Denver’da dinlenme süreci başladı. İlk gün Seçil yoktu, Dominik taraflarına tatile gitmişti. O bir gün sonra gelince sohbetli dinlenme dönemi başladı. Seçil Denver’a 3 sene önce Florida’dan taşınmış, hala Florida’nın Denver’dan çok daha iyi olduğunu söyleyip duruyor. Bana soracak olursanız Denver çok daha iyi bir şehir. Neden; çünkü dağlar var, serin, milli parklar muhteşem, az insan var. Dışarı çıkıp gezilecek kadar güzel mekanları da mevcut. Seçil İzmirli olduğu için deniz insanı. “Denizsiz zor be Gürkanım” deyip duruyor. Buraya ablası Aslı gelince taşınmış. Ruhunda da bir göçebelik var, hissettiriyor.
Denver’da göçmenlere İngilizce dil eğitimi veren bir okulda çalışıyor. Evet İngilizce öğretmeni olur kendileri. Yaşadığı muhitse çok güzel bir yer. Sağolsun herkes beni evine misafir etmek istedi fakat öyle merkezi bir yerde yaşıyor ki bana Seçil’in evdeki kanepesi yetti de arttı bile.
Dinleniyorum. Kendisi sabah 8 akşam 8 iş yerinde olunca akşamdan akşama görüşüyor, yemeğe, bara bir yerlere gidiyoruz. Evde kaldığımız günlerden birinde rakı sofrası kurduk, muhabbet, müzik çok iyi oldu. Sohbeti 10 numara bir kadın. Kendisine has maceraları da hakikaten komik.
Amerika Birleşik Devletleri’nde beşinci aya girince turist vizesini uzatma zamanı da gelmiş oldu. Ben bu vize uzatma işini 110 dolar sanıyordum, meğersem 420 dolarmış. Bunu öğrenince şok oldum. Yanımda Ahmet’in drone almam için destek olduğu para vardı. Bu paranın bir kısmını yolda yemek ve konaklamaya harcamıştım. Bunu öğrenen Bülent destek oldu, uzatma parasını halledip tam drone alacakken bu sefer de başka bir sıkıntı çıktı. Ulan bir türlü drone alamıyorum hahah.
Şöyle;
Sponsorlarımdan biri olan The North Face’in (TNF) ana merkez binası buraya çok yakın, bisiklete gidebilecektim. Yaa ne hayallerle geldim bu Denver’a. The North Face Amerika resmen büyük bir hayal kırıklığı yaşattı.
Hikayeyi şöyle özetleyeyim…
Bu markanın ana merkezi Denver’da bulunuyor. Bir tarihte Türkiye The North Face’e, “Global sporcu olabilmemiz için nasıl kriterler gerekiyor, acaba ben de olabilir miyim?” demiştim. O zaman da bana şöyle bir cevap verilmişti: “Gürkan, Tunç Fındık’ı bile global sporcu olarak almadılar. Sana zaten çok zordu ama söyledik, ilgilenmediler.” Yıllar yıllar önce oldu bu durum.
Global sporcu olmak; yani dünya genelinde TNF sporcusu olmak demek aynı zamanda maaş almak demek. Bizler TNF’den maaş almıyoruz, sadece ekipman alan sporcularız. Benim 13 yılda Türkiye TNF’ye maliyetim 10.000$’ı geçmez. Bu da aylık 55$ eder. Türkiye’den bana ekipman gönderilir. Yahu Gürkan, bu para değil, çok büyük saçmalık dediğinizi duyuyorum. Bu yolculukta kullanabileceğim inanın başka alternatif bir marka yok. Neden? Bu markanın yazlık, kışlık ürünleri, çadırları, uyku tulumları ve ayakkabıları var. Yani tek kalemde 6 ürünü kapsıyor, üstüne üstlük bu ürünler teknik ürünler ve bütün hava koşullarına uygun. Ayrı ayrı her markadan bir ürün almıyorsun. En önemlisi de ürünleri cidden kaliteli. Aynı kalitede bir marka olmadığı gibi başka bir markanın ürünleri de tur bisikletçiliğine uygun değil ve çok yer kaplıyorlar.
Öte yandan The North Face markasının önceliği dağcılar, sonra kayakçılar, patika koşucuları ve sonra da şehir hayatındaki insanlar. Bisikletçiler diye bir branşı olmayınca yaptığımının onlar için bir önemi de olmuyor.
Fakat bu noktada Türkiye The North Face’i tebrik ederim. Yıllardır ekipman konusunda ellerinden gelen tüm desteği verdiler. Bunun sebeplerinden biri de sevgili Razan ve Kerem, çünkü bu insanlar arkadaşlarım. Yoksa Türkiye The North Face’in de bana sponsor olacağını sanmıyorum. Neden mi? Çünkü yukarıda yazdığım gibi kategori dışındayım.
TNF’den dostum Kerem’e mesaj attım:
– Yahu Denver’a yaklaşıyorum. Bana burada The North Face binasından birinin adını bulur musunuz? En azından onunla görüşmek isterim, belki burada bir şeyler yaparız. Hazır gelmişken de birkaç malzemeyi değiştirmem lazım.
– Gürkan biliyorsun biz Avrupa’ya bağlıyız. US operasyonu tamamen bizden farklı, oradan hiç kimseyi tanımıyoruz. Avrupa’ya mesaj atayim, onlar bana bir isim verirler, ben de sana dönerim.
Aradan bir hafta geçti ve kimse Kerem’e bu konu ile ilgili bir mesaj atmadı. Tabi herkes 2025 sezonu için harıl harıl çalışıyor.
– Kerem ben vardım Denver’a, isim yok mu?
– Gürkan kimse geri dönmedi, isim de vermediler. Sen direkt kapıdan gir konuş, kendini tanıt. Hiç şüphem yok birileri ile konuşacaksın.
– İyi peki öyle yapayım.
Dediği gibi merkez binaya gittim. Kapıdan içeri girdim, görevlilere kendimi tanıtmaya çalışıyorum. Kiminle görüşmeye geldin diyorlar, isim yok. Görüştüremeyiz kimse ile diyorlar.
– Anlatamadım sanırım kendimi. 12 yıldır bisikletle dünya turundayım, bakın Türkiye’den geliyorum ve Türkiye The North Face atletiyim. Burada bir sporcu var deseniz illaki birileri görüşücektir, derken…
Lobide duvara yaslanmış bisikletimi gören bir kadın beni farketmeden yüksek bir sesle bağırdı.
– Bu bisiklet kimin ve neden burada duruyor? Buraya bisiklet konulmayacağını bilmiyor musunuz?
Beni görünce bir duraksadı. Baktı şapka, gömlek, pantolon The North face.
– Selamlar, ben Gürkan Genç. Türkiye The North Face atletiyim. 2012 yılında bisikletle dünya turuna başladım. 12. senem ve son 5 aydır Amerika Birleşik Devletleri’nde pedallıyorum. Alaska’ya doğru ilerlemekteyim, 130.000 kilometre ve 69 ülke geride kaldı. Kusura bakmayın bisikletimi buraya koymak zorundayım, dışarıya bırakamam.
Resepsiyonda bekleyen herkes kısa süreli bir şok yaşadı. Ne yaptığımı defalarca sordular çünkü inanamadılar. Gelen kişilerle ilgilenen Jane birilerine ulaşmak için bilgisayarın başına oturdu ve herkese haber vermeye başladı.
– Gürkan kusura bakma, bugün pazartesi ve insanlar pek şirkete gelmez ama burada olanlara haber veriyorum. Umarım birinin zamanı olur.
Ana merkezde genç bir tasarımcı olan 26 yaşındaki Wayt ben orada beklerken bisikletimi görmüş sonrasında gelip benimle tanışmak istemişti. Yukarı kahve içmeye çıktık. Hikayemi dinledi. Şirkete 3 ay önce girmiş, O da fırsat buldukça Colorado dağlarında bisikletle geziyor ve yürüyormuş. Fakat görüşeceğim kişinin O olmadığını da dile getirdi. O sırada global atletlerden sorumlu James yanımıza geldi.
– Senin hikayeni dinledim, inanılmaz. Mutlaka görüşmemiz lazım. Neden senin gibi birini biz bilmiyorduk. Organize edeceğiz.
Dedikten sonra yanımızdan ayrıldı. Bizim de muhabbetimiz sonlanmıştı. Aşağıda Jane’e uğradım ve şunu söyledi:
– Gürkan önce Avrupa aranacak, senin TNF atleti olup olmadığın öğrenilecek, hafta içi sana haber vereceğiz.
Yapacak bir şey yok, bekleyeceğim. Cuma gününe kadar bir ses çıkmadı. Cuma sabahı Türkiye The North Face’e yazdım.
– Ya böyle bir durum var, sizi arıyacaklardı ne oldu?
– Evet Gürkan, Avrupa bizi aradı ve onlara seni 2012’den beri desteklediğimizi, ekipman verdiğimizi söyledik. Onlar da Amerika’ya söylemişlerdir.
Cuma tekrar ana merkeze gittim. Jane beni akşam ana haberlerde seyretmiş.
– Gerçekten muhteşem bir yaşam serüveni Gürkan. Kocama “Bu adamla tanıştım” deyince şok oldu hahhaa.
– Tahmin edebiliyorum Jane.
– Nasıl yardımcı olabilirim? Kiminle görüşmeye geldin?
– Türkiye’den benim desteklenen bir sporcu olduğum öğrenilmiş. Kiminle görüşeceğim bana söylenmedi. Pazartesi günü yola çıkmam lazım ve bazı ekipmanlarımı değiştirmem gerekiyor.
– Yalnız biz burada ekipman temin edemiyoruz.
– Tabiki de, ama beni bir dükkanınıza yönlendirirsiniz, bir sporcumuz geliyor malzeme alacak dersiniz ben de gider ihtiyacım olanları alırım. Fakat TNF’den kimse arayıp sormadı ve bir oturup konuşalım, 14 yıldır birçok malzemeyi kullanmışsın, deneyimlerin nasıl diye soran kimse olmadı. Gerçekten hiç kimse merak etmiyor mu? Çok garip değil mi? Dünyanın öbür ucundan bisikletle pedal çevirerek geldim diyorum.
– Haklısın Gürkan, birilerine ulaşmaya çalışıyorum ama bugün cuma ve şirkette çok az kişi var.
– Pazartesi günü de şirkette az kişi olduğunu söylemiştin Jane. Anladığım kadarı ile The North Face’in merkezinde kimse artık ofisinde çalışmıyor. Neyse teşekkür ederim.
– Biz senin tüm bilgilerine sahibiz, seni arayacaklardır. Prosedürü takip ediyorlar.
– Herkesin zamanı değerli, ben ihtiyacım olan ürünleri Türkiye’den sipariş veririm artık. ABD The North Face merkezi benim için tam bir hayal kırıklığı oldu, üzgünüm.
Ve binadan ayrıldım. Amerikan bir TNF sporcusu kalkıp Türkiye’ye gelse Türkiye TNF yetkilileri onu ağırlar, bir ihtiyacı varsa verirler, diğer sporcularla buluşması için organizasyonlar yaparlar. Bak bunu bizimkiler Amerikalı’ya yaparlar bundan hiç şüphem yok. Türkiye TNF bana yapar mı onu bilemiyorum (2023’de Türkiye’de olmama rağmen yapmadık mesela). Şu noktaya vardığımda 13 yıldır birlikte çalışıyoruz ama daha hiç bir araya gelip de organizasyon yapmak kısmet olmadı. Belki gelecekte olur bilemiyorum. Razan ve Kerem’e selam olsun.
Kısacası duruma çok kıl oldum. Hayalim bu insanlarla hem tecrübelerimi paylaşmak hem de bazı ekipmanlarımı yenilemekti.
• Yağmurluk: 2017’den beri kullanıyorum, artık su geçiriyor.
• Kışlık ceket: 2017’den beri kullanıyorum, üzerinde 2 noktada çadır yaması var ve içindeki ısı izolasyonu azaldı.
• Çadır: 2018’den beri kullanıyorum. Birçok noktasında dikiş yerlerinde izolasyonlar tamamen kalktı. Kış ayları kapıda, çadırın kondisyonu iyi olmalı. Yüksek irtifada işin şakası yok.
Maalesef TNF tek kişilik çadır konseptini kaldırmış. Bu noktada TNF tasarımcıları ve pazarlama departmanı çok büyük bir hata yaptılar. Demek ki TNF için tek kişilik çadır konsepti önemsiz ve o pazarı umursamadılar.
2015 yılında Triarch 1 modeli ile tek direk ve uçlarda üçgen çadır modelini kendileri çıkardı, hemen arkasından MSR da kopyaladı. 2016 yılında bu çadır modelini kullanmaya başladım. Bisiklette inanılmaz az bir yer kaplıyordu. MSR yıllar içinde tek kişilik çadır konseptini geliştirirken ve fiyatını arttırırken TNF yerinde saydı. Bisikletçilerden ve sırt çantalı gezginlerden alınan geri dönüşler sonrasında çadırlarını hem iyileştirdiler hem geliştirdiler. İlerleyen yıllarda Çinli markalar ve başka Amerikalı firmalar da pazara girdi. Yıllar sonra TNF’ye bakıyorsun, tek ve iki kişilik çadırları piyasada 130 ila 250 dolar bandında kaldı. Ee ne güzel işte ucuz kalmışlar. İşte geliştiremedikleri için ucuz kaldı. Ucuz kalınca ne oldu? Bir önceki yazımda bahsettiğim evsizler TNF’nin ucuz çadırlarını alarak sokaklarda yatmaya başladılar. Bu da toplumda evsizlerin kullandığı çadır modeli olarak piyasada TNF’nin marka imajına zarar verdi.
TNF dağcılar için geliştirdikleri 2-3 kişilik çadırları geliştirmeye ve yenilemeye devam etti. Tek kişilik çadırlarını da 2022 yılında pazardan çektiler. Yenileri ne zaman gelir bilmiyorum. MSR ve NEO gibi firmalar da tek kişilik çadırlarını 500-600 dolar bandına ilerlettiler.
TNF’den çıktığım gibi ilk yaptığım şey REI alışveriş mağazasına gitmek oldu. İnanılmaz içerlemiştim. REI, Türkiye’deki Decathlon mağazalarının Amerika versiyonu. Çok daha büyüğü ve içerdeki markaların hepsi dünyanın en iyileri. Böylelikle drone parasını çadıra gömdüm. Ev daha önemli.
Bisikletin sağında ve solunda kullandığım çantalar Ortlieb 4.1 Fork Pack. Ön soldaki çantada çadırın birinci ve ikinci katmanını, kazıkları ve çadır altlığını taşıyordum. Çadırın direğini de gidondaki çantanın önünde taşıyordum. Yeni aldığım çadır ile düzen tamamen değişti.
MSR Hubba Bikepacking 1 – Tek kişilik tur bisikletçiliğine özel yapılmış bir çadır. Adamlar yıllardır bir bisikletçisinde olması gereken çadırdaki hemen her şeyi bu çadıra yapmışlar. Çadır geldi, ben bir şok. Yahu çadır benim kullandığım tek kişilik çadırdan daha küçük. Direklerinin kapladığı alan da küçük. Su geçirmeyen ve gidondaki çantaya sabitlenebilecek güzel bir de kılıf yapmışlar. Böylelikle çadırın yeri yan çantadan çıkıp gidon çantasının önüne gelmiş oldu. Ön tarafta boş kalan yan çantaya da katlanır sandalye, ön arka ışık, alt yağmurluk koydum.
Böylelikte bisikletin ortasındaki 6 litrelik kadro çantası tamamen boş kaldı. Wuhuuuuu
Ayrıca Ortlieb Fork Pack 4.1 düzenini (bu tekerlerin yanındaki çantaları, ki toplam kapasitesi 16.4 litre) Ortlieb Fork Pack 5.8 litre ile değiştireceğim, yani yan çantaların kapasitesini 23.2 litreye çıkartıyorum. Böylelikle bisikletteki toplam bagaj kapasitesi 73 litreye çıkıyor. Bisiklet derli toplu ve dengeli. Detaylarını ekipman sayfama yazıyorum.
Seçil’in evinden Elif’in evine geçeceğim ama bir türlü mümkün olmadı. Hem sürekli program yapıyorum, akşamları sohbet muhabbet, hem de evin merkezi bir yerde olmasından dolayı hep Seçil’deydim sağolsun.
Yıllardır Genç Kaşifler Projesi ile onlarca üniversite öğrencisine gezgin bursu verdiğim biliniyor. Bu öğrencilerden üç tanesi şu anda Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşıyor. 30 yaşına basan Elif Akdaş da Denver’da hem okuyor hem de çalışıyor. Elif ile hiç tanışmamıştım. Burada tanışmak nasip oldu, iyiki de tanıştık. Enerjisi muhteşem genç bir kadın. Hatta bisiklette bu değiştirdiğim parçayı Elif’e verdim, O’nun için de güzel bir anı oldu. Elif ile birlikte pikniğe ve pedalboard yapmaya gidip gelecekte nasıl bir iş alanında çalışmak istediği, o alanda nasıl yenilikler yapabileceği konusunda çok güzel sohbet ettik.
2022 yılında Instagram sayfama Işıl mesaj atmıştı, o sıra ikimiz de Kolombiya Bogota’da bulunuyorduk. O da sırt çantası ile Güney Amerika’yı geziyordu ve arkadaşlığımız o şekilde başladı. İnanılmaz komik, çok güzel güzel gezen ve korkularının üzerine üzerine giden bir kadın. Bir de asla pes etmiyor. Denver Üniversitesi’nde Uluslararası İlişkiler yüksek lisansını bitirmeye çalışıyor. O’nunla da bir araya geldiğimizde Amerika’yı konuştuk ve düşüncelerimiz üç aşağı beş yukarı aynıydı. Bir gün spor bakanı olursam kesinlikle takımda yer alacak şimdiden söyleyeyim. Yolun açık olsun, her nerde olursan ol.
İstanbul Cafe’nin sahibi Soner ile de Turkish American Culture Society of Colorado’nun (Tacsco) vatandaşlarımızı bir araya toplayarak yaptığı söyleşi gününde tanıştık. Derneğin başkanı olan Nilgün hanıma ve zamanlarını ayırıp gelen herkese teşekkür ederim. Benim için güzel bir sohbet oldu. Umarım sohbeti herkes beğenmiştir.
Gene şehirde yer alan Bosphorus Restaurant’ın sahibi Melih ile de geçmişte Ankara’da tanışmıştım. İtalyan restaurantım varken dükkanıma ortak arkadaşımız Kerem ile gelmişti. O’na da buradan selam olsun. Melih’i de mekanında ziyaret etme fırsatım oldu.
Genel olarak Denver benim hoşuma giden bir yer oldu. “Abi bu Amerika’da sen nerede yaşamayı tercih ederdin?” sorusuna cevabım şu zamana kadar ABD de pedalladığım alanı göz önünde bulundurursam, Denver olur. Dağları, patikaları, güzel köyleri, insanı ve imkanları ile hayalini kurduğum işi en iyi şekilde yapabileceğim yer Denver olduğu için burada kalır yaşardım. Çevresindeki ulusal parkaları da sürekli gezerdim. Bunun dışında zaten şunu bir önceki yazımda yazmıştım; Colorado eyaleti Mesa Verde Ulusal Parkı’ndan dolayı benim için bir numaralı eyalet.
Denver şehrini terk etmeden önce son olarak 2017’de Genç Kaşifler’e katılmış, üniversite mezuniyeti sonrasında da Amerika’da eğitimine devam edip aynı zamanda çalışan Elif Akdaş’ın kaldığı evde misafir oldum. Bu arada bisikletteki çantaları 4.1’den 5.8 litreye çıkardım. Eskileri Elif istedi ve 6 senedir kullandığım çadırı da gene burada değiştirdim. Yukarıda yazdığım gibi MSR Hubba Bikepacking-1 çadırına geçtim, eskisini Elif’e verdim. Gittiği yere kadar kullanmaya devam edecek ( Çadırda su geçirmezlik konusunda bazı sıkıntılar vardı) . Elif ile birlikte civarı da gezdik, sağolsun misafir etti. Hatta önümüzdeki haftalarda bir haftalığına benim rotam üzerinde uygun olan bir yerde de eşlik edecek.
Sırada Kuzey Amerika’nın en yüksek geçidi ve en büyük çölü var. Hadi bakalım.