ABD yazısına başlamadan önce şöyle biraz başa sarmam lazım…
2020 yılında Kolombiya’da Amerika Birleşik Devletleri’ne doğru ilerlerken bisikleti 29 jant disk fren yapma kararı almıştım. Tam kadro yapılırken pandemi patlak verdi. Kolombiya’da neden duruyorsun Şili’ye gel diyen kız arkadaşımı dinleyip Şili’ye dönmüştüm. Merak eden olabilir ilişkimiz bitti fakat arkadaşız. Sonuç dünya kapandı ve 5 buçuk ay kız arkadaşım ve kızı ile aynı evde vakit geçirdim, üstüne 5 ay da ülke sınırlarını açmadı. Sınırlar açılır açılmaz Kolombiya’ya döndüm, yeni bisikleti teslim alarak yoluma devam ettim.
Kolombiya ve tüm Orta Amerika ülkeleri bitmişti, Guatemala’nın Meksika sınırına kadar gittim. 2021 yılında Meksika sınırından ABD’ye kaçan Türk sayısı o yıl içinde 32.000 kişiydi. Pandeminin etkisi ile de Guatemala Meksika kara sınırı kapalı olduğu gibi özellikle Türk pasaportu gördüklerinde de ya almıyorlar ya da çok ciddi rüşvetler karşılığında Meksika’ya geçilmesine izin veriyorlardı. Bazı görevliler de ABD vizesini pasaportta görmek istiyordu.
Yahu bildiğin film gibi bir süreç yaşıyorum.
ABD vizesini önce Guatemala’da büyükelçimiz Erkan Bey’in yazdığı diplomatik nota ile almaya çalıştım, vermediler.
Diplomatik Nota: İstisnai durumlarda T.C Dışişleri Bakanlığı veya elçiliklerimiz tarafından başka bir ülkeye Cumhurbaşkanının adı ile kişiye verilen iyi niyet mektubu diyebiliriz. Evet bakanlığımızın benim için böyle mektuplar yazılması ile ilgili bir yazısı var. Devlet diyor ki “Bu adam bizim yanında durduğumuz sporcumuzdur, vize konusunda ve ülke geçişinde kendisine yardımcı olursanız seviniriz.” Yani kefilim devlettir. Diplomatik nota benim için bir çok ülkede yazılmış ve iş görmüş bir rica mektubudur. Devletlerin bu mektubu görmezden gelmesi pek de olağan değildir. Sadece ABD büyükelçilikleri bu mektubu görmezden gelmişlerdir! Guatemala’da verilmediği için daha sakin olan, önceden de geçtiğim Şili ülkesine Guatemala’dan uçakla geri döndüm.
Haklı olarak pandemi sonrasında hemen yoluma devam edince kız arkadaşım; “68 ülkeyi bisikletle gezmişsin, gayet güzel bir ilişkimiz var, burada oturma ve çalışma izni de çıkartabilirsin. Dünya turunu artık yapma.” dedi. İnsan sevdiği adamı veya kadını yanında ister. Ama kendisine en başta demiştim. Dünya turu bitmeden durmam. Bu koşullarda devam edeceksek edelim. Sonuç olarak ilişkimiz bitmiş, arkadaş olarak yollarımızı ayırmıştık. Fakat bu arada Şili’de oturum ve çalışma izni başvurusu yaptım. Sebebi de Türkiye’ye vize için geri dönmek istemeyişimdi. Bu izinler sayesinde ABD vizesini burada alabilirdim. Şili’de büyükelçimiz bana diplomatik nota yazmamıştı ki bunun sebebini daha önceki yazılarımdan birinde dile getirmiştim. O yazıyı da buraya iliştireyim “Şili’de neden diplomatik nota alamadı”
Şili’de ufak turlarla zaman geçirirken spor salonunda yaptığım bir hareketten dolayı kendimi sakatladım. Kaldığım yere beni spor salonundaki arkadaşlar götürdü. Yürüyemiyor, tuvalete dahi gidemiyordum. İnanılmaz bir acı, bel bölgesinden hareket edemiyordum. Ertesi gün hastaneye gittiğimde öğrendim ki L5 S1 diski kaymış, ameliyat olmak zorundayım. Durum oldukça ciddi. Ameliyat olmayı kabul etmeyip fizik tedavi ve başka sporlarla bu süreci atlatırım ve bu arada da oturma iznini beklerim dedim. 5 buçuk ay sonunda ancak yürümeye ve bisiklet sürmeye başladım. O dönem sigortam olmadığından dolayı da tedavi sürecinde ciddi bir para harcamıştım. Sonrasında Yabancı şubeye evrak işleri ne durumda diye sormaya gittiğimde de öğrendim ki 1 sene sonraya çıkar oturma ve çalışma izin dediler ve yıkıldım.
Pılımı pırtımı toplayıp Kolombiya’ya geri döndüm. Son kez bu ülkede tekrar büyükelçimiz Beste Hanım’ın diplomatik notası ile denedim. Sonuç: beni elçilikten içeri dahi almadılar, umurlarında değildi. Artık yapacak bir şey kalmamıştı; Türkiye’ye geri dönmek zorundaydım ve vizeyi alıp yoluma devam etmeliydim. Türkiye sürecini zaten biliyorsunuz yol anılarımda paylaştım.
16 Nisan 2024 günü Miami’ye Kolombiya’dan geçiş yaptım.
Nereden baksan 4 senelik bir gecikme ve uğraş var. Uçaktan indim, ellerim cebimde koridor boyunca yürüdüm. Pasaport noktasına geldiğimde direk ABD vatandaşı olmayanlar bölümüne girdim. Benden başka hiç kimse yoktu, direkt olarak görevlinin karşısına geçip pasaportu verdim. İlk sayfasını açtı cihaza okuttu, 10 saniye kadar ekrandan bir şey okudu. Kameraya bak dedi, fotoğrafımı çekti, pasaportumu verdi, gidebilirsin dedi. Yürümeye devam ettim. Toplasam 30 saniye sürmedi. Sağımdaki solumdaki reklamlar ispanyolca. Bu arada aklımdan gümrük kısmında herhalde daha detaylı kontrol edeceklerdir diye geçiriyorum. Bagaj kısmına geldiğimde benim eşyaları hemen gördüm. Ne çabuk gelmişler, enteresan. Önce bisikleti aldım, sonra da bir adet çantam vardı onu da alıp çıkış yazısı yazan yerden dışarı çıktım.
Laaaan? ABD’ye girmiş olamam sanırım? Böyle olmamalıydı. Burası benim 70. ülkem ama geride kalan 69 ülkenin hiç birine, ama hiç birine bu kadar rahat girmedim ki. Bu nasıl iş? Hayır her şeyi geçtim, Kolombiya Bogota’dan aktarmalı gelen biriyim. Avrupa’da, Türkiye’de bu destinasyondan gelen herkesi 360 derece beden görüntüsü alan cihazın içine koyarlar ki döt deliğinden içeri kokain veya başka uyuşturucu madde koymuş mu diye mutlaka kontrol ederler. Bunu yapmadıkları gibi hiç bir soru da yöneltmediler. Elimi kolumu sallaya sallaya girdim. Aklıma gelen ilk şey Türkiye’de vizeyi alırken yetkilinin benim için bilgisayara aldığı not oldu. Sanırım ekranda karşısında benimle ilgili bir şeyler çıkmış olmalı. Belki bir işaret veya renk vardı, çünkü çok hızlı geçtim. Üzümü ye bağını sorma denir ya, durum bu.
Sonuç olarak ABD’ye girdim. Sıkıntı çıkacak diye bir otel rezervasyonu falan yaptırmamıştım. Boş yere para harcamak istemedim. Gece 02.00’da havalimanında olduğumdan dolayı da şehre gitmeyip burada kalıp uyumak en iyisiydi. İnternete ulaştığımda görüyorum ki Miami konsolosumuz Resul Bey’in girişimleri sonucunda Miami’de yaşayan iş insanı Volkan Yazıcı bir yer ayarlıyor. Hem şaşırıyorum hem de mutlu oluyorum. ABD seyahatinin başlangıcı oldukça güzel oldu. Bu arada üniversiteden arkadaşım Zeynep Göksen her yere haber veriyor, bana telefon açıp diyor ki:
– Len olum seni burda yaşayan kimse bilmiyor çok hahah. Ne yaptığını anlattığımda da çok kişi anlamıyor bile, çok sığ kalıyor kelimeler seni bilmeyene anlatmak.
Aslında çok doğru. Konsolosumuz Resul Bey’e Bogota’dan ayrılmadan mesaj atmıştım, O da kim olduğumu bilmiyordu.
Bu durumu çok normal karşılayan biriyim. Yaptığım şeyin benim için bir ehemmiyeti yok. Başkaları kulaktan kulağa anlattıkça bugünki duruma gelmiş bir süreç. Ayrıca paylaşımlarım da çok kişinin ilgi alanının dışında. Youtube’a da düzenli video yükleyen ve istenilen içeriği üreten biri değilim. Yazmaya vakit ayırmayı tercih ediyorum, video paylaşmaya değil. Herkes sevdiği işle ilgilenmeli değil mi? İletişim Fakültesi Radyo Televizyon Sinema mezunu adama iletişimle ilgili ders veren arkadaşlarım ve takipçiler oluyor, onlara da haklısınız diyip kibarca söylenen sözlere katılıyorum diyorum. Ne diyim ki? Bir noktadan sonra ben ne desem ukala oluyorum. Uzmanlık alanınızla ilgili şunu yap bunu yap desem hoşunuza gider mi? Neyse sanırım bu konuda genele ayak uydurmadığım için her zaman eleştirileceğim. Ne güzel karavanlı, bisikletli, motorlu, sırt çantalı içerikler olduğunu söylüyorsunuz. Vatandaş yapıyor, zamanınızı ayırıp seyredin derim. Benim olayım burası www.gurkangenc.com Biliyorum okumayı sevmiyorsun ama sen sevmiyorsun diye beni de sevdiğim şeyden uzaklaştırmaya çalışman ne kadar doğru? Aynı zorlamayı ben sana senin işin için yapsam ne hissedersin?
Bisikleti topladım tam otele doğru hareket edeceğim; konsolosumuz Resul Bey araç göndermiş. Dedim benim bisiklet araca sığmaz, dedi bizim araç büyük. Doğru, burası ABD, büyük ve hacimli araçları sık sık göreceğim. İyi o halde Miami’de başlangıç noktam kalacağım otelin karşı tarafı Atlantik kıyısı olur. Bu arada otel işi olmasaydı ilk başta itfaiyecilerle bir konuşacaktım, acaba beni misafir edecekler mi çok merak ediyorum. Biliyorsunuz Latin Amerika’da bir çok ülkede itfaiyeciler özellikle bisikletli gezginlere kapılarını açıyorlar. Acaba burada da misafir edeceler mi çok merak ediyorum. Önümüzdeki günlerde bu sorunun da cevabını öğreneceğim.
Resul Bey’in şöförü Hasretcan ve kahvaltı hazırlayan Özlem’e teşekkür ederim. Konsolosluğumuzu da gezip görme imkanım oldu.
Şu bilgi de enteresan olacaktır, daha önce vermemiştim:
Gezilen ülke: 70
Gürcistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Tacikistan, Çin, Moğolistan, Güney Kore, Japonya, Bulgaristan, Romanya, Moldova, Ukrayna, Rusya, Finlandiya, İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya, İsviçre, Fransa, Hollanda, İngiltere, İspanya, Fas, Cezayir, Tunus, Ürdün, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirliği, Etiyopya, Kenya, Tanzanya, Zambia, Botswana, Güney Afrika, Arjantin, Şili, Peru, Ekvador, Kolombiya, Panama, Kostarika, Guatemala.
46 ülkede büyükelçiliklerin içinde bulundum, gezdim gözlemledim. Bu ülkelerdeki büyükelçiliklerimizin 24 tanesinde konakladım.
Bunların yanında Almanya’da 4 konsolosluk, Avusturya’da 1 konsolosluk, Hollanda’da 1 konsolosluk, Amerika Birleşik Devletleri’nde 1 konsolosluk görmüş biriyim. Geçtiğim ülkelerin bazılarında büyükelçilikler yoktu, yıllar içinde ben geçtikten sonra açıldılar. Dışişleri Bakanlığı’nın benimle ilgili özel bir metni de Nisan 2023 yılında güzergahımdaki Türk Büyükelçilikleri’ne yeniden gönderilmiştir. Günümüzde Dışişleri Bakanlığı’mızda benim kadar büyükelçilik görmüş veya o elçiliklerde konaklamış başka bir diplomat veya Türk vatandaşımız da yoktur. Bu da kayıtlara geçsin derim. (Bakanlığımızdaki diplomatlar bunu hep söyler. Özel bir durumdur.)
Volkan Yazıcı’nın bana ayarladığı otel Miami downtown’da Citizen M World Trade. Hakikaten oldukça güzel bir lokasyonda, her yere yakın. Bisikletle 50 kilometredeki her istikamette güzel noktalara ulaşabiliyorsun. İşin güzel yanı da her yerde bisiklet yolunun paylaşımlı bir şekilde olması ve yollarda buna özel işaretlerin bulunması. Bisiklet yolları var fakat çoğunlukla yollar paylaşımlı olarak işaretlenmiş. Araç yolunun bir şeridi bisikletliye ayrılmış.
Bogota’dan gelince şöyle bir Miami ile karşılaştırmak istedim. Kuzey Güney istikametini temel aldım. Şehrin bir ucundan diğer ucu..
Miami’de Homestead – Jupiter arası: 200 km
Bogota’da Soacha – Mrandela arası: 60 km
Bogota: 1.636.872 km2
Miami: 143.000 km2
Miami’de 1.5 milyon insan yaşıyor.
Bogota’da 8 milyon insan yaşıyor.
Eyalet olarak baktığında Miami’nin bağlı olduğu Florida’da 3.000 kilometreye yakın bisiklet yolu var. Köyler, kasabalar, şehirler derken 25 milyon insanın yaşadığı büyük bir eyaletten bahsediyorum. Alan zaten çok büyük. Miami’de şehir içinde 350 kilometre bisiklet yolu var. 2018’de yapılan bir araştırmaya göre şehirde 24 saat içinde 110.000 kişi bisiklet kullanıyor.
Bogota şehir içinde 950 kilometre bisiklet yolu var ve 24 saat içinde bisiklet kullanan kişi sayısı 3 milyondan fazla.
Şimdi böyle devasa kalabalık, kaosun ve kuralların olmadığı bir şehirden, kuralların ve her şeyin dört dörtlük olduğu bir şehre gelmek güzel bir deneyim oldu. Benzerini gene Bogota’da yaşarken Enerjisa Üretim için gittiğim Hollanda Amsterdam’da da yaşadım. Çok keskin ve net farklılıklar. Bunun neticesinde de gelen güzel bir gözlem olmuştu. Gene aynı şekilde bir süreç var. Şehrin içinde 60 kilometre bisiklet sürdüm. Sabah erken saatlerde 5.50 gibi, gene burada da Kolombiya’da olduğu gibi bisikletçileri sokaklarda görmek mümkün. Bak mesela bu Amsterdam’da pek olağan bir durum değildi. Burada coğrafyanın büyük etkisi var bu da bir gerçek. Öte yandan Kolombiya’da yağmurda, soğukta güneşte neyse her türlü hava koşulunda antreman yapmayı seviyorlar. Orada farklı dinamikler devreye giriyordu.
Bisikletle ilgili daha çok sohbet edeceğiz. Bunun dışında temelde yaptığım seyahatte ben de evsiz biri sayılırım. Tamam bir bisikletim, çadırım, kıyafetlerim var. ABD Miami’de de gördüğüm kadarı ile evsizlerin sayısı az değil. Yanlarında taşıdıkları alışveriş arabası, kıyafetler, çantalar, güneşten korunmak için plastik poşetler. Sahildeki en lüks semtlerden birinde bu konseptte bir kadının yere uzanmış kahvaltı yaptığını gördüm. Evsiz belli, yanında cep telefonu, bilgisayarı, anladığım kadarı ile belli bir yaşam tarzını görüp yaşadıktan sonra bu duruma düşmüş veya kendi tercihi de olabilir ki bu tarz bir hayatı tercih edenlerin olduğu da burada yaşayan arkadaşlarım tarafından söylendi. Aslında yaşadığım hayat tarzının biraz farklı bir durumu.
Burada Tinder’dan tanıştığım bir kaç kadın sohbetin bir noktasında bana; “Yani evsiz birisin” dediler. Evet evsiz biriyim dedim. Bunu açıkça ilk defa bir ülkede bir kaç kadın dile getirdi. Bu da toplumun bazı konularda nasıl reaksiyon göstereceği hakkında bana ön bilgi vermiş oldu. Anında iletişimi kestiler. Bir de ilginçtir ki Türk olduğumu söylediğimde direkt olarak sohbeti bırakıp gidenler oldu. Bu durum da konuşmalarımda nelere dikkat edeceğimi üç aşağı beş yukarı gösterdi.
Miami’de yaşayan üniversite yıllarından arkadaşım Zeynep ve Oytun vardı. Ayrıca yıllardır gene ortak arkadaş çevremizden Renan, hep duyardım ama tanışma fırsatımız olmadı. Onunla da burada tanıştım. Yıllardır seyahatimi takip eden İbrahim ile de tanışma imkanım oldu. Burçinim sağolsun Moldovalardan arkadaşları ile tanıştırdı, mesajlaştık fakat ben kimseyi rahatsız etmek istemedim. Müsait olan zaten bana ulaşır. Özellikle kimseden şunu yapalım bunu yapalım diye talepte bulunan biri asla olmadım. Bazen konakladığım ve dinlendiğim şehirde şuradayım gelsene, buraya gelsene deniyor. Bir şehirde bulunduğumda eğer bir yerde konaklıyorsam herkesi onun en yakınındaki cafe ve restoranta davet etmeye çalışırım. Otelde, hostelde kalıyorsam lobisine davet ederim. Herkesin davet ettiği yere gidemem, zamanım ve bütçem yetmez. İnanın elimden geldiğince davet ettiğim noktalara kimseye bir ücret ödettirmemeye de gayret ederim ama sürekli kavga harp halinde oluyoruz vallahi ben de yoruldum. Hele yemeğe çıktığımızda yahu ortak ödeyelim diyorum, misafirsin deniyor. Bogota’da artık benimle buluşmak isteyenler bir şey ödeyemiyordu, ben yerli olmuştum, o dertten kurtulmuştum. Hahaha..
Mesela Miami’de İbrahim aradı “Abi neredeysen geliyorum oraya” dedi ve bir saat uzaklıktan geldi. Mesela bu adam bisikletle tur atan biri, halden anlayan biri olduğu için direkt yanıma geldi. Gene Renan ve Oytun da öyle, çünkü nasıl bir tur yaptığımın farkındalar. Eğer bisiklet üstünde tur modundaysam ve misafir etmek istenilen mekan veya ev yolumun üstündeyse tabi ki gelirim. Yok yolumun üstünde değilse imkan yok gelmem, ki bunu defalarca sayfalarımda yazmıştım. Aklıma da hep Almanya Burladingenden Oğuz Kutlu ve kızları gelir. Bazen de işte gelirler beni araba ile alırlar sonra da aldıkları noktaya geri bırakırlar hahaha. Güzel anılar…
Konsolosumuz Resul Bey, Zeynep ve ben bir gün akdeniz esintisi veren Mandolin restoranta gittik. Sahibi de bir Türk vatandaşımız, tanışmaya fırsat olmadı fakat mekan ve ortam hakikaten çok güzeldi. Ben ortamı çok beğendim.. Her konuda sohbet ettik. Pandeminin Miami’de ve hayatımızda yaptığı değişikliklerden tutun da bu bölgedeki iş imkanlarına kadar. Amerika’da yıllarını geçirmiş iki kişiyi dinlemek keyifliydi.
Ertesi gün 21 Nisan 2024’de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayram’ını kutladık. Florida Türk-Amerikan Derneği’nin organize ettiği bu güzel gün tam da olması gereken bir atmosferde Miami’de kutlandı. Babalar ve kızlarının Vals gösterisi de süperdi.
Kalabalık arasında eski Atılım Üniversitesi öğrencilerinden Onur Morkan; “Gürkan Abi?” Beni bilen ve bu alanda gören kişiler öncelikle biraz şaşırdılar. Bisikletle dünya turumun bittiğini düşünüyorlarmış…. Neyse ki devam ediyor. Onur ile çok güzel sohbet ettik. ABD’de eski amerikan arabalarının yedek parça işini yapıyor. Sen Artvin’den kalk gel buralara, Artvinli gezgin Gürkan Genç ile tanış…
Birbirinden kıymeti bir çok kişi ile daha bu organizasyonda tanıştım, sonrasında da kaldığım yere geri dönüp yolculuğa bisikletimi hazırladım. Bu arada organizasyonda konuştuğum kişilerle olan dialoglarımı gözden geçiriyorum. Dikkat ettiğim bir konu da “Ön Yargılar” . Ön yargıları yıkmak zordur hele bir de bizim gibi kültürü geleneği olan benzer toplumlarda o ön yargıları yıkmak daha da zordur. Tabi ki genelleme yapmıyorum fakat benzer durumu 5-6 kişide konfirme edince çoğunluktan da aynı cevaplar geleceği belliydi. Neyse bu konuyu Amerika genelinde ki Türk toplumuna yayarım. Sonuç olarak Almanya da ki vatandaşlarımızı da benzer şekilde gözlemlemiştim
Miami şehir merkezinyola çıkıp pedal çevirdiğim ve konaklayacağım Yaprak ailesinin Miami North Beach de yer alan evleriydi. Oytun benim üniversiteden arkadaşımdı eşi Bahar ve kızı Helen ile ilk defa yüz yüze gelecektik. Oytun kızı Helen’e çocuk kitaplarım çıkar çıkmaz almıştı. Hatta bir ara Guatemala’dan kahve çekirdeği işine de beraber girecektik olmadı. Yolculuğum boyunca ara ara böyle ufak paslaşımlar, sohbetler hep yaptık. Yapmaya da devam ediyoruz. Bahar 13 senelik öğretmen, şark görevini de bitirmiş ABD de yaşamaya gelmeden önce de senelik iznini almış başarılı bir öğretmenimiz. Şimdi burada Oytun ve Helen ile birlikte yeni bir serüvene atlamış. Basit bir yemek hazırlayacağım dedi ve anında 2 kilo aldırıp ertesi gün yola öyle çıkardı. Kızları Helen offffffffff . Yaaa çok akıllıydı. Annesinin bir cümlesi üzerine “ Ne o neden gülüyorsun ki bu duruma” gibi bir söz söyledi büyümüşte küçülmüş gibi bir durum yaşadık. Çok güzel bir akşam yemeği ve sohbetti.
Ertesi gün gene Miami içinde 60km yapıp Boca bölgesinde Ankara Havalimanında çalıştığım dönemden arkadaşım Deniz’in evine gittim. Eşi Hakkı ile de o gün tanıştım. Kardeşleri Derin, Derya akşamada kadim dost Zeynep geldi. O herp beraber Türk lokantasını mis gibi yemek yiyip süper bir sohbet döndürdük.
Bir sonraki gün de 80km yapıp gene Miami’de Deniz ve Utku’nun evinde misafir oldum. Onlarda tam Miami çıkışında Welington’da oturuyorlardı. Deniz ile 23 Nisan’da Zeynep tanıştırmıştı. Amerika birleşik devletlerinde banka hesabı açmak istiyordum. O da Bank Of America da çalışıyordu. Eve ggitmeden önce zaten onun bankasına uğradım.
Boca’dan çıktıktan sonra 80 km oldukça hızlı almış Bankaya’da gitmeden önce yakınlarında bir yere oturup yemek yiyorum. Yan masaya bir çift geldi. Kadının benim bayrağımı gösterip kocasına bir şey dediğini anladım fakat yorgundum sadece kafamı masaya koyup dinlenmiştim. Onlar da beni rahatsız etmek istememişler. Sonrasında Deniz’in bankasına gidip sohbet edip Hesabı açtırdık. Artık Bank of America’da bir hesabım var. Hesap işletme ücreti aylık 5 dolar veya ben hesapta 500 doları bloke edip hesaptan para çekilmemesini sağlayacağım. Destek bölümüne de hesap bilgilerimi ekledim. (Tıladın mı o sayfaya gider ) Ayrıca Debit kartım geldiğinde de PayPal hesabını da tekrardan aktif edeceğim. Oh be sonunda…
Bu arada Zeynep’in Kuzeni Cengiz abi ve Sevil de Miami’nin en kuzeyinden beni görmeye geliyorlar. Deniz de dediki bu bisikleti hemen şu ileride arkadaşlar var onların evine bırakalım sabah gelir alırsın. Eyvallah dedim arkadaşlarının evine bir gittik ki öğlen yanımda yemek yiyen çift Ahu ve Yalçın abi ile de bir sonraki sabah kahvemizi içip sohbet ettik.
Cengiz abi ve Sevil de bana ABD de yer alan ulusal parklar hakkında çok güzel bilgiler verdiler. Akşamına Utku kaldıkları sitedeki havuza götürüp sıcak bir havuzda vakit geçirtti, Deniz sğolsun Sabah kahvaltısında bana erzak hazırlamış. Yani anlayacağınız sanki Türkiye’de Anadolu da pedallıyoprum gibi bir durum var. 2023 yılında Haziran -Ağustos aylarında Anadoluyu pedallamıştım durum aynıydı. Her seven dost evine davet ediyordu.
Arkadaşlar hepinize teşekkür ederim sayenizde çok güzel başladı ABD seyahatim…