İSVEÇ ROTASI
View Sweden in a larger map
Gürkan o kadar yolculuktan sonra götün ağrımadı mı? Joaikim aslında uzun yolcukların başında biraz göt ağrısı hissedersin. Ee, kolay değil. Kaba et kilometrelerce bir karışa yarım karış üzerinde. İyi sele almak lazım. Bak ben ilk turda jel sele kullanmıştım. İdare etti. Fakat bisiklette luzumsuz ağırlık yaptı. Şu brooks’lardan al. Bisiklet selesine deyen götten anlayan en iyi firma.
Notları aldın dimi? Aldım Gürkan önce göte deyecek seleye önem vereceğim. Bisiklette yapılacak değişiklerde belli. Yoksa Tacikistan’da çok zorlanırsın. Evet evet, zaten çok teredütteydim bu seçim konusunda iyi oldu. Ve tavsiye ettiğin rotalar ve diğer bilgilerde aklımda. Yola çıkmadan önce çok iyi oldu. Ablamın senden bana bahsetmesi ve bizim buluşmamız inanılır gibi değil.
Biliyor musun aslında bugün pedallayacaktım. Hayat hakikaten süprizlerle dolu…
Enköping!! Şehir adına gel.. Aa ileride bir şehir daha var. Köping. Yahu arka arkaya neden benzer iki şehir adı koyarsın ki?. Bak dilime dolaştı. Köööööööö PİNK. Küfür gibi ha. Len “En köping” adamsın haaa. Dur ya şunun fotoğrafını çekeyim. KööPingg. Çok merak ettim acaba ne anlama geliyor. Şurada açık bir cafe var gidip bir sabah kahvesi içip sohbet edeyim insanlarla. Deftere not düşeyim “köping de kahve içtim”
– Günaydın
– Günaydın. Bisiklete binmek için hava soğuk değil mi?
– Evet, oldukça soğuk fakat fazla mesafe yapmıyorum böyle sıcak ortamlar buldukça mola veriyorum. Şanslıyım burayı bulduğum için. Kahve ve bir tane şu tarçınlı kurabiyelerden almak istiyorum .
Biraz bekliyeyim illaki biri yanıma oturur. Bu arada bende sabah haberlerine bakayım dünyada neler oluyor bitiyor. Bakalım ülkemizde gündem nedir?
– Hey Dışardaki bisiklet senin mi?
Evetle başlayan muhabbet sonunda Köpink’in ne anlama geldiğini öğredim. Ticaret yapılan merkez anlamına geliyormuş. 18. ve 19 yüzyılda köylüler bu bölgeye gelip ürünlerini satıyorlarmış. Ve ülke içinde Köping kelimesinin geçtiği başka şehirlerde varmış. Kuzeyde ki Pazar, güneyde ki Pazar, tepenin ardındaki Pazar. Türkiye’den çıkmadan yörük köyüne gitmiştik. Köyü tarif ediyorlar
– Şu soldan yukarı köye çıkacaksınız
– Tamam abi. Köyün adı ne?
– Yukarı köy
– Tamam köy yukarıda onu anladım?
– Köyün adı?
– Yukarı Köy
Nedense aklıma bu olay geldi. Sebestian geceleyin nerede kalıyorsun diyince telefonda köpinglere bakarken Couchsurfing’de Örebro’da kalacak birini bulmayada karar verdim.. Programı açtım. İlk gelen ada güzel bir tanıtım yazısı yazıp göndereceğim. Fakat tam bu sırada sohbeti dinleyen tezgahtar kız ki adının sonrasında Emma olduğunu öğreniyorum benle fotoğraf çektirmek istedi. Couchsurfing programını kapatmak zorunda kaldım. Sonrasında programı tekrar açıyorum ilk sıradaki kişi değişmiş. Program o şehirde yaşayan ve sisteme kayıtlı bulunan kişileri rastgele seçip önüne getiriyor. İlk sırada Johanna vardı. Bende kendimi tanıtıp bir gece kalıp kalamayacağımı sordum ve programı kapadım. Umarım cevap verir.
Abi hakikaten hiç gelmenize gerek yoktu! Olur mu Gürkanım. Ellerimle kuru fasülye yaptım. Hem çocuklarda bu soğukta çadırın içinde nasıl kaldığını merak ediyorlar. Gelmek istediler. Abi biraz zor bulacaksınız şu benim sitede Gürkan Nerede diye bir bölüm var oraya bakıp gelebilirsinz. Evet, biliyorum Müsteşar Cengiz Bey söylemişti. Zaten yola çıktığından beri seni izliyoruz.( Abi bir tencere kuru fasülye yedim. Ne çadır kaldı ne otel resepsiyonu ellerine sağlık :))
Tüh ya bugün Vasteras’da olurum diye tahmin etmiştim. Bisiklet yollarına işaret olmadığı için hep yanlış yollara girdim hemde çamurluk tekere sürtüyordu uğraşırken kırdım. Neyse şehre yakın bir yerde kamp atacağım. Böylelikle bir sonraki gün gündüz şehre girdiğimden şehri gezme fırsatımda olur.
Merhabalar ben Örebro televizyonun’dan Eric. Sizinle röportaj yapmak istiyoruz. Yarın sabah müait olursanız buluşmamız mümkün mü?
Bu adamla buluşabilmem için Örebro şehrinin öbür tarafında bir yerde kamp atmam lazım. Yahu Vastera’dan da sabah 11 de çıktım yerel gazete ile bir röportaj yapmıştım. Oha 92 kilometre yapmışım. İlk defa hiç durmadan bu kadar uzun sürdüm. Hakikaten bu sele gayet iyi ya. Saat daha 17:00. Ee o zaman şehirde bir yerde konaklamak lazım. Ulan Hamburger çekti canım gidip bir hamburgeci bulayım. Şehir içinde birine soruyorum yahu nasıl gidilir hamburgerciye bir tarif et hele. Sağ sol derken yol üstünde kebapçı gördüm. Aha salla ya kebap yiyim. Çok açıktım şimdi oraya kadar pedallayamayacağım. Kebapçı’da adam şehrin güzel şehir olduğunu ve kalesininde şehir meydanında bulunduğunu söylüyor. Bak böyle kale falan diyince işte şehirden çıkasım gelmiyor. Ucuz Pansiyon var mı? Livin Hostel.
Gürkan en son seni Örebrog kalesi önünde görüntülerini alayım sonrada haber servisine görüntüleri yetiştireyim. Akşam haberlerinde seyredebilirsin. Ah ben 12:30 da şehirden gideceğim yolda olurum.
Pencereden dışarı bakıyorum çocuklar o soğukta birbirleri ile şakalaşıyorlar. Biri korkuluktaki demirlerin üzerine çıkmaya çalışıyor. Ulan düşüp ağzını burnunu kıracak çevrelerinde de hiç öğretmen falan yok. Kimse de uyarmıyor. Aha karda yağmaya başladı.. Yahu ibrahim abi kuru fasülyeyi bir tencere getirdin bende hepsini yedim sürekli zart zart bağırsaklar süper çalışıyor. Bak yani şu manzarayıda ona borçluyum. Tuvalet aramasaydım bu kafeye hatta bu oturduğum yere oturup bu düşünceleri ve yüzlercesini daha düşünmeyecektem…
– Pardon Dışarıda ki bisiklet sizin mi?
– Evet benim.
– Afrika’dan geçecek misiniz?
– Ha? Evet
– 10 sene önce oturduğunuz yerde kahvemi içip bisikletimle tamda bisikletinizi park ettiğiniz noktadan Afrika’ya doğru yola çıktım.
O an nediyeceğimi bilemedim kısa bir sessizlik oldu
– ………………… Lütfen buyrun oturun zamanınız varsa sizi dinlemek isterim
Aslında yukarıda yazılan satırlar bir bütünü oluşturan parçalar
Cengiz Bey İbrahim abiyi aramasa benden haberdar olmayacaktı ve bana kuru fasülye hazırlamayacaktı. Ayrıca vesteras’da ki evine davet etmeyecekti. Bisiklet yollarında işaretler olsa zamanında ibrahim abiye varıp o leziz kuru fasülyeyi bir gün önce yiyecektim tuvaletim o sıra gelmeyecekti ve gazetecilere haber vermeyecekti. Köping’de o Kafe’ye oturmasaydım ve Sebastian bana gece nerede kalıyorsun demeseydi couchsurfingi açmayacaktım. Emma, tam o sırada bana fotoğraf çektirmek istiyorum demeseydi, o an liste başında çıkan kişiye mesaj atacaktım. Fakat fotoğraf çektirdiğimde programı kapatıp sonrasında tekrar açtım. Karşıma Johanna çıktı. Ona mesaj attım. İbrahim abinin haber verdiği Örebrog’da ki muhabir şehre vardığımda beni aramasaydı şehirde durmayacaktım. Çünkü evinde kalmak istediğim ve cocuhsurfing den mesaj gönderdiğim Johanna bana geri dönmemişti. Hamburgerci’de değil de kebapçıda yemek yemem beni Livin hostelde kalmamı sağlamayacaktı. Ertesi gün televizyon çekiminden sonra hostelin yakınındaki o Kafe’ye kurufasülyeden dolayı tuvalet için gitmeyecektim. Ayrıca oturmak istediğim masada tuvalet için gittiğimde başkaları oturuyordu. Çıktığımda o masa boştu. Eğer o masaya oturmasaydım. Jimmy’de içeride beni göremeyecek ve ben kendisi ile tanışamayacaktım. Muhabbetimizin uzaması sonucunda orada bir gün daha kaldım ve Johanna’bana şöyle bir mesaj attı “ Kardeşim Joaikim haftaya bisikleti ile isveç’den Türkiye’ye yola çıkıyor. İnanılır gibi değil. Ben şehir dışındayım lütfen kendisi ile buluş ve yardımcı ol” mesajını bana yolladı. Eğer Jimmy ile muhabbet etmeseydim, bisiklet turuna çıkacak Joaikim ile tanışamayacak ve babasını oğlunun yapacağı tur konusunda cesaretlendiremeyecektim ve destek olmasını sağlayamayacaktım. Ayrıca önünümüzdeki aylarda siz beni takip edenler bu genç adamı evinizde misafir edemeyecektiniz
Şu paragrafa çok şey yazdım fakat sustum her zamanki gibi .. “Yalnız gezmek iyidir yolunu kaybetmezsin”. Fısıldayanlara selam ola : )
Jimmy neler yaşadığını anlattırken gözleri doldu. Tek bir kere o gözlerini kırpsa damlalar süzülecekti. İzin vermedi. Yaşanmışlıklarda göz yaşı varsa anlatmanın ne demek olduğunu iyi bilirim!
– Ben o yolculuğu 45 yaşında yaptım. Şuan 55 yaşındayım. Bizim gibi gezginler birbirlerini anlar. Çok şey görmüşün gözlerin doldu.
– …. : )
– Fas’da bir yer var oraya gitmeni istiyorum.
Anlattıkları karşısında sadece sustum ve dinledim. Evet, o anlattıkça gözlerim doldu. Bana ne yolu anlattı, ne şurayı gez burayı gez dedi. Hayatını anlatmıştı ve Sadece bir noktayı söyledi ve oraya vardığımda ne yapacağımı anlattı.
– Masana geldiğimde çocukları seyrediyordun. Bak Hala oradalar. Hayatın tadını çıkart genç adam yola çıkmadan önce bir kahve daha iç. Ve sakın durma! Benim gitmem gerekiyor…… ilaçlarımı almam lazım!
Bazı yazıları anlatacak kelimeleri bulmak bulsam bile yazmak zor oluyor anlatacağım diyorum olmuyor ve yazamıyorum. Başka bir zaman tekrar denerim.
Norveç Oslo’ya Aage ve Nilüfer çiftinin evlerine vardım. Karaşimşek ve Ben gayet iyiz.
Sevgiler.
Okuyan mı gezen mi bilir sorusunu bana soran arkadaşlara cevabımı şu sayfaya yazmıştım..