Güney Afrika Havalimanı’nda arkama dönüp İsmail’e son bir kere daha el sallayıp kontrol noktasına geldim. Vay be ne kadar çabuk geçti onca zaman. Günler göz açıp kapayıncaya kadar aktı gitti. Yıllardır geziyorum hala şaşırıyorum. İşte bu da bu yolculuğun güzel yanlarından biri. Bir kıtaya daha şimdilik elveda diyorum.
Çok uzun zamandır uçağa binmediğim gibi şu an uçacağım mesafe de oldukça fazla. Güney Afrika’dan Güney Amerika Arjantin’e bulduğum tek yön en ucuz uçak bileti 2300 TL olmuştu. Bu bileti de bana kardeşimin çocukluk arkadaşları kendi aralarında para toplayıp aldılar. Kendilerini çok iyi biliyorlar, buradan hepsine selamlarımı yolluyor, öpüyorum.
Ekonomi sınıfında yaptığım bu yolculukta yanıma oturan kişi ile hiç sohbet etmedim. Yolculuğumun büyük bir çoğunluğunu uyuyarak geçirdim. İki defa karın doyurmalık yemek verdiler. Yolculuğun büyük bir kısmında önümdeki koltuğun arkasında duran ekran çalışmıyordu. Sadece benimki değil kimseninki çalışmıyordu. Elektrik sisteminde arıza varmış. Yolculuğun yarısında tamir etmeyi başarıp çalıştırmışlardı. Latam Havayolu şirketinden biletimi almıştım fakat Güney Amerika Brezilya’daki aktarma noktama Güney Afrika Havayollarının uçağı ile gidiyordum. Uçak Sao Paulo’da aktarma yapacak ve bu aktarma için bekleme yaklaşık 10 saat sürecekti. Sonrasında Buenos Aires!
10 saat bir havalimanında ne yapılır? Bizim gençler var. Facebook’dan takip ettiğim Inter Railci gençler. Ben paylaşım yapmasam da paylaşımlarını keyifle takip ediyorumdum! Aralarında bu noktalarda güzel vakitler geçirenler var. Tren garı, havalimanı, otobüs durağı, adamların evi gibi bu alanlar. Havalimanının içinde otel vardı. Gidip sorayım bakalım ne kadarmış konaklaması. 9 saatlik konaklamaya 170 dolar istediler. Yuh ………. Gidip kendime iyisinden üçlü bir koltuk bulayım, olmadı matı çıkartır yere uzanırım demiştim fakat üçlü boş oturulacak yer buldum. Uyku tulumunun içliğini çıkartıp yan gelip yattım. Uçuş zamanı geldiğinde de uçağıma binip yallah Arjantin’e. Bu uçakta da uyudum. ☺ Arjantin’e indiğimde gayet iyiydim. Hatta “Ne ara geldim” gibi bir durum oldu. Bagaj beklemeye başladım. Önce bisikletin üstüne taktığım çantaları aldım sonrasında bisikleti alayım dedim fakat bisiklet ortada yok. Sonradan öğreniyorum ki bindiğim uçakğa bisikletimi koymamışlar. Bir sonraki uçağın bagajına atmışlar. O nasıl iş lan? “Baba kusura bakma bagaj doluydu seninkini arkadan gelen araca attık!” Latam Havayolu şirketi tam dolmuş usulü çalışıyor.
Limana inince öncelikle ilk aradığım yer para bozdurma ofisi oldu. Fakat böyle bir yerin olmadığını söylediler. Arjantin’de parayı ya bankada veya sokaklarda KAMBİO KAMBİO diye bağıran adamlara bozdurabiliyorsun. Ülkede sahte para durumu oldukça fazlaymış, dikkat et diyen çok oldu fakat bana sahte para hiç denk gelmedi. Bu adamlardan parayı bozdurursanız ne olur ne olmaz sahte olup olmadıklarını kontrol etmekte fayda var.
Günlerden pazar olduğundan dolayı bir iki kişi paramatiklere gidip oradan para çekmemi söyledi. Hemen ilk bulduğum makinaya gittim. Kartı soktum, şifremi yazdım para miktarları çıktı. $100’dan başlamış $2000’a kadar para çekilebiliyor. Ulan bu millet $2000 para ile ne yapıyor? 100 çekelim dedim bastım, makine bana 100 peso verdi. Meğer o dolar işareti önde olunca peso anlamına geliyormuş. Banka bu işlem içinde aldı mı $96 peso, gel de çıldırma. Arjantin’de bankalar (aralık 2016 tarihinde) 100 peso da çeksen, 2000 peso da çeksen 96 peso komisyon alıyor.
Arjantin genelinde Uber çalışıyor fakat havalimanın özel bir taksi durağı var onlarla konuştum bana büyük bir araba ayarladılar. Şehir merkezindeki hostelin kapısının önüne kadar da bıraktılar. Eşyaları odaya attım. Resepsiyondan su almaya gittim, biraz da soluklanayım dedim ki kapıdan içeri Tanzanya’dan geçerken tanıştığım kardeşim Ayhan girdi. Ayhan ile aylar öncesinden konuşmuştuk aynı tarihlerde Arjantin de buluşabiliriz diye. Kendisi Güney Amerika turuna aylar önce başlamıştı. Eh burada denk gelelim dedik ve denk geldik. Bizim 2016 Tanzanya’da yeni yıla giriş maceramız vardı vallahi de billahi de filmlikti. Bu adam yeni yıla arabanın bagajda girmişti. Neyse fena hikaye o da. ☺
- Ayhan madem geldin burada tanışmamız gereken biri daha var, üstünü başını değiştir onun yanına gidelim. Oturur bir yerlerde muhabbet ederiz.
2010 yılında bisikletle seyahat ederken yolda hiç Türk gezginle karşılaşmamıştım. Ne motosikleti ile gezenle ne karavanla ne de sırt çantalı biri ile denk gelmedim. Şu geldiğim dönemde Güney Amerika’da benim bildiğim 8 motosikletli gezgin var, benle birlikte 6 bisikletli gezgin var ve 11 de sırt çantalı gezgin var. Şu tabloya hakikaten seviniyorum. Üstelik bu arkadaşların çoğu da gezip gördükleri yerleri sevdikleri, arkadaşları ve takipçileri ile paylaşıyorlar. Hatta Arjantin’de bir gün Osman Soykan adında bir gençten mesaj geldi “Abi 2011 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesine kariyer günlerinde bir konuşmaya yapmaya gelmiştin, o gün salonda ben de vardım” demesi benim açımdan olayın geldiği son noktaydı.
Ayhan ile birlikte buluşacağımız kişinin benim gözümdeki yeri pes etmeme ve hayallere ulaşma konusundaki azmi ile başka bir noktadadır. Hemen hemen bütün Güney Amerika’yı motosikleti ile geçti. Tamam, hadi bu yapılabilir hatta yapan da çok insan var. Bu adamı benim gözümde bir tık yukarıda olmasının sebebi; Arjantin’in güneyinde bir kaza geçiriyor ve kazada 7 kemiğini kırıyor, omurilikte dahi hasar var kısacası ölümden dönüyor. Namık Abi’de ne İspanyolca var ne de İngilizce. Yolculuk esnasında tanıştığı kişilerden birine kaza yaptığı yerden HELP ve SOS mesajı yazıp atıyor bir de koordinatını yolluyor. 2 saat sonra ambulans o noktaya gidiyor, yardım ediyorlar. Hastaneye, oradan da İstanbul’a gidiyor. Felç olmasına ramak kala Koç Üniversitesi Hastanesi’nde ameliyat oluyor. Omurilikte 7 vida, bir sürü ameliyat. Bir videosunu seyrettik, ameliyat sonrası ayıldığında hala adam motorum diyordu.(Benzer bir olayı dünya turunda yaşadığımdan, durumu çok iyi anlıyorum) 2 ay sonra da Güney Amerika’ya geri dönüp yolculuğuna kaldığı yerden devam ediyor ve kendisi ile Arjantin’de tanışma şerefine ulaşıyorum. Bunca olaydan sonra ayağa kalkıp geri dönmek ve seyahate aylarca devam etmek kolay bir karar değil. Sağlam irade, istek ve azim şart. Namık Abi hemen hemen Güney Amerika’daki ülkelerin tamamından motosikletle geçmiş durumda, haliyle büyük tecrübeler var. Üstelik sınırları aynı formatta iki teker üstünde geçtiğimiz için kontrol noktalarındaki tecrübeleri benim için önemliydi. Oldukça faydalı bilgiler paylaştı. Hatta normal harita kullanmama rağmen kendisinden yırtılmayan veya su geçirmeyen Şili ve Arjantin haritalarını da aldım. Yolda bazı noktaları o haritalar üstünden inceleyip sonrasında ben de başkalarına hediye ettim.
Bir gezgin daha mesaj attı. “İki Kadın Bir Dünya” diyerek kendilerini yola vuranlardan Ferda “Gürkan vaktin varsa görüşmek isterim.” dedi. Kendisi ile de bir araya geldik. Güney Amerika deneyimlerini, arkadaşı ile nereleri gezdiğini hatta önümüzdeki süreçte neleri gezeceklerini anlattı. Ferda ve arkadaşının yaptığı bu seyahat eminim ki birçok kadına da örnek olmuştur. Kadınlarımızın bana sorduğu soruların en başında “Kadın olarak gezmek ne kadar güvenli” geliyor. İşte örnekleri var.
İlerleyen günlerde Mehmet Genç “Rotasız Seyyah” mesaj attı. Abi ben geldim görüşelim. Bütün bu tayfa bir araya gelip buluştuk. Yoldaki tecrübelerimizi paylaştık.
Mehmet Genç ile yıllar önce konuşmuştuk ve Güney Amerika’da görüşürüz demiştik. Güney Amerika turunun sonlarına geldiğinde kendisi ile tanıştım. Bir veya iki ülke haricinde tüm Güney Amerika’yı gezip sayfasında yol anılarını paylaştı. Bütün yol anılarını okudum. Sadece Mehmet’in anılarını değil başka gezginlerimizin de sayfalarını karıştırıp yol anılarını okudum. Farklı bakış açıları farklı detaylar benim için büyük zenginliktir.
2010’da Japonya’ya varmadan önce o ülkeyi boydan boya bisikletle gezen bir vatandaşımızın anılarını okumuştum. Kendisinin gördükleri ve yaşadıkları ile benim yaşadıklarım ve gördüklerim arasında büyük farklılık vardı. Japonya benim için dünyada bir numaralı ülke olmuşken o kişi için öyle değildi. Bu demek değildi ki ben gerçek Japonya’yı tasvir ettim veya onun anlattıkları tamamen yalan. O arkadaş yolculukta farklı insanlarla tanışmış, o insanlar onun kalbine dokunmuş hikâyelerini anlatmışlardı ve onun hikâyesini şekillendirmişlerdi. Ben de farklı insanlarla tanışmıştım, onlar da benim kalbime dokunmuş ve hikâyelerini anlatmışlardı ortaya daha farklı bir hikâye ve Japonya çıkmış. 2010 yılında Japonya’yı metre metre gezmiş ve gözlemlerini sosyal medyaya aktarmış gezgin sayısı çok azdı. Asla o arkadaş için yol alış şekli yanlış, ülke öyle gezilmez, böyle gezilir, bu yapılmaz bu yapılır dememiştim. Gürkan Genç, Serkan Söğüt, Kerimcan Akduman, Mehmet Genç, Elif Üzer ve daha nice gezgin, hepimizin yol alış şekli farklı ve bu farklılık güzel bir zenginlik. Takip edebildiğim uluslararası geziler yapan gezginlerimizin hepsinin bana katkısı olmuştur hepsine bu vesileyle de teşekkür ederim.
Sokaklarda yürümeye başladığımda tabi insanların giyim kuşamları ister istemez dikkatimi çeker. Sokakta yürüyen 5 kadından dördünün ayağında aynı model terlikler var. Buenos Aires’de moda bu sıralar astronot terlikler. 5 veya 6 parmak, topuksuz düz platformu olan terlikler. Moda ülkeden ülkeye değişiyor ben de bu değişimi yolda görüyorum. Bu arada tercih etmelerinin sebebi boylarının çok kısa olmasıymış
Şehir merkezinde kaldığımız hostelin civarındaki yollardan hep bisikletliler geçiyor. Buenos Aires kısmen bisiklet dostu bir şehir diyebilirim. Sonraki günlerde şehir içinde yer alan bisiklet yolunda yaklaşık 30km pedal çevirdim. Bisikletle alakalı birçok aktivite olmasına rağmen açık söylemem gerekirse oturup uğraşıp araştırmadım. Sonuç olarak öyle ya da böyle bisiklet yollarını bir şekilde şehre giydirmeyi başarmışlar. Şehrin içinde gezebilmek için bisiklet kiralayan 3-4 nokta var. Fakat bu bisikletleri kiralamadan önce dükkânları arayıp rezervasyon yaptırmak gerekiyor. Ayhan, Mehmet ve ben bir gün bisikletle dolanalım dedik. Mehmet ve Ayhan’a kiralık bisiklet zor bulduk.
Afrika’dan sonra Arjantin pahalı geldi. Sıradan bir restoranda bir et yemeğine 16$ veriyorum. Kenar mahallelere gidip büfeciden aldın mı ekmek arası dilimlenmiş et 5$. Tabldot ve kilo ile yemek satışının yapıldığı noktalar da var. Malzemeleri alıp hostelin mutfağında yemek yapmaksa tabi ki olayın maliyetini oldukça düşürüyor.
Bir gün elçilik çalışanlarımızdan Özgür arıyor
- Gürkan Bey ( Sevmediğimi söylemiştim bey diye hitap edilmesini) Milli dağcılarımız burada onlara uygun bir hostel önerebilir misiniz?
- Şehir merkezinde kalıyorum hesaplı gelmeyebilir onlara pek de bir bilgim yok
Genç Sporculara sponsor olduğumdan gençlere ne kadar harcırah verildiğini az çok biliyorum yani madem milli sporcular elçilik bütçesinden neden karşılanmıyor konaklamaları onu da anlamıyorum. Sonraki günlerde elçilik çalışanlarından Özge ve eşi yemeğe alıyorlar. ( Açık söylemem gerekirse ilk defa bir elçilik çalışanlarının adını hatırlamak için cep telefonuna bakmak zorunda kaldım Arjantindeyken pek iletişimimiz olmadı. Sadece Şili de güneyde pedallarken bir kere daha Özgür aradı niye aradığını da Şili yazımda anlatacağım) Yemeğe gittim. Aa bir baktım masa da Tunç Fındık ve iki arkadaş daha var.
Meğerse otel aradıkları dağcılar kendileriymiş ben de 17-25 yaş arası genç sporcular sanmıştım. Bunu da açıkça söyledim. Neden böyle düşündüm. Çünkü yolculuk sırasında ülkelerin bir köşelerinde karşılaştığım dağcılar hep bu yaş aralığında olur, bizimkileri duyunca da vay be sonunda gençlerde kabuklarını kırmışlar demiştim. Ama nerdeeee dediğim gibi o harcırah ile nereye geliyorlar nasıl geziyorlar. Tunç Fındık, Nasuh Mahruki, Serdar Kılıç bu adamlarla oturup muhabbet etmek iyidir hoştur güzeldir büyük tecrübeler. Yolculuğumda elimden geldiğince benle tanışmak isteyen kişilerle buluşur bir şeyler yer içer muhabbet eder vakit ayırırım. Erzurum da yapılan Buz tırmanışı parkurundan bahsettiler. Yaptıkları projeden bahsettiler. O günden sonra görüşmedik. Vallahi Akşam birlikte dışarı çıkıp dolanmayı da isterdim fakat bir davet gelmedi. Ben de hostel e geri döndüm.
Merkezde turistlik aktivite olarak yapılabilecekler arasında şu her başkentte yapılan beleş şehir yürüyüşleri, opera binası gezisi, basalica adındaki mezarlık gezisi, Boca’da liman turu, opera binasından kitapçıya dönüştürülen alan var. Gece hayatı da saat 02:00’da başlıyor. Öncesinde mekânlar kapılarını bile açmıyor. Ayhan ile bir gece katılalım bu ortamlara dedik. Gece 12’de Ayhan uyandırdı. Mekânların olduğu bölgeye saat gece 2’de gittik. Biraz sokakları gezip ortama baktık ama benim gene uykum geldi. Çadır hayatı yaşayan adamım, gece 2’de ne dışarısı arkadaş ki o saatte bile mekânlar kapalıydı. Gece 3 oldu mekânların önlerinde kuyruk olmaya başladı. Arjantin’de genellikle insanlar öğlenleri uyuyorlar veya siesta yapıyorlar, geceleri de sokaktalar. Bu arada ülkede gösterilen ve izleyici sayısı oldukça fazla olan dizilerin hepsi, ilk gösterimlerini saat 14:30 gibi yapıyorlar. Öğlen yemeğine denk geliyor. Diziler seyredildikten sonrada zaten uyuyorlar, akşam da dışarı. Evlerinde misafir olduğum bir iki ailede oturup Aşk-ı Memnu seyrettiğim oldu.
Arjantin denilince akla gelenlerden biri de Arjantin Tango. Bir tarihte çok hevesleydim bu dans olayına. Yeminle eski kız arkadaşım hevesimi kaçırmıştı. Hiç sormayın neden diye ondan sonra bir daha da hiç bulaşmadım dans olayına. Boca’ya gittiğinizde ufak bir ücret karşılığında katılabileceğiniz turlar var. Cenovalı gemicilerin limandaki barakalarda birbirlerinin ayaklarına basmaya çalışmaları ile başlayan serüvenin Avrupa’da soylular tarafından nasıl Arjantin tangoya dönüştüğünü anlatıyorlar.
Basalica adındaki mezarlığa kesinlikle ama kesinlikle 200 peso verip tur ile gezin. Ayhan ve Ferda ile oraya ilk Eva’nın mezarını görmek için gittik. Mezarlıklar, büstler, heykeller oldukça güzel. İyi bir açık hava müzesi tadında. Çok daha büyüklerini İspanya’da Rusya’da görmüştüm o anlamda pek şaşırtmadığını da söyleyebilirim. Fakat bir başka gün Ayhan ile birlikte tekrar gidip bu sefer bir tura katıldık. Turun rehberi tek tek her mezarın hikâyesini anlattı. Oldukça keyifliydi, tüm gün anlatsa tüm gün dinlerdik o kadar söyleyeyim. Hatta turun sonunda adam aldı bizi büyük büyük babasının mezarına götürdü. Turdaki herkes oldukça güldü. Çünkü o mezarlıklar oldukça şaşalı ve bu mezarlıkta mezarlık alanı satın almak çok pahalı. Rehber de zaten yarı severek yarı söverek bir anlatım yaptı. Bazı aileler büyük büyük anne ve babalarının mezarlarını boşaltıp başkalarına satıyorlarmış, onu da öğrendik.
Yeni yıla da Buenos Aires’de Ayhan ve Mehmet ile birlikte girdim. Hatta yanımızda ikisine de şu gün sorsam kim olduğunu bilmediklerinden emin olduğum bir kız daha vardı.
- Ayhan bu kim?
- Abi hostelde yalnız kalmıştı çağırdım.
- İyi etmişsin.
Şehrin güney tarafında yer alan kanalın oraya gidip havai fişek gösterisini seyrettik. Yeni yıla girdiğimizde hepimiz birbirimize sarılıp iyi dileklerde bulunduk. Ardından bir mekana gidip müzik dinledikten sonra da otellere geri çekildik.
Ayrılma günü geldi çattı. Mehmet Antartika seferini yapmaya Arjantin’in güneyine doğru gidiyor. Ayhan Tanzanya’da yeni işine başlamak üzere Afrika’ya dönüyor. Ben de Şili Santiago’ya doğru yola çıkıyorum.