İngiltere’nin Hull kentine Hollanda Rotterdam’dan gemi ile geldim. Hadi bakalım başlasın şu seyahat. Bisiklet bıraktığım şekilde yerinde duruyor. Yanıma aldığım çantaları bisikletin üzerine geri taktım. Arabaların çıkış yapacağı noktanın en başına geçtim. Kapılar açılınca gümrük kapısına kadar hiç durmadan pedalladım.
Bakalım bu gümrük kapısında bir sorun yaşanacak mı?. Pasaport alındı. Şöyle bir vizeler incelendi. Dijital makinadan geçti.
– Bir kurum için mi geziyorsun
– Hayır
– Bağış topluyor musun?
– Evet, dünyayı gezmek isteyen gençlere destek verdiğim bir projem var
– Dünya turumu?
– Evet
– Türkiye’den bisikletle mi geldin?
– Evet
– Tebrik ederim. İngiltere’de iyi seyahatler
Sanırım bu konuşma 2 dk sürmedi. Vay be. Hiç bu kadar hızlı olacağını tahmin etmemiştim. Net sorular. Net cevaplar.
Hull şehrine doğru pedallamaya başlıyorum. Hemen solda bisiklet yolu tabelası dikkatimi çekiyor yola giriyorum. 150 metre sonra bitiyor. Sanırım ingiltere’de bisiklet yolları yarım yamalak durumda. Trafiğin sol taraftan akmasına alışık olan biriyim. 4 sene boyunca kıbrıs’da okumuş ve Türkiye-Japonya turunda Güney Kore’de aynı düzen içinde pedal çevirmiştim. Hull şehir merkezine gitmem lazım. Gitmem lazım çünkü bir telefon hattı gerekiyor. Önümüzdeki bir ay boyunca bu ülkede kalacağıma göre telefon hattı almak şart. GPS’e baktım…… Haydaaaaaaaaaa.! Garmin in içinde bulunan Avrupa haritasında ingiltere yok. İyi mi?
Haritalar çalınan harici disklerdeydi off.. Aslında şu harici disklerde öyle eteresan veriler vardıki yani zaman içinde neleri kaybettiğimi daha iyi anlıyorum. Çalan kişi çok şanslı. Sağlık olsun.
Önce bir Vodofone bayi buluyorum. Hattın internetini açtırıp hemen Enes’e mesaj atmalıyım. Dükkana girdim ve gayet anlaşılır bir ingilizce ile internet paketi olan bir hat istediğimi söyledim. Görevli kız öyle bir ingilizce ile geri dönüş yaptıki hiç bir şey anlamadım. Nasıl la?
– Pardon anlamadım
Tekrar konuştu. Gene anlamadım. Çok ilginç yahu niye anlamıyorum. Ulan nerdeyse “ Pardon ben sadece ingilizce biliyorum” diyeceğim. İngilizcemin biraz kötü olduğunu söyledim ve tane tane söylemesi istedim. Hah şimdi anladım. Bu ne arkadaş böyle. Bu mudur şimdi gerçek ingilizce? Vay vay vay. Fakat şehrin içinde dolanırken daha önce olmadığım kadar rahattım. Neden? Çünkü kimle ne konuşursam konuşayım herkes beni anlayacak. Bu insana ayrı bir mutluluk veriyor. Aynı dili konuşmadığım onlarca ülkede bulundum. Vucut dilim iyidir. Anlaşılırım, anlamaya çalışırım fakat konuşarak anlaşmak bu tarz seyahatte insanı daha bir mutlu ediyor.
Hattı alır almaz whatsapp’dan takım arkadaşlarımdan Enes’e mesaj attım.
– Lan bana acil İngiltere, iskoçya, irlanda haritası veya linki lazım. iyisinden
– Lo ben istanbul’dayım. Pazartesiye ancak gönerdiririm.
– O zaman kadar ben bulurum tamamdır. Gözlerinden öpeyrum.
En yakındaki Starbucks’a gittim. Yaklaşık 600Mb büyüklügünde olacak Garmin haritasını indirebileceğim hızlı ve bedava internet sadece orada bulurum. Eh sabahın bu erken saatinde pencere kenarına oturup insanları seyretmek bir kahve içmek ve dosyanın inmesini beklemek iyi olacak. Klasik kağıttan haritaları kullanmasını sevmeyen biriyim. 35 dakika sonunda harita makinaya indi. Kamp alanlarından, otellere, müzelere, marketlerden benzin istasyonlarına, büyük tarım alanlarından ormanlara. Nehirlerden, göllere, panoramik fotoğraf çekim alanlarından daha bir çok detaya kadar her şey gözüküyor. Kuzey, güney, doğu, batı dogrultusunda seyahat ederken karşıma çıkan ara yollar acaba nereye gidiyor diye merak ettiğimde işte bu haritaya bakıyorum. Yol bir yere gidiyor mu yoksa çıkmaz yol mu hepsini görüyorsun. Klasik harita kullandığımda o kadar çok yolun sonuna kadar gidip geri döndüğüm olduki. Gittiğim yolu aynı yoldan geri dönmeyi sevmiyooommmmmm. Alternatifi varsa eyvallah : ).
Hadi bakalım yola…
Sesli Anlatım