küçük destekler pedallamamı sağlamıştı. Böyle yolculuklarda manevi güç de çok önemliydi.
Çocukluk arkadaşım, ben gelene kadar evlenemedi. Ben döndüm, düğünü patlattı. Baktılar ki, sürekli bisikletle oraya buraya gidiyorum. Levent ve İrem Öcal da bisiklet aldı. “Alo Gürkan! Neredesin?” Akşamları birlikte pedallamaya başladık. Aradan aylar geçti artık kendileri takılıyorlar “Biz şu mekandayız. Bisikletle geldik. Atla, sen de gel!”. Artık yağmurda binmeyi bile göze alıyorlar. Lise arkadaşım Cem’in hayatı spordu. Döndük, bisikletle yaptığım turlara o da katılmaya başladı. Altında 10 senelik bisiklet, “yahu sen beni nasıl geçersin? O kadar spor yapıyorum! Nasıl iş anlamadım bunu arkadaş”. Bisikleti sonunda değiştirttim. Artık kondisyon turlarımda hemen arkamda gelmeye başladı. “Gürkan, hiç birimizin yapamadığını cesaret edemediğini yaptın. Arkadaşın olmaktan gurur duyuyorum. Ayrıca dünyanın bir noktasında senin yanına pedallamaya geleceğim! Kaçarı yok dostum!” diyerek de beni mutlu etti.
Uğurcan var, web sayfasının tasarımını yapan kardeşim. “Abi web sayfası 2011 Haziran’da bitecek! Tamam!” dedi. 2011 Haziran oldu sayfa yok. “Deadline 2011 Ağustos!” dedi. Ağustos oldu yine yok. Uğurcan’ın adını değiştirdim telefonda. “Dead Line Uğurcan” oldu. Çocuk çok çalışıyor. Ne yapsın, yapamadı bir türlü. Şimdi sayfadaki bannerları o yapıyor. Tabii, işinden fırsat buldukça… Neyse, beni Engin ile tanıştırdı da, sayfayı Engin sayesinde bitirebildik. Yıl 2012 Haziran.
Özlem Türktan bir gün dellendi. “Lan oraya buraya deli gibi koşturuyorsun. Şu sponsorluk dosyanı bir yolla! El atayım çocuğum!” dedi. Dünya turu proje dosyası, tamamı ile onun eseridir. Yüzlerce firmaya ulaşmamı sağladı.
Yolculukta Türkmenistan’da tanıştığım Ruhfen abi vardı. “Cesur yürek! Ha gayret! Bitirdin! Az kaldı! Devam et!” diye diye, bitirtti bana yolculuğu. Şimdilerde kitabın düzenlemesini yapan ve okuyan tek kişidir Ruhfen abi. Dünya turunda da cesur yüreğin yanında olacak biliyorum.
Berna Bütüner, canım benim. Baktı ki, ben kendimi paralıyorum. O da işi gücü bıraktı “Nasıl yaparız? Nerelerde, nasıl desteğe ihtiyacın var? Benim ne yapmam gerekiyor?” Sanki ben değil o yola çıkacakmış gibi hazırlıklarıma yardım etmeye başladı. Sonrasında böyle olmaz ben de bir bisiklet istiyorum dedi. Kendisine bisiklet aldık. Ankara’daki tüm bisikletçilerle tanıştı. Onlarla birlikte pedalladı. 6 yaşındaki kızı Defne’ye bisiklet sevgisini en güzel şekilde gösterdi. Onunla birlikte şehirde bisiklete binmeye başladı. Türk Amerikan Derneği de, Berna sayesinde, dünya turuna, Eğitim Sponsoru oldu. Gürkan Genç Yabancı Dil Eğitim Bursu da ortaya çıktı.
“Gürkan Bey! İyi günler. Bugün sunuma gittiğiniz okulda, Lise 1 öğrencisi olan oğlum sizi dinlemiş. Okuldan geldiği saatten beri sizi, kendi hedeflerini, hayallerini bizlerle paylaşıyor. Bir baba olarak önce size, sonra sizi büyüten ve yetiştiren ailenize çok teşekkür ederiz.”
Binlerce mesaj. Binlerce… Hepsine tek tek cevap yazmaya başladım. Mesajlar bitti telefon açan aileler, öğretmenler;
“Gürkan Bey! Teşekkürler! Öğrencilerimiz arasında artık okula bisikletle gidip gelmeye başlayanlar var. Muhteşem şeyler başarıyorsunuz!”
“Gürkan hocam, ben Sincan’daki okulun öğretmeniyim. İnanır mısınız öğrenciler artık ‘Hocam tek hedefimiz var! Gürkan abi gibi olacağız!’ diyorlar. Siz ne yaptığınızın farkında mısınız?”
“Alo Gürkan Bey! Merhabalar, hayal ortağınız olmak isteyen öğrencimiz, not ortalamasını yükseltti!”
“Alo hocam, öğrenciler size bayıldı! Lütfen bu sunumu okuldaki tüm öğrencilere yapalım! Ne diyeceğimizi bilmiyoruz. Bu kadar öğrenciyi etkileyebilmek… İnanın, muhteşem bir olay başarıyorsunuz…”
“Gürkan Bey! Dünya turuna çıkmasanız da, bu deneyimlerinizi Türkiye’deki tüm meslek lisesi öğrencilerine aktarmanız, bu ülkenin geleceği için sizce daha mühim ve önemli değil mi? Bunu sizden istesek bencillik mi etmiş oluruz?”
Bir gün Young Guru Academy’nin yöneticilerinden Ali beni aradı. “Gürkan, bizimle birlikte çalışmak ister misin?” diye sordu. Türkiye’nin en iyi öğrencilerine Türkiye’nin alanlarındaki en başarılı insanları hayat deneyimlerini anlatıyor, bilgilerini paylaşıyorlardı. Böyle bir gruba davet almak benim için onurdu. Muhteşem bir deneyimdi. Öğrenciler benden, ben öğrencilerden inanılmaz etkilenmiş, sayelerinde yeni deneyimler kazanmıştım.
Zaman geçtikçe sunumlarım için sadece okullar değil özel sektör ve devlet daireleri de beni çağırmaya başladı. Eğitim kurumlarına verdiğim sunumlarda asla ama asla bir maddi talepte bulunmamış kendi cebimden harcamıştım. Fakat şirketlerden talepte bulundum ve artık masrafımı karşılayacak kazanç da elde etmeye başlamıştım. Patronların, şirket çalışanlarının sunumdan sonraki geri bildirimleri ise öğrenciler kadar mutluluk vericiydi ve onlara bisiklet aldırmayı başarmıştım. Birçok insanın kalbine ruhuna dokunup ufuklarını genişletmiş, hayallerine yeni hayaller katmıştım. Çünkü yaşanmış zorlu bir deneyimi ve zorluklarla dolu maceralarla nasıl başa çıktığımı anlatıyordum.
Sizlerden aldığım bu güçle tam tamına 787 firma ile dünya turu projemi paylaştım. Bu firmaların 482’sine, 30 sayfalık kapaklı proje dosyasını yanında yolculuk görüntüleri ile birlikte gönderdim veya elden teslim ettim.(masrafını ne siz sorun ne ben söyleyeyim). 305 firmaya internet üzerinden projemi anlatıp .pdf dosyası şeklinde elektronik posta yolladım. Dünya turu projesi için yurt dışındaki ve yurt içindeki firmalarla dakikalarca telefon görüşmeleri yaptım. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Spor Bakanlığı, Bisiklet Federasyonu, Ankara Valiliği, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı ile görüşmeler yaptım. Yoruldum. Çok yoruldum. Yeri geldi isyan ettim. İnanılmaz hayal kırıklıkları yaşadım. O kadar çok firmadan olumsuz geri dönüş aldım ki, durum bir öncekinden daha kötüydü. Fakat pes etmedim! Her yıkılışta, “Ulan ben bu turu yapacağım! Bu hayalimi gerçekleştireceğim!” diyerek tekrar ayağa kalktım, devam ettim. Şimdi Hayal ortaklarımla bu turu gerçekleştirmekteyim
İş hayatında, buna girişimcilik, zamanla alınan mesafeye ise kariyer basamakları denir. Geriye kaldı, bu işin parası nerede? Uğraştığım çabaladığım bu olayda, birçoğunun merak ettiği durum aslında budur. Merak edilen bu sorunun cevabını yani hikayenin sonunu sizlerin hayal gücüne bırakıyorum. Çünkü ben, bu dünyadan göçüp gitmeden önce dünyayı gezip görmek istiyorum. Bunu yaparken de elimden geldiğince aileme, dostlarıma ve sizlere gezip gördüğüm yerleri kendi bakış açımla anlatmak.
İşte bu bahsettiğimiz olayların hepsi sadece Burçin Dedeoğlu’nun, “Dostum ben senin yanındayım, Bu iş büyük iş. Birlikte yol alalım” demesi ile başladı. Ne kadar teşekkür etsem azdır. Zaman içinde de kendi takım arkadaşlarım oluştu. 2012 de dünya turu mu yapılacak? “Dostum biz yanındayız” Çağlarım gene birlikte yol alacağız ve gene ben seni yazım hatalarımla delirteceğim. Pınar hayallerine bu yolculukta yenilerini ekleyeceğim söz. Gül dünyanın her yerinde yanımda olacağını biliyorum, Leman söz veriyorum çok iyi besleneceğim ve hasta olmamaya gayret edeceğim. Engin sen olmasaydın yazıları, videoları, fotoğrafları ben nereye yükleyecektim? Bu kocaman site ile sosyal medya ile kim ilgilenecekti. 7 sene birlikte gezeceğiz. Enes Cengiz Han’ın anıtında olduğu gibi beni daha doğrusu bizleri bilmediğimiz yerlere yönlendir dostum biliyorsun ki gidemeyeceğim hiçbir yer yok. Yeni yerleri keşfetmek için kordinatları hep bekliyor olacağım. Hüseyin benim gördüklerimi en güzel şekilde aktaracak kişi sensin. Bu yolculuk senle keyifli bir hal alacak. Tuhfen abim bu yolculukta da yanımda olduğunu biliyorum ve Nuzhet Hocam size ne kadar teşekkür etsem az…
Böyle dostlara ve sizler gibi takipçilere sahip olduğum için çok şanslıyım hepinize teşekkür ederim.
Bir de şunlar var. Seyahat yap gel. Deneyimlerini kendi cebinden para harcayarak Türkiye’nin dört bir yanına giderek gençlerle paylaş. Amaç ve hedef nasıl koyulur kedi bakış açınla göster, dünyanın öbür tarafına da gitsen Atatürk’ü görürsün de, ailelerle konuş, hayallere destek ol, benim gözümden hayatın gerçeklerini anlat. Kısacası yaşanılanları bu şekilde anlattığında da bir kesim tarafından “egosu büyük insan”, “kendini bir bok sanan herif”, “onu yaptım bunu yaptım geçtim, başardım diyen artist”, “Japonya’ya gitti, pezevenk sanki dünyayı kurtardı” diyenler de var. Hele üstüne bir de bu yaptıklarından para kazanırsan, yapılan eleştiriler daha da acımasız oluyor… Yanımda, kah kah kih kih yaparlar, arkanı dönersin, demedikleri kalmaz. 1.5 senedir zorlu bir serüvene sadece bedenen değil, psikolojik olarak hazırlanmakta çok zordu. 33 yaşına gelmişsiniz, bisikletle dünyayı gezeceksiniz. Arkadaş çevrenizden, girdiğiniz ortamlardan, gruplardan, ailenizin arkadaşlarından gelen yorumlar ve eleştirilerle başa çıkmanın ne demek olduğunu empati yapabilirseniz anlarsınız. Zordur başa çıkabilmek. Allah’a şükür ailem bir öncekinde olduğu gibi bu seyahati de bitirip Türkiye’ye döneceğimi biliyor ve bana güveniyorlar. “Oğlum bu senin hayatın! Nasıl yaşamak istiyorsan öyle yaşa!”. Bu manevi desteği onlardan aldıktan sonra, isteyen istediği eleştiriyi yapabilir. Fakat benden bir cevap beklemesin. .
“Bireyin kendisini yüceltecek bir niteliği yoksa ötekini aşağılamaya çalışarak araya mesafe koyar.” -Ünsal Oskay – (Rahmetli hocam huzur içinde uyusun). Gücüme güç kattıklarından dolayı kendilerine de teşekkür ederim.
Bendeniz artık yola çıkar. Önümde uzun bir yol var. Bu yolcukta büyük riskler alacağım, yeri gelecek mutluluktan, bazen hüzünden gözyaşları dökeceğim. Âşık olacağım belki bazı noktalarda. İsyan edeceğim. Nelerle karşılaşacağımı bilmiyorum fakat şundan eminim! Bu turu tamamlayıp ülkeme döneceğim!…
“Hey! Böyle bir adam vardı, dünyayı geziyordu!” deyip siteye girip arada bir bakın! Bana mesaj yazın! Geç de olsa mutlaka cevaplarım. Paylaşın sizlerle paylaştıklarımı… Çocuklarınıza, arkadaşlarınıza, ailenize anlatın! Büyük bir maceranın, gerçeklerin hikayesidir bu yaşanacak olanlar.
Hikaye dedim de aklıma şu geldi. Uzun bembeyaz saçlı bir adam, Japonya’da, kalabalık arasında yanıma gelip kim olduğumu sordu. Söyledim. O da kendisini tanıttı. İran’lı bu adam, iki cümle söyleyip karşımda eğilerek yanımdan uzaklaştı. Bisikletle dünya turu benim çocukluk hayalim, yaşamayı tercih ettiğim bir hayat ve onu gerçekleştirmek için artık yoldayım.
Adam da yapacaksın demişti. : ) Bu hikayenin kalanını bir gün anlatırım
Hadi ben kaçar. Herkese macera dolu bir hayat diliyorum.
Sevgiler, Saygılar
Opeyrum