Paraguay Arjantin sınırını öyle salak bir noktadan geçtim ki hiç böylesini görmedim.. İki ülke arasında bir nehir var, doğal bir sınır olmuş. Bu iki ülke arasındaki nehirden karşıya köprü ile geçiyorsun fakat benim geldiğim noktadaki köprü sadece yayalar için. Yayalar için olunca da köprü ve çevresinde yer alan halk pazarı köprüyü yutmuş. Yahu köprü gözükmüyor. Bir aşağı tarafa gittim bir yukarı tarafa gittim bulamadım. En sonunda bir kadına sordum. Yahu bu köprü nerede? Gösterdiği yere bir gittim ki bildiğin kapalı çarşı formunda bir yer; içeri giriyorsun alışverişini yapa yapa giderken köprünün üstünden geçip Arjantin tarafına varıyorsun. O tarafta gümrük ve pasaport kontrol noktası var. Yahu hiç oraya uğramadan direkt geçe de bilirim, kimsenin umrunda değil bu noktadan kim gelmiş kim geçmiş. Motorla, araba ve kamyon ile geçilebilen bir nokta olmadığından ve Paraguay Arjantin vatandaşlarının da elini kolunu sallaya sallaya geçtiğini göz önünde bulundurursak adamlar orada öyle oturuyorlar. Ben gidince şaşırdılar. Evraklar alındı; nerden gelip nereye gittiğimi sordular. Kısa bir görüşmeden sonra ülkeye gümrükteki manav bölümünden girdim. Pasaport kontrol yerini bayağı bildiğin halin önüne koymuşlar.
Pazar günü girdiğimden Arjantin tarafı daha sakindi. Paraguay tarafında bir hareketlilik vardı sanırım o da son bir haftadır yağan yağmurun ilçede su baskınları yapmasından kaynaklıydı. Neyse Arjantin’e girdim ve bir bankaya gittim. Her zaman olduğu gibi banka gene kartlarımdan bir tanesine bile para vermedi. Cebimde de çok az Arjantin Pesosu vardı. Açık olan manavlardan birine gidip 4 veya 5 gün yetecek kadar meyve sebze aldım. Makarna ve müsli zaten vardı. Bu durum beni önümdeki büyük bir kasabaya kadar idare eder. Kasabalarda bankaların paramatiklerini tekrar denerim.
Kuzeyde Paraguay sınırını geçtikten sonra sırası ile 86-95-5-89-34 ve 9 numaralı yolları takip ederek bölgenin başkenti olarak kabul edilen Tucuman’a kadar geldim. Yol boyunca konakladığım yerler polis şubelerinin yanı başı, kasabalardaki parklar (oldukça güvenli), tarlalar ve benzin istasyonları oldu. Özellikle sınırı geçtikten sonra o ilk girdiğim 86 numaralı yolu hiç unutmayacağım. Bu yol üzerinde konakladığım her yerde hayatımda daha önce görmediğim kadar böcek ve böcek çeşidi gördüm. Bazı böcekleri hakikaten hayatımda ilk defa gördüm. Böcek popülasyonundan dolayı bölgedeki kurbağalar iki elim büyüklüğüne gelip obez kurbağalar olmuşlar. Bu bölgede bir de sivrisinekler mutasyona uğramış. Ben böyle bir şey görmedim! 6 yıllık yolculuğum boyunca ya -40C soğuklarda 50 km aralıksız yol alıp sıcak bir noktada durmaya çalışırdım veya çöllerde suyum ve yemeğim az olduğundan mecburen pedallardım.
Bu yolda ilk defa sivrisineklerden dolayı pedalladım. Gündüz vakti saat kaç olursa olsun durduğum anda yüzlerce sivrisinek bedenimin etrafını sarıp her tarafımı ısırıyorlardı. Öyle iki üç tane falan değil. Yüzlerce belki de binlerce. Bu yüzden hiç ara vermeden sürekli pedallıyordum. Hatta 120 kilometre hiç durmadan pedal çevirdiğim bir alan bile var. (yüklü bisikletle hiç durmadan bu kadar fazla kilometre yapmak da kolay değil) Bir akşam kampımı gene bir köy evinin bahçesinde yapıyorum. Çadırın içinde uyurken elim sinekliğe değmiş ve öyle uyuya kalmışım. Gece hakikaten acı ile uyandım, sanırım yüzlerce sivrisinek elimi ısırmış tülün öbür tarafından, elimi oynatamıyordum. Tek kişilik çadırın da böyle bir durumu var işte, o tüle elini değdirdin mi dışarıdan sivrisinek ısırabiliyor.
Bu yol üzerinde El Chaco meteorunun düştüğü alan da var. Düştüğü alana Chielo Kampı’nı kurmuşlar. Karavanlar ve çadırda kalmak için güzel bir park ve bedava alan içinde wifi tuvalet ve su bulmak mümkün. El Chaco meteoru Arjantin’in bu bölgesine 4.000 yıl önce düşmüş, yaklaşık 37 ton ağırlığında. Dünyada şimdiye kadar bulunmuş en büyük ikinci meteor olur kendisi. Meteorun düştüğü alana da çok güzel müze yapmışlar.
Nasa bu meteoru Arjantin’den almak istemiş fakat Arjantin hükümeti meteoru vermeyip çok güzel de bir sunum yapmışlar. Meteor düştüğünde bölgeye parçaları da dağılmış. Hepsini tek tek parkın içinde güzel bir şekilde sergiliyorlar.
Yolu kuzeyde 5 numaralı yoldan pedalladığım bu dönemde Garmin’den satın aldığım Vivosmart3 şarj sırasında bir sebepten dolayı çalışmaz hale geldi. Türkiye Garmin bana yenisini değil bir üst modelini (Garmin Vivosport’u) hemen ayarladı fakat Arjantin’e gelecek, üstelik de benim bulunduğum bölgeye gelecek birini ben nerden bulacaktım? Derken bir gün mesaj geldi. THY hosteslerinden Burcu Arjantin’in kuzeyine gezmeye gelecekmiş. Denk gelme ihtimalimiz var mı diye mesaj attı? Tucuman rotan üzerindeyse olur tabi dedim. Havayolu şirketlerinde çalıştığınız zaman gerek uluslararası olsun gerekse bölgesel uçuşlar olsun uçak biletleri hakikaten çok düşük ücretlere veriliyor. Haliyle de tatil dönemlerinde yurtdışı geziler yapmak büyük avantaj. Geriye tek bir sıkıntı kaldı, Burcu Tucuman’a vardığında ben orada olabilecek miyim? 1.200 km bir yoldan bahsediyorum. Arjantin, Şili, Brezilya’da mesafeleri almak bir bisiklet için oldukça zaman alıyor. 1.200 km dediğim olay kuzeyde sadece ufak bir bölümden bahsediyorum. Paraguay Tucuman sınırı, yoksa ben sonrasında 900 kilometre daha yol alıp tekrar Şili’ye geçeceğim. Bu üç ülkede pedallamak zaten kıtanın yarısından fazlasında pedallamak anlamına geliyor. Velhasıl bir gün öncesinde Tucuman’a varmayı başardım. Normal koşullar altında varmamın imkanı yoktu. Normal koşullar nedir? Eğer yollarda kamyonlar olsaydı; ki ben bunu daha önceki yazılarımda dile getirdim; Arjantin dünyada gördüğüm en kötü karayoluna ve kamyon trafiğine sahip ülke. Pedalladığım süre zarfında ülkede grev vardı. Kamyoncular grev yaptığından yollarda kamyonlarla karşılaşmadım. Yanımdan hızlıca geçen saygısız kamyon şoförleri olmadı. Böylelikle rahat ve huzurlu bir şekilde pedalladım.
Tucuman bölgenin başkenti. Karman çorman bir şehir olmasına rağmen şehir meydanında geceleyin dondurma yemekten büyük keyif aldık. Tabi Burcu’yu da yolundan alıkoyduğum için burada birlikte bir tur yapmak kaçınılmaz oldu. Şehir meydanına yakın bir noktadan araba ile 2 günlük tur satın aldık. Öncelikle bölgedeki İsa heykelinin olduğu yere gittik; Cristo Bendicente. Güney Amerika’da zirvelerde, tepelerde İsa heykeli ile defalarca karşılaştığımı daha önce söylemiştim. Bu alana küçük bir müze yapmışlar. Bu müze içinde de dünyadaki en büyük İsa heykellerinin sıralaması yapılmış. Birincisi Portekiz’deymiş. Güney Amerika’da en büyüğünü ben Brezilya’daki sanıyordum, meğersem o değilmiş. Bolivya’daki daha büyükmüş; bak bir şey daha öğrendim. Hazır yol üstünde ona da gidip bakayım. Bu geldiğimiz de kıtadaki en büyük beşinci İsa heykeliymiş. Bu bulunduğumuz bölgedeki ormanlık alan için yanımızdaki rehber ‘Amazon ormanının Arjantin’de başladığı kollardan biridir burası’ dedi. Tabi büyük tahribata uğramış, tarım arazileri ile dolmuş bölge. Avakado yetiştirildiğini söyledi.
İkinci günümüzde Burcu ile birlikte çok daha uzun bir seyahat gerçekleştirdik. Tafi del Valle üzerinde Amaicha del Vaile ve Quilmes harabeleri. Bu güzergah benim bisikletle gideceğim bir alan değildi. 800 metreden 3.100 metreye yekpare bir tırmanış. Araba ile geçerken zaten onlarca yol bisikletçisi gördüm. Burcu’ya dönüp:
- Burcu ben sanırım bu yolu bir de bisikletle alacağım. Muhteşem bir tırmanış, inanılmaz manzaralar var. Bu yolu bisikletle almak istiyorum.
- Normalde insanlar yokuş sevmez, sen özellikle yokuş nerede oraya gidiyorsun.
Ne bileyim ya, ben düz yolu hiç sevmiyorum canım sıkılıyor düz yolda, hızı da seven biri değilim. Ama tırmanmayı seviyorum. O tırmanış sonrası zirvede bağırmayı seviyorum. Manzara çok güzelse hayranlıkla oturup o manzarayı seyretmeyi seviyorum. Öğlen yemeğimi zirvede yemeği seviyorum. Yol çok güzel olduğu kadar yolun tarihi de çok acı. Quilmes ve Calhaquies kabileleri Quilmes kalıntılarının olduğu alanda tam 130 yıl İspanyol kuşatmasına dayanmışlar. Arkadaş 130 yıl nedir, bunlar nasıl savaşçılar? Bunlar da kesin Türkler kesin kesin. Zaten yapılan bir araştırmada da soylarının Kuzey Amerika’daki Kızılderililere dayandığı söylenmiş. Kesin Türkler. Kalıntıların bulunduğu araziye muhteşem verim elde edilen bir tarım sistemi kurmuşlar. Şöyle ufak bir detay vermekte önemli: 2.000 yıl önce bölgede yaşayan insanların tarım alanında uyguladıkları çalışmalar topraktan kısa zaman içinde çok fazla ürün temin edebilecek şekildeymiş. Okuduğum bir kitapta bir bilim insanın dediğine göre, günümüzde kitlelere bu kadar yüksek kalitede ve bu kadar fazla organik ürünü verebilecek düzenin nasıl kurulacağı bilinmiyormuş. Ee peki neden bu adamların sistemleri alınıp uygulanmamış? Sebebi şu; İspanyollar bölgeyi ele geçirdiklerinde bu tarım arazilerindeki çalışmaları da not almadan veya tasvirini yapmadan yakıp yıkıp yağmalamışlar. 130 yılın sonunda bu halk da yenik düşüp mahkum olmuş. Tutuklanan ve mahkum olan halkı İspanyol askerleri Buenos Aires’e kadar işte bu benim geldiğim yolda yürüterek; -ki yaklaşık 1.800 km’den bahsediyorum- o zamanlar yol olmadığını da düşünürsek büyük acılar ve ızdıraplar içinde halkı yok etmişler. Buenos Aires şehrine 4.000 kadar yerli varabilmiş ve Buenos Aires şehrinin yapımında limanlarda köle olarak çalıştırılmışlar. İnsana eziyet eden bu kişilerin hangi milletten olursa olsun yatacak yerleri yok…
Günümüzde Quilmes harabelerini çok güzel gezilebilecek bir yer haline getirmişler ve harabelerin ortasına da çok güzel bir müze açmışlar. Aynı zamanda Quilmes Arjantin’de halkın da en çok tercih ettiği bira markası. Bu harabelerin içinde yer alan ufak restoranlarda oturup yerel yemekler yemek de oldukça güzel oldu.
Burcu’ya dediğim gibi; kendisi gittikten sonra aynı yolu bisikletimle aldım. Bu yol Amiche Del Vale’den sonra Güney Amerika’nın o meşhur yolu Rota 40’da bağlanıyor. Yol üstünde Santa Maria ile Belen arasında oldukça sıkıcı, dümdüz ve rüzgarın kuzeyden güneye doğru estiği çöl ortamı var.
Yol üstünde Londres adında ufak bir köyde konaklayan 3 bisikletliden mesaj geldi:
- Selam Gürkan ben Naco. Seni Londres’de bekliyoruz. Burada Jorche’nin evinde kalıyoruz, çok seveceksin bu noktayı. Eğer sen de bize katılırsan memnun oluruz
Nacho, Gerogie ve Simon 3 ispanyol bisikletçi, dünya turundalar. Yaptıkları seyahatin adını 260Litros yapmışlar. Hem çok güzel geziyorlar hem de çok güzel videolar çekip youtube kanallarında paylaşıyorlar. Bu arkadaşlar da benim ekipman sayfamı benden çok daha iyi biliyorlardı, çok şaşırdım. Yaklaşık 4 gün birlikte Londres’in sevilen siması Jorche’nin evinde kaldık.
Ev 150 yıllık bir evmiş. Jorche’nin çok büyük ceviz tarlaları varmış. Hatta dördümüzün onunla birlikte 3-4 ay kalmamızı istedi çünkü tarladan ceviz toplamada yardıma ihtiyacı varmış. Nacho ücreti konuştuğunda pek hoşuna gitmediği için kabul etmedi. Bunun yerine 4 gün boyunca yemekleri bizler yapıp ortalığı düzenlemeye çalıştık. Bu üçlü ile seyahat etmeyi çok isterdim fakat farklı yönlere doğru gidiyoruz. Onlar benim şu anda gitmekte olduğum taraftan geliyorlar, Ojos del Salado dağının oradaki geçitten. Yolun oldukça yorucu olduğunu da eklemeden edemediler.
Ojos del Salado dağına çıkan geçidin adı Paso de SanFrancisco. Bu dağ 6.893 metre ile Güney Amerika’nın en büyük ikinci dağı ve dünyanın en yüksek aktif volkanik dağı ünvanlarına sahip. Ayrıca bu dağda araba, motorsiklet ve bisikletle dünya irtifa rekorları kırılmış. Bisiklete binerek kırılan dünya irtifa rekoru 6.312 metrede. Deniz seviyesinden başlayıp bu noktaya kadar binerek gitmek lazım. Bu rekoru bir Alman bisikletli 2014 Mart ayında kırmış. 2018 Mart ayı ve ben de bu zirveye çıkmak için bu noktaya pedalladım, belki rekoru kırabilirim dedim. Bisiklette buna göre değişiklik bile yapmıştım fakat benim gittiğim yılda çok karlı bir kış sezonu geçtiğinden 5.200 metre sonrası hep karlıydı, yani bisiklete binerek çıkma durumu olmadığından sadece bu bölgede 5.000 metrede yer alan Laguna Verde’ye gidip orada zaman geçirdim. Sonrasında da Şili tarafında deniz seviyesinde yer alan Copaype şehrine gelip bisiklet olayını bir süreliğine bıraktım; artık dinlenmem lazım. Yolculuğuma tekrar bu noktadan başlayıp Bolivya’ya doğru pedal çevireceğim…
Bir sonraki yazıyı okumak için Lütfen Buraya tıklayın