• ANLIK KONUM Garmin inReach

  • 3 Şubat 2025

Kuzey Amerika kıtasının en yüksek geçidi Trail Ridge Pass 3712 metre

Kuzey Amerika kıtasının en yüksek geçidi Trail Ridge Pass 3712 metre

Kuzey Amerika kıtasının en yüksek geçidi Trail Ridge Pass 3712 metre 1024 768 Gürkan Genç

Denver’ın batı tarafından, Rocky Dağları Ulusal Park’ına doğru ilerleyişim başladı. Öndeki ilk şehir Boulder. Denver’dan araba ile 1 saat uzaklıkta olan bir üniversite şehri.

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yolculuğumda bundan sonra çok daha fazla WarmShowers uygulamasını kullanacağım. Yoldayken daha çok yalnız kalmayı tercih ettiğimden dolayı bu uygulamayı belli aralıklarla kullanıyorum. Fakat 6. ayın sonunda artık ekonomik durumum Amerika Birleşik Devletleri’nde yalnız konaklamayı kaldırmakta zorlanıyor. Bu yüzden San Francisco’da ilk vereceğim uzun soluklu ara dönemine kadar daha fazla çadır hayatı ve WarmShowers ile devam.

Boulder şehri Amerika’da konum, yapı ve bisikletli yaşam olarak en sevdiğim şehir oldu. Üniversite kampüsünün şehir içine dağınık bir şekilde yapılması bence çok hoş olmuş. Bir Hacettepe veya ODTU Ankara’ya bu şekilde konumlandırılamaz, bunun birçok sebebi var. Bu yüzden ah, benim şehrimde de olsaydı demedim. Bu düzen buraya yakışmış. Öte yandan şehire yakışmayan tek olay evsizlerin sayısı. Burada Denver şehrinden daha fazla evsiz gördüm. Amerika Birleşik Devletleri’nin buna bir çözüm bulması şart.

Boulder şehrinde Alden adında genç bir WarmShowers kullanıcısı evinde misafir etti. İlk defa warmshowers dan bu kadar genç birinin evinde kalıyorum. Erkek arkadaşı ile birlikte yaşıyorlarmış. Evi satın almışlar ve alt katını da kiraya vermişler. Benim kaldığım odayı da sanırım ara ara kiraya veriyorlar ve evin giderlerini veya banka kredi borcunu karşılayabiliyorlar. Dağcılık ve bisiklet sporu ile de üniversite yıllarında çok ilgilenmişler. Fakat artık ödemelerden dolayı eskisi kadar gezemediklerini de söylediler. Bir gecelik kısa süreli bir konaklama oldu ve sabah kahvemi içip ikisine de teşekkür edip evden ayrıldım. Neden bilemiyorum, evde kendimi pek rahat hissedemedim. Konuşmalarımız hep bir mesafeliydi. Yaş farkından dolayı mı yoksa başka bir şey mi vardı yakalayamadım. Bazen oluyor böyle, anlamak için de zorlamıyorum.

Sonraki şehir Estes Park ve orada da kendime WarmShowers uygulamasından bir yer buldum. Larry ve Becky evlerinde misafir edeceklerdi.

Warm Showers bu şekilde kullandığında kalacağım yeri önceden belirleyip 2 gün önceden program yapıp varacağım günü ve saati belirtmek hoşuma giden bir durum değil. Fakat misafir olacağın kişilerde kendilerine sana göre ayarlıyorlar.

WarmShowers’ı seviyorum fakat olabildiğince az kullanmayı istiyorum. Yukarıda da dediğim gibi benim şu sıralar fazla tercih etmemin sebebi ekonomik durumlar.

Larry’e varmadan önce kendisi  profilimi inceliyor ve Becky’nin akşam yemeği hazırlayacağını söylüyor. Ardından da “Gürkan tercih etmediğin veya alerjik olduğun bir gıda var mı?”  diye soruyor. Bu genellikle Amerika Birleşik Devletleri’nde belli bir yaş üstünün evine misafir olduğumda sorulan bir soru ve bence çok güzel bir kibarlık. Fakat bu da bu ülkede zaman içinde gereklilik haline gelmiş. Çünkü bir şekilde restaurantları bireyleri “beni zehirledi” diyip mahkemeye verme durumları olmuş.

Yemeğin hangi saatte yeneceği belli ve o saate evde olmak lazım. Bazen de şu saatte eve gelirsen biz evde olacağız deniyor. Bir plana belli saat aralıkları içinde uymam gerektiğinde sıkıntı olabiliyor. Hadi bir şey olsa ben o gün gidemesem, yemek hazırlanmış olacak, ayıp etmiş olacağız. Bu yüzden bu konuya çok dikkat ediyorum. Onların veya benim dediğim zamanda mutlaka evlerinin önünde olurum.

Larry ve Becky’nin evine giden yolun tamamı tırmanış ve Boulder’da yaşayan bisikletçilerin antreman için tercih ettikleri bir yol. Bu yol üzerinde oğlu ile birlikte yol alan tur bisikletçisi bir kadın ile de tanışma ve sohbet etme imkanım oldu. Hımmm, annemle uzun yola çıkmayı isterdim, güzel olabilirdi. Belki bunu Türkiye’ye döndüğümde deneriz. Tabi anne sen de istersen.

Tırmanış oldukça keyifliydi fakat yol beklediğimden daha kalabalıktı. Larry’nin evine vardığımda ve bunu söylediğimde sonbaharın geldiğini ve özellikle yerel turistin doğadaki renkleri görmek için bu alanı tercih ettiklerini söyledi. Çok mantıklı, doğa bu dönemde hakikaten muhteşem bir renk cümbüşü içine giriyor. Benim için de bu yolda tırmanmak oldukça keyifliydi.

Becky’nin akşam yemeğinde sorduğu sorular tam anne sorularıydı. Bana canım annemi de hatırlattı. “Evlat olunca gitmesini, yanından ayrılmasını istemiyorsun Gürkan. Senin şu an evladın olmadığı için anlamıyorsun.” Haklı, sonuna kadar katılıyorum. Evet evladım olmadı fakat özel hayatımda yaşadığım bazı tecrübeler oldu. Dünyanın birçok noktasında benzer bir durum söz konusu. Annem Ayşe Genç’e veya rahmetli babam Şerafettin Genç’e kalsa belki beni dünya turuna çıkartmazlardı. Fakat onların istediği en temel şey ne? Evlatlarının mutlu olması. Baktılar ki ben mutluyum, kendi ayakları üzerinde ne kadar zor olsa da durabiliyor ve başarılı oluyorum, üstüne imkanlar yaratıp başkalarına da destek oluyorum. “Kendine çok farklı bir yaşam serüveni seçtin, madem böyle yaptın, bu yolda sonuna kadar git ve başarılı ol” Şerafettin Genç’in sözü bu oldu. Başarılı oldum mu? Sanırım O’nun kastettiği başarıya henüz ulaşamadım. Ama bana vasiyet ettiği şeyleri yapıyorum.

Larry ve Becky ile zaman geçirmek hakikaten çok güzel oldu. Gitme istersen bir hafta dinlen, bizimle çevrede yürüyüş yap, gez dediler ama gitmek istedim. Bu arada akşam yemeğinde Elk veya bizim memleketimizde akrabası olan Kızıl Geyik olarak bilinen canlının sesini de duyduk. Becky bana “Elk şu anda ailesi ile civarda, belki görürsün” dedi. Ertesi gün sabah kahvaltımızda bahçeye kadar yaklaşmıştı. Sonra yola çıktığımda komşunun bahçesinde otururken gördüm. Ne büyüleyici bir hayvan, bir süre hayran hayran onu ve ailesini seyrettim, sonra da yola koyuldum.

Şimdi gelelim bisikletle dünya turumun görevlerine. Evet 2011 yılında madem dünya turu atacağım o zaman hazır böyle bir şeyler yapıyorken birkaç dünya rekoru da kırayım dedim. Fakat tur bisikletçiliği sırasında kırılacak pek bir rekor kalmamıştı. Sonrasında dikkatimi bir şey çekti. Evet dünyanın her kıtasında araçların çıkabileceği en yüksek geçitler ve en yüksek noktalar vardı. Bunu pedallayarak yapabileceğim yerlerdi bu yerler. Türkiye’de kas gücü ile pedal çevirerek en yükseğe çıkmış bisikletçi olmayı geç, her kıtada bunu başarırsam bu bir ilk olacaktı. Oha buldum, o zaman bunu yapayım. Ayrıca ben çölleri de geçebiliyorum. O zaman her kıtanın en büyük çöl coğrafyasında da en fazla kilometreyi yaparak pedal çevirmiş bisikletçi olabilirdim. Guinness Rekorları’na yazdım; evet bu alanda başkaları senin rekorlarını zaman ve süre olarak geçebileceklerinden yapabilir ve bu kategorilerde belgeyi alırsın dendi.

Yalnız 2011’de bu geçeceğim yerleri gerçek adları ve konumları ile paylaşırsam ben oralara gidene kadar mutlaka bizim ülkemizden veya başka ülkelerden birileri buraları kesinlikle benden önce geçmek isteyecektir diye düşündüm. İnternet sayfamda yer alan rota kısmına bu alanları farklı adlarla yazdım. Ne oldu biliyor musunuz?

“Gürkan selamlar, yolun açık olsun. Kusura bakma ben sayfandan gördüm paylaşmışsın, bu alanı bisikletle geçen ilk Türk ben olacağım” mesajı gelmişti. Yıllar önce düşündüğüm olay yolculukta iki defa başıma geldi. Kendileri oralardan geçince o alanların en yüksek yerler olmadığını paylaşmıştım. Doğru alanlardan ben geçince arkadaşlar benle konuşmayı kestiler.

Kimse kusura bakmasın bu kadar yıl yolda olup bu alanlardan bisikletle Geçen ilk Türk olma ünvanını da sizlere veremezdim bana da bunu çok görmeyin arkadaşlar, ayıp ediyorsunuz.

Şimdi isteyen araba, motor ve bisiklet kullanıcısı gidip geçebilir sıkıntı değil.

Geçtiğim Dünyanın en yüksek geçitleri ve en büyük çölleri  ROTA SAYFAMDA

Son 2 yer kaldı, onların da gerçek noktaları zaten yazmıyor sayfamda. Dünyanın en yüksek geçidini hakikaten zor buldum. İnternette yazan yer değil onu şimdiden söyleyeyim 🙂

Amerika Birleşik Devletleri’nde araçla çıkabileceğiniz en yüksek geçit 3712 metrede yer alan Trail Ridge Pass. 3712 metre aslına Güney Amerika’daki geçitlere göre orta seviyede diyebiliriz. Fakat bu geçidin en yüksek noktasına geçit levhasını koymamışlar. Sebebi o alanın keskin bir viraj olması. Hali ile orada bir işaret olmayınca ve herkes bisikletçiler gibi kaç metreye çıktım gibi istatistiklere bakmayınca buranın yükseliğini birkaç kilometre aşağıda olan ve “Alpin Visitor Center Trail Ridge Store” diye adı geçen yerin yüksekliği olarak kabul etmişler. Oranın yüksekliği de 3595 metre. Hal böyle olunca birçok kişi Amerika’nın en yüksek geçidini başka yerler sanıyor. Amerikalılar Mount Evans noktasını geçit olarak kabul edip en yüksek araç geçişi orası falan diyorlar. Orası bir nokta, çıkıyorsun ve aynı yoldan bir noktaya kadar gidip geri dönüyorsun, zirvesi geçit değil. Trail Ridge Pass için de şunu demişler sonrasında; “Devam eden en yüksek araç geçişi”. Bu detaylara dikkat etmesem buraları kaçırıcam.

Yukarıda “Alpin” kelimesini kullandım. Bu kelime aslında Alp Dağları’na atıfta bulunmak için Alplere sahip olmayan ülkelerde kullanılan ve yüksek dağ silsileleri anlamına gelen bir kelime. Direkt olarak bu noktaya Alpin Geçidi denmesinin de bazı sebepleri var.

Bu geçit Amerika Birleşik Devletleri’ni kuzeyden güneye ortadan ikiye bölen Rocky Dağları’nın tam ortasından geçiyor diyebilirim. Rocky Milli Parkı 1915’de alınan ulusal kararı ile milli park ilan ediliyor. Yaklaşık 1000 kilometrelik bir milli parktan bahsediyoruz.

Geçit yolunu 1933 yılında açmışlar. Muhteşem doğasına zarar vermemek için yol yapımı sırasında enteresan önlemler alınmış. Araç yolunun yapımı yaklaşık 3 yıl sürmüş. Yol bittiğinde Avrupa Alplerinde olduğu gibi muhteşem görsel manzaralara halk daha rahat bir şekilde ulaşabilir olmuş. Doğa ne kadar tahrip edilmiş veya edilmemiş onu bilemem fakat parkın yolu açıldığında parka ilk gün giren araç ve insan sayısını yazmışlar. İlk günden bahsediyorum; 83.000 otomobil giriş yapmış. 1933 yılında araçla milli parka giriş ücreti 3 dolar, ilk gün 249.000 dolar gelir elde etmişler. Artı aynı gün içinde 293.000 kişi de parka yürüyerek girmiş. Bu insanlardan da 1 dolar alınmış. O döneme göre rakamlar inanılmaz ve şaşırtıcı.1933 de ilk günde yarım milyon dolardan fazla gelir elde etmişler.

2024 yılında Türkiye’de en fazla ziyaret edilen milli Park Marmaris Milli parkı olmuş 11 milyon giriş Araç girişinden 100TL alınmış. Bisikletli giriş 40 TL.. Ama bizim ülkemizde “kardeşim yürüyerek veya pisikletimle geldim benden ne para alıyorsun” durumu söz konusu olduğundan  yaya girişleri beleeeeeeeşşşş

2024 Rocky milli parkına 5 milyon insan giriş yapmış. Bisikletçiden Tek gün için 15 dolar alıyor. Araçla giriş tek gün 30$. Kaldıki buraya arabasız giren inanın yok denecek kadar adamların sadece bir milli park dan kazancı her araçta 1 araçta da 4 kişi olduğunu hayal edelim. En az 40 milyon dolar… Canım sıkıldı gene….

Parkın içinde kafana göre gidip bir alana çadır kuramıyorsun. Sanırım en fazla ‘ranger’ yani park görevlisini burada gezerken gördüm. Parkın çıkışına doğru yani geçidi geçtikten sonra bir kamp alanı var. Haaa az kaldı unutuyordum.

Bu geçit benim açımdan şu şekilde de tarihe geçti, 15 senelik dünya turu serüvenimde ilk defa bir geçide ücret ödedim. Ekim 2024’te bu geçidin kişi başı ücreti 15 dolar. Araç girişi daha pahalı. Vay arkadaş…

Akşam kamp yerinde ilk defa yeni aldığım çadırımı kuracağım için de heyecanlıyım. Evet çadırı henüz test etmedim. Manzaraya bakıldı, fotoğraflar çekildi, bisikletle tam aşağı doğru ineceğim,  frenler tutmamaya başladı. Zaten tırmanmaya başladıktan sonra bir gariplik fark etmiştim. Yükseldikçe sanki içindeki hidrolik sıvısı yok oldu gitti. Oldukça az tutuyor. Hayda, al başına belayı, len dağdan aşağı ineceğim nasıl olacak bu iş? Hiç tutmuyor.

Durdum, önce eski balataları yenileri ile değiştirdim. Eskilerinde et kalınlığı kalmadığından diske biraz daha yaklaşsınlar. Aşağıya inene kadar sürekli frenlere basıp, bırakarak yani pompalayarak artı çok hızlandığımda ayak freni yaptım. (Tur bisikletinde çamurluk olmamasının faydası. Hep derler neden çamurluk yok diye. Ben bunları yıllar yıllar önce test etmiş deneyimlemiştim. Şimdilerde yeni nesil turcular bilmez, zaten böyle şeyleri de yaşamazlar. Bunlar gerçekten uzun turların sıkıntıları, piknikvari turların bikepacking denen turların sıkıntıları değiller) Olacak iş değil diyorum da en son ne zaman hidrolik fren bakımı yaptırdığımı da söyleyeyim. 4 sene önce!   Çok normal patlaması fakat patladığı alan çok kötü bir yer oldu. Önümde Granby adında ufak bir kasaba var, sadece orada bir bisikletçi gözüküyor. Fakat öncesinde de Grand Lake kasabasını geçeceğim.

Kamp yerine vardım. Hava kararmaya yakın. Ulan ayakkabıya da kıyamadım yeni ya, saatlerimi aldı aşağıya inmek. Görevli Türkiye’den bisikletle geldiğimi öğrenince kamp ücreti almadı. Bak diyorum bu Colorado’da her şey değişti, bambaşka bir hal aldı misafirperverlik. Yani nerdeyse Colorado eyalet bayrağını bisikletin arkasına taktıracaklar bana az kaldı.

MSR Hubba Hubba Bikepacking 1 çadırına gelelim;

Ekim 2024 tarihinde MSR’ın kendi sayfasında 500$’a satılan tek kişilik, bisikletçilere göre tasarlanmış bir çadır modeli. Çantası, çubukları falan toplam ağırlığı 1 kilo 250 gram. Bisiklete takma aparatlarını düzenekten çıkartınca 1 kilo 100 gram oldu. Kendi çantasını direkt olarak Ortlieb Bikepacking 16 litrelik gidon çantasının üstüne koydum, mis gibi oldu. Bağlantı noktaları da sanki Ortlieb için yapılmış gibi tam oturdu. Aslında o noktaya Ortlieb’in kendi küçük çantasını da takabilirim, onu da düşünmüyor değilim. Msr rengi orada sırıtıyor. Bu tur bisikleti çingene bohçası gibi değildir . Kompakt tertimli ve düzenlidir. Herşey elimin altındadır.

Bu model ‘footprint’ denilen, çadırın altına serdiğimiz ve çadırın genişliğinde olan koruma brandasız geliyor. Bunu da 35$’a satın almak mümkün. Ben eski Triarch 1 çadırım için olanı kullanmaya devam ediyorum. Küçük bir düzenekle tam olarak bu çadırın altına uydu.

Çadır kumaşı iki katmandan oluşuyor. Birinci katman yağmurluk katmanı. Bu çadırı Amerika Birleşik Devletleri’nde tam da yağmurlu bir dönemde, sonbaharda kullanmaya başladım. Oldukça iyi. Rüzgarlı havalar için sabitleyicileri doğru yerlere yapmışlar. Rüzgarlı bir günde test etme imkanım da oldu ve çok stabil duruyor.

2016 – 2024 yılları arasında kullandığım Triarch 1 modelinde bagaj alanı bu birinci katmanın hem sağında hem solundaydı. Fakat çadırın içinde sadece tek bir kapı olduğundan soldaki bagaj alanına ancak çadırın dışına çıkıp erişebiliyordum. MSR bu noktada soldaki bagaj alanını iptal edip sadece çadırı yağmurdan koruyacak şekilde pay bırakmış. Ve sağ taraftaki bagaj alanını büyütmüş. Bunun yanı sıra fermuarı da tam ordan değil ayak ucundan, en uçtan üst ve alttan başlatmış. Şimdi bu nasıl bir fark yaratmış onu da söyleyeyim. Bu alana bisikletten çıkardığım 4 çantayı, artı bisikletteki kurulu vaziyette duran sandalyeyi koyabiliyorum. Yemek yaparken de geniş bir alanım oluyor. Süper, inanılmaz hoşuma gitti! Çok geniş bir bagaj alanı olmuş.

İkincisi gene bu birinci katmanın üst tarafına çok basit bir yenilik getirmişler ve oldukça kullanışlı. Çadırın üst tarafına genelde bir şeyler asmaya çalışırız ve astıklarımız düşer. Hah yukarı tarafa çamaşırları asabileceğimiz basit ama çok fonksiyonel bir ip düzeneği kurmuşlar. Kıyafetlerimi yağmurun olmadığı günlerde oraya koymak güzel olacak. Özellikle ıslak kıyafetleri veya çorapları.

Gelelim ikinci katmana; uyku alanına. Sineklik kısmı içeride 90 derece açı ile oturduğumda omuzlarımın üst tarafına denk geliyor. Bu tasarım şuna imkan veriyor. Birinci katmanı (dış tenteyi takmadan) hava yağmurlu veya soğuk olmadığı sürece kullanmak çok rahat. İçerde üstünü başını rahatlıkla değiştirebiliyorsun. Fakat öte yandan yazları biraz sıcak olabilir, kışları ise gayet iyi. Bu yazıyı yazdığımda Colorado ve Utah da geceleri çadırda -10C’leri gördüm. Oldukça iyi bir performans çıkardı.

Sağ taraftaki kapıya, ayak uçlarımdan başlayacak şekilde 75 derecelik açı ile bir altta bir de üstte yer alacak şekilde iki fermuar yapmışlar. Yıllardır düşündüğüm bir olaydı, yahu şu fermuarın U dönüşü yaparken kıvrılma yeri yıllar sonra bozuluyor, bunu alt ve üst olarak iki fermuar yapsalar olmaz mı? Triarch 1’de özellikle fermuar kısmını sanayide en baştan elden geçirtmiş, çok daha büyük bir fermuar taktırmış ve sorunu çözmüştüm. Bu şekli ile hakikaten güzel olmuş.

Çadırın iç kısmına da yukarıda olduğu gibi kıyafetlerini asabileceğin bir düzenek yapmışlar. Bu bazı çadırlarda var ama o düzeneği kendin yap diyorlar, bunda hazır gelmiş. Kafa tarafında ve ayak uçlarındaki ceplerin ucunda ufak bir delik de kablo geçişi için faydalı olmuş.

Bu çadırda sevmediğim tek bir şey oldu. O da çadırla birlikte gelen kazıklar. Kullanılan malzeme çok iyi ama kazıkların şekli şemalı yanlış. Ayrıca insan yedek kazık koyar insafsızlar 500 dolar veriyoruz, yedek kazık yok. Sonuç olarak yeni çadırıma çok çabuk alıştım ve çok mutluyum.

Çadırım tanıtım videosunu da çektim sonrada vazgeçtim yüklemekten bir de çok yer kapladı diye sildim. Söylüyorum işte tek kişi için iyi çadır. Hatta yıllardır kullandığım Triarch’ın tasarım olarak gelişmiş hali onu da söylemek lazım.

Rocky Milli Parkı’nda gerçekleştirdiğim bu muhteşem tırmanış ve maceralı iniş sonrasındaki ilk şehrim dağdaki dağ sularının aktığı Grand Lake kasabası. Kasaba süper, gölün ve ağaçların görüntüsü inanılmaz. Madem kasabaya girdim, yerel bir dükkanda bir kahve içeyim ondan sonra yola devam edeyim.

Şimdi arka arkaya gelen güzel olaylara gel.

Tam kafeye gireceğim, bisikleti park ederken kafeden çıkan biri görüyor;

– Kasabaya hoş geldin. Belli uzun bir yoldasın, dur sana kahve ısmarlayayım.

Adam kahveyi ısmarlıyor, içeride bir masaya oturuyorum. Kapıdan iki genç arkadaş giriyor;

– Dışardaki bisiklet muhteşem, uzun bir turdasın belli. İzin verirsen sana sabah kahvaltısı ısmarlayalım.

Kahvaltıyı ısmarlıyorlar, muhabbet ederken arka masadan bir kadın muhabbete katılıyor;

– Gölün kenarında kiraladığım bir evim var ve şu anda boş, eğer akşam dinlenmek istersen evim evindir. İstediğin kadar kalabilirsin, iyi bir insana benziyorsun Gürkan.

Colorado eyaletinin farkı köylerinde de ortaya çıkıyor. İnanılır gibi değil. Ulan aylardır güneyde su bile ikram etmedi insanlar, geldiğimiz noktaya bak.

Trace’in evimde kal teklifi hakikaten çok iyi oldu. Evin göl kenarında muhteşem bir manzarası vardı. Bu arada kendisi Bush’un eski avukatlarından biri çıktı. Gölün sonundaki 9 küsur ev kendisinin, istediğin kadar kalabilirsin demesine rağmen ben sadece bir akşam kalıp yoluma devam edeceğimi söyledim. Birçok kişi kesinlikle bu teklifi geri çevirmezdi. Hatta akşam bara giderken de haber verdi. Fakat ben tırmanıştan dolayı o kadar yorgundum ki, ayrıca sağ arka bacak kaslarımda da bir ağrı vardı ve kendisine katılamadım. Gece eve geldiğinde:

– Gürkan kasabada bugün tur atmışsın, herkes seni görmüş. İnsanlara bende kaldığını ve neler yaptığını söyleyince herkes seni evine davet etmek istedi. Bende kalmasan bile istersen kasaba içinde birilerinde de kalabilirsin.

Ver bayrak ver. Asacağım hahah. Bazen bisikletin arkasına neden Amerika bayrağı asmadın diye soranlar oluyor. O bisikletin arkasına Japonya, Cezayir ve Brezilya ülkelerinin bayrağı asıldı. Asılma sebepleri:

•        Ülkede kimden yardım istediysem istinasız herkesin yardım etmesi,

•        Yolda giderken ülkenin her noktasında insanların seni bilmeden ve tanımadan içlerinden geldiği gibi evlerine davet etmeleri.

Bu ikisi Amerika Birleşik Devletleri’nin genelinde zaten yok, önceki yazılarımda bunu dile getirmiştim. Colorado eyaleti bir ülke olsaydı o zaman hak etmişti diyebilirim. Colorado eyalet bayrağı takılabilir.

Bir sonraki şehirde bisikletin frenlerini yaptırabileceğim çok iyi bir bisikletçi vardı. İyi olduğunu şuradan tahmin ediyorum; ülkenin en meşhur iki bisiklet rotasının tam kesiştiği noktaya bisiklet dükkanını açmışlar. Yoksa kasabanın internetten baktığım kadarı ile artı olan hiçbir yanı yok.

Trace evden ayrılacağım gün şöyle güzel bir davette de bulundu:

– Olur da Meksika’ya dönersen mutlaka haber ver. Baja California’da evim var, ne ben ne de çocuklarım oradaki yazlık eve pek fazla uğramıyoruz. Eve bakan insanlara senin gideceğini söylerim, orada da istediğin kadar kalabilirsin Gürkan.

Trace’e ne diyeceğimi bilemedim. Sadece sıkıca sarılıp teşekkür ettim. Bu seyahatte o kadar çok benzer durumla karşılaştım ki. Şu noktada yaşamaya karar verip hayatıma çok rahat bir şekilde devam edebilirim. Tercih meselesi. Ben yolda olmayı tercih eden biriyim. Bu şekilde gezmeyi tercih eden biriyim.

Ertesi gün yola çıktığımda gene az bir mesafe yapıp o küçük kasabaya vardım. İlk işim de bisikletçiye gitmek oldu tabii. Kafamdaki plan şöyle: hidrolik yağları değişir, ardından yola devam ederim. Ne kadar zaman alabilir ki?

Brandon dükkanın sahibi. Az biraz sohbet ettik. Sonra frenlere baktı:

– Gürkan elimde bir iş var onu bitireyim, senin bisikletine bakayım.

– Tamam Brandon, ben de kasabada takılayım.

Kasabaya sabah varmıştım. Öğlene kadar bekledim. Sonra dükkana gittim ki benim bisikleti daha yeni servis alanına çekiyor. Tabi bütün çantalar ve malzemeler de üstünden çıkmıştı. Sonrasında çıkıp biraz daha dışarıda zaman geçirdim ve dükkana geri döndüm.

– Gürkan kötü bir şey oldu. Bisikletin fren sistemini çıkartırken vida içinde kırıldı. Paslanmış ve ne yaptıysam olmadı.

– Tamam o zaman şöyle yapalım, sen orayı matkapla del. Küçük plastik kelepçe ile tutturuz.

– Peki.

Bunu yaparken matkabın ucunun çıkacağı yeri yanlış ayarladı bu sefer de vitesi tutan kelepçeye zarar verdi. Artı bunları bisikletin gidonunda yaptığı için gidon bandını da yırttı.

Mengeneye sıkıştırdığımızda iş işten geçti. Kelepçe kısmı da kırıldı. Bu arada kendinin de iki matkap ucu kırıldı. Fren kolu içinden vidayı çıkaramadık.

– Brandon bu iş böyle olmayacak. Elinde başka aynı modelin fren kolu var mı?

– Gürkan bu fren kolu en üst seviye vites fren kolu ikilisi, bunun üstüne başka bir model yok. Ancak sipariş verirsem gelir. Bilgisayardan bir bakalım mı?

Bu arada hava kararmaya başladı, bisiklet dağılmış halde. Çantaları alıp ancak yakındaki 10 odası olan küçük bir işletmeye yerleşebilirim ki onu da hemen yapmam lazım, yoksa orada da yer kalmaz. Yolda olan araç sürücüleri dinlenmek için tüm odaları doldurur.

– Sen sipariş durumuna bir bak, ben gidip şu karşıdaki otelde yer ayarlayayım kendime. Anlaşıldı bu gece burada kalacağım.

Küçük kasaba dedik, bir şey yok dedik. Ulan tek gecelik en dandik otel odası fiyatı 125$ + vergi çıktı iyi mi? Yapacak bir şey yok. Odayı tutup tekrar bisiklet dükkanına geri döndüm.

Sonuç; 4 gün sonra fren kolu dükkana ulaşıyor. Benim surat düştü, çünkü otel konaklaması 500$’a patlayacak.

– Fakat ben sana söyle bir güzellik yapacağım. Şurada duran Enduro Santra Cruz bisikletin üzerinde aynı fren vites kolu sistemi var. Fren kolunu oradan söküp senin bisikletine takacağım. Ve bu liste fiyatını senden alacağım.

– Teşekkür ederim Brandon.

Dükkan 18:00’da kapanıyordu, bizim her şeyi bitirip dükkandan çıkmamız 22:00’ı buldu. Ben şöyle söyleyeyim; birçok yerde yapılan bu işlemlerden sonra sırf işçiliğe 500$ dolar istenirdi. Brandon benden sadece malzemelerin normal fiyatlarını ve normal servis ücretini aldı.

Two Pines Supply, Granby Colorado’da bu dükkanın sahibi olan Brandon’a selam olsun, teşekkür ederim.

Sabah kalkıp Grand Juction’a doğru yola çıktım. Bu arada yolda başka bisikletçilerle de karşılaşıp biraz sohbet ettim. Herkesin yol alış şekli hakikaten çok farklı…

Telefona bir mesaj geldi. Birkaç gün sonra kısa süreliğine yeni bir yol arkadaşım olacak.

Privacy Preferences

When you visit our website, it may store information through your browser from specific services, usually in the form of cookies. Here you can change your Privacy preferences. It is worth noting that blocking some types of cookies may impact your experience on our website and the services we are able to offer.

Click to enable/disable Google Analytics tracking code.
Click to enable/disable Google Fonts.
Click to enable/disable Google Maps.
Click to enable/disable video embeds.
Web sitemiz, esas olarak 3. taraf hizmetlerinden gelen çerezleri kullanmaktadır. Çerezleri kullanmamızı kabul etmelisiniz.