• ANLIK KONUM Garmin inReach

  • 7 Ocak 2025

911 aradım ve Roswell Şerifi hemen yardıma geldi.

911 aradım ve Roswell Şerifi hemen yardıma geldi.

911 aradım ve Roswell Şerifi hemen yardıma geldi. 768 1024 Gürkan Genç

Teksas büyük bir eyalet, gidilecek çok yer olsa da benim rota üç aşağı beş yukarı belli. Başkent Austin’e doğru pedallamaya başladım. Orada kalmayı çok istiyordum fakat bu şansımı Özlem ve Julien’ın evinde uzun süre kalarak kaybettim.

Austin şehrine varmaktansa oraya doğru yaklaşmak bile beni nasıl mutlu etti anlatamam. Arkadaş aylardır dümdüz yollarda pedal çeviriyordum; sonunda tepeler, tırmanışlar başladı. Anlatamam mutluluğumu, sonunda be çok şükür. Şaka değil gerçekten ama gerçekten düz yolları, bölgeleri hiç ama hiç sevmiyorum.

Austin şehrine girdiğimde gözüme çarpan ilk olay toplu taşıma araçlarının olması ve bu toplu taşıma araçlarını beyaz yakalı dediğimiz kesimin de kullanması. Ayrıca Florida’dan sonra bisiklet yollarını adam akıllı bir şekilde tekrar şehir içinde görmeye de başladım. Tertipli düzenli bir şehir Austin ve tabiki de Houston’dan çok daha güzel.

2015 yılında Berat adında genç bir takipçim bisikletle yapmak istediği Amerika turundan bahsediyor ve bir gün buraya geleceğini söyleyen bir e-posta atıyor. O bisiklet turunu istediği gibi yapamamış ama Amerika Birleşik Devletleri’nden yeşil kart kart kazanıp, çalışma iznini alıp burada barmen olarak çalışmaya başlamış ve beni evine davet ediyor. Kalmam konusunda çok ısrar ediyor, Austin’e sadece 2 gün ayırmıştım sonrasında 3 güne çıkardım.

Erdinç de beni Afrika’da pedalladığım dönemlerden takip ediyor. Türkiye’de müzik öğretmeniyken geliyor buralara, vatandaşı oluyor ve burada yaşamaya başlıyor. Bisikletle olmasa da O da motorsikleti ve karavanıyla ABD’de turlar yapmış. Hem beni çok iyi tanıyor hem de yolun beni nasıl zorladığını iyi biliyor. Durumun farkında. Bir akşam açık hava konserine gidiyoruz, Berat ile Erdinç’i orada tanıştırıyorum. Arkadaş olmalarına vesile oluyorum.

Bu arada bir akşam Erdinç voleybol maçına davet ediyor. Türklerin düzenli olarak iş çıkışı maç yaptıkları kumsal voleybolu alanı varmış, birlikte oraya gidiyoruz. Ortam inanılmaz hoşuma gidiyor, oldukça keyifliydi. Büyük şehirlerin içindeki parklara böyle alanlar açacaksın ve buraları işleteceksin. Ankara da Lozan parkında olur mu diye düşündüm. Olur ama burdaki gibi olmaz. Austin de sokak hayvanı görmen nerdeyse imkânsız. Kedi ve köpek yok. Biz de olsa o kum sahanın içine kedi de köpekte sıçar sende ayaklarınla oalanın içinde oynayamazsın. Tek örgü ile çevresini çevirsin bu arada kapıyı da sürekli kontrol etmen lazım ki kedi köpek içeri girip sıçmasın işemesin. Tel örgüye girdin mi de işte burdaki gibi topu kurtarma şansın olmaz. Kısacası zorlama bir şekilde oluyor olursada. Neyse bu alan hoşuma gitti, gece 23:00’a kadar kaç set voleybol oynadık hatırlamıyorum.

Maç sonunda oturup muhabbet ediliyor. Bana da soruyorlar abi sen ne işle meşgulsun diye. Ben de Amerika’ya gezmek için geldim, Erdinç’in misafiriyim deyip konuyu geçiştiriyorum. Birkaç dakika sonra Erdinç yanıma gelip “Abi neden kim olduğunu neler yaptığını söylemiyorsun, hayret adamsın” diyor. “Böylesi daha iyi boşver” deyip onu da geçiştiriyorum.  Sonrasında gruba yeni katılan bir arkadaş tekrar ne iş yaptığımı soruyor. Erdinç lafa girip; “Aslında Gürkan Genç ülkemizde meşhur biri ama sizler bilmiyorsunuz O da söylemiyor ne yaptığını” diyor ve anlatıyor yaptıklarımı.

Ülkelerini daha iyi yaşam standartlarına sahip olmak hayali ile terk etmiş, sabahtan akşama kadar çalışan, koşturan otuzlu yaşların başında olan genç gruba ne yaptığımı anlatmamın hiçbir önemi yoktu. Zaten Erdinç anlattıktan sonra da bir sesizlik oldu. Aralarından biri aniden “Türkiye’de arabamla bir bisikletliye çarptım ve öldürdüm ama suç bende değildi” dedi. Karşısında bisikletle dünyayı gezen bir adam var ve yüzüne karşı kurduğu ilk cümle buydu.  Kafamda deli sorular ama sormuyorum. Büyük ihtimal ülkeden kaçan biri, sebebi de ya bu ya da başka bir durum. Sessizce onları gözlemliyorum. Bisikletle dünya turunu algılamaya çalışıyorlar. Birkaçı tebrik ediyor.

Aralarından biri; “Hayat koşuşturması içinde bu tarz aktiviteler yapan insanları takip etmemiz imkânsız. Hepimizin kendi sıkıntısı veya koşturmacası var. Kusura bakma seni bilmiyorum ve adını ilk defa duydum, sadece ben değil herkes seni ilk defa duyuyor” dedi.

Yukarıda da dediğim gibi:

•        Şu gün bile ülkemdeki gençliğin %99.98’inin zaten benden haberi bile yok. (0-30 yaş arasını Facebook, Instagram verilerini temel alıp bu bilgiyi yazdım)

•        Ülkemde beni bilen 0.02’lik bir kesim için de yaptığımın ne kadar önemi var 14 senede bunu gözlemleyebildim. Üç aşağı 5 yukarı rakam bile verebiliyorum

•        2011’de Eskişehir Anadolu Üniversitesi öğrencileri için verdiğim sunum sayesinde gelecekte durumun ne olacağını çok iyi anlamıştım. Bu yüzden bazen bulunduğum ortamlarda kendimi tanıtmak veya konuşmak bile istemiyorum. Açıkçası başkalarının ben o ortam içindeyken benim yerime yapmasını da hoşuma giden bir durum değil. Benim olmadığım yerlerde konuşulabilir. Çünkü oradayken bu sefer de asla anlamlandıramayacakları bir durumu birkaç dakika içinde onlara anlatmaya çabalamamın yorucu olduğunu ve beni üzdüğünü fark ettim.

Neden üzücü oluyor… Çünkü bir şeyleri anlatırken o başımdan geçen anları tekrar tekrar yaşayarak anlatıyorum. Yaptıklarım yaşamım ve geçim kaynağım, işim, her şeyim fakat karşımdaki için çoğunlukla anlamlandıramadığı boş bir aktivite oluyor. Herkes yaptığı işi gururla anlatır ve taktir edilmek ister. İnanın büyük bir çoğunluk için çok anlamsız geliyor. Bu yüzden de yaptıklarımı çocuklara ücretsiz anlatıyorum, büyükler için de sahneye çıkmadığım sürece anlatmamayı tercih ediyorum.

Austin’den ayrılmadan önce Cihan Yavuz ile de bir araya geliyoruz. Kendisi ile yıllar içinde bir iki defa mesajlaşmıştık. Bana şöyle bir şey diyor; “Gürkan sen her zaman idolsun ama senin bile yapmadığın bir şeyi yaptım” dedi. Gezerken farklı milletlerden birkaç çocuğu olmuş. Şu anki eşinden de çocuğu var. Bütün çocuklarını Amerika Birleşik Devletleri’nde toplamaya çalışıyordu ve onlara burada bir hayat kurmayı planlıyor. Helal olsun Cihan. Benzer bir hikâyeyi Nikaragua anılarımda anlatmıştım. Cihan kendisinde kalmam konusunda çok ısrar etti ama bir sonraki sabah erkenden yola çıktım. Hem Teksas faslını bitireyim hem de yıllardır belli aralıklarla maddi destekte bulunan Ahmet’i ziyarete gideceğim. Uzun zamandır bekliyor.

Kendisi ile daha önce hiç tanışmadık. Japonya seyahatimden beri takip ediyor. Dünya turunda da öyle kritik anlarda destek oldu ki, hissediyor mudur nedir anlamadım gitti.

Teksas’da Odessa adında bir yerde yaşıyor. Neden Odessa’da yaşadığını anlamamıştım. Bölgeye yaklaştıkça netlik kazandı. Her tarafta petrol kuyuları var. Parsel parsel bölünmüşler ve ortam tamamen çöl. Ne kadar ara yol seçsem de petrol taşıyan tankerlerden kurtulamıyorum.

Hava sıcaklığı iyice arttı. Teksas – New Mexico eyaletleri arasındaki Chihuahuan Çölü’ne de resmi olarak girmiş bulunuyorum. Gün içinde bisiklet üstünde 48 dereceyi çok rahat görmeye başladım. Bu çölün büyük bir çoğunluğu Meksika sınırları içinde yer alıyor fakat Amerika Birleşik Devleri’nde Teksas’ın batı ucu, New Mexico ve Arizona’nın güneyini de kapsıyor. Benim rota New Mexico içinde başkent SantaFe’ye kadar gidiyor ve çölün sınırı da oraya kadar, sonrasında ortam değişiyor.

Şimdi burada başka bir konuya geçelim.

Bir tur bisikletçisi olarak ilk ziyaret ettiğim diyar Orta Asya ülkeleri ve Doğu Asya ülkeleri oldu. Bisikletin üzerinde çantalar ve sportif kıyafetlerle gezen biri bu toplumlar içinde gözüktüğünde bir turist olduğu %100 belli oluyor. Gidilen ülkedeki yerel halk olsun, o ülkedeki turist olsun bir şekilde misafirperverlik gösteriyor. Senin nereli olduğunun veya ne yaptığının hiçbir önemi yok, ki bunu bilemezler de.

Aynı şekilde Avrupa’da gezmeye başladığında orada da turist olarak görünürsün. Hatta kültürlerinde bisiklet ve bisikletli yaşam olan ülkelerde saygı duyarlar ve mutlaka bir şekilde yardımcı olurlar.

Ortadoğu’da inanılmaz bir misafirperverlik ve saygı ile karşılanırsın. Afrika’da gene turistsindir ve seni o yokluk içinde bile misafir etmeye çalışırlar, ilgi gösterirler.

Güney Amerika kıtasında yıllarca kalıp hemen hemen her ülkesini metre metre gezdim, misafirperverlik muazzam.

Fakat işler Kuzey Amerika’ya yani Amerika Birleşik Devletleri’ne geçtiğimde 180 derece değişti.

Bunu diğer yazılarımda da belirtmiştim. Florida Miami’den başladığım Amerika Birleşik Devleti’ndeki seyahatimde New Mexico eyaletinde Lincoln kasabasına kadar genel olarak Amerikan vatandaşı benden korkuyordu. Yaklaşık 5000 kilometreden fazla bir mesafede yolda ıssız bir alanda beni gören yerel halktan kimse gelip “Bir şeye ihtiyacın var mı? Su ister misin?” demedi. Burada yanlış anlaşılma olmasın; benim ne suya ne de bir şeye ihtiyacım var. Zaten bisikletim üzerinde ıssız yerlere her an girebilirim diye her şey mevcut. Hadi ama artık, 14 yıldır yoldayım bu kadar salak yerine koymayın. (Bunu özellikle belirtmek zorunda kalıyorum, çok komik farkındayım. Fakat bizim ülkemizde haberim yapıldı. Haberde “Çöl geçerken kimse su bile vermedi” başlığı vardı. Haberi yapan tabi en can alıcı kelimelerle kısa kesmiş. Halkımızın %99,99’u haberin genelini okumadığı gibi benim kim olduğumu da araştırmadıkları için yaptıkları yorumları görmeniz lazımdı. Hakaret eden, aşağılayan, salak muamelesi yapan ile doluydu tüm yorumlar. Tebessüm ettim, ne yapayım ki benim vatandaşımın çoğunluğu da işte böyle)

Mesafeyi belirttim dikkat ettiyseniz, 69 ülkede böyle bir durum ile karşılaşmadığım gibi böyle büyük bir mesafede kimsenin misafirperverlik göstermemesi de bana ilginç geldi ve yol boyunca sebebini düşündüm. Şu üç madde ortaya çıktı;

1)   Amerikalılar’da böyle seyahat eden bir bisikletçi kendi ihtiyaçlarını karşılayabilir düşüncesi olabilir.

2) Amerika Birleşik Devletleri’nde bireysel bir yaşam tarzının benimsenmesi ve kişisel özel alanların çok sıkı bir şekilde belirlenmiş olması, yabancılardan çekinilmesine sebep veriyor olabilir.

3)  Amerikalılar’ın kültürlerinde misafirperverliğin olmaması olabilir.

Birinci maddeyi ele aldığımda, yazıyı yazdığım günü temel alarak ilerlersem, 10 eyaletten ikisi için geçerliydi. Utah ve Colorado’da insanlar yaptığıma saygı duyuyor ve bütün olasılıklara karşı hazırlıklı olabileceğimi ya düşünüyor ya da biliyorlardı. Ona göre davranıyorlardı.  Kalan sekiz eyalet ne yaptığımı bir türlü anlamadı veya anlamakta istemediler.

Üçüncü madde de değil çünkü, Amerikalılar kim olduğumu ve ne yaptığımı tam olarak anladıklarında aman Allah’ım inanılmaz bir misafirperverlik gösteriyorlar. Bu sefer de yapılanlara şaşırmamak elde değil.

O zaman geriye kalıyor 2 numaralı madde kalıyor. Bu ülkede diğer ülkelerde görmediğim anormal bir korku var Özel alan durumu da bunla beraber geliyor.

Çoğunlukla bu “korku” durumunu devlet yarattı deniyor.  Devlet yaratmış gibi gözüküyor ama farklı bir perspektiften bakmadan olmaz. Şahsi düşüncem devletin kanunlarındaki açıktan ve toplumun ahlaksızlığından gelinen nokta korku devleti olmuş. Bu ülkenin içinde yaşayan her bir Amerika vatandaşı bu korku imparatorluğunun yaratılmasında etken. Çünkü bu açığı görüp buradan para kazanma durumu var.

Sigortacılık, avukatlık, sosyal medya içerik üreticiliği ve daha benim aklıma gelmeyen veya görmediğim yöntemler var.

Bir önceki yazımda yaşanılanı okuduysanız, başkasının çocuğunu, çocukları ile oynaması için neden evine alsın ki bir vatandaş? Yolda yardıma ihtiyacı olan birinin kim olduğunu bilemezsin, yardım edersen belki başın belaya girecek. Ben bu ülkede bisikletle gezdiğimden dolayı birçok eyaletteki Amerikalı için dilenciyim. Youtube’da çekilen videolara bir bakın. Dilencileri gösteren çeken toplumun korkmasına vesile olan kaç kişi var.

Bir toplumun en tehlikeli bölgelerini, silahlı alanlarını, çetelerini, soyguncularını mı daha çok tanıtılıyorlar yoksa güzelliklerini mi? Korkutucu durumların paylaşımından birileri daha çok izlenerek para kazanmıyor mu? Bunun bu şekilde olmasına kim izin veriyor? Devletlerin ta kendisi. İçerik üreticisi; “Halkı bilgilendiriyorum” diyor. Bunun otokontrolü de eğitimsiz bireyin kendisine bırakılmış. Toplum bilinci, felsefe, sosyoloji, ahlak, psikoloji hiçbir şey umurunda değil. Yaptığı çalışmadan para kazanacağını bilmese, ne zamanını bu içeriklere yapmaya ayıracak, ne de hayatını tehlikeye atacak görüntüler çekecek. Toplumu ne kadar korkutursan o kadar izlenir, o kadar para kazanırsın. İletişim Fakültesi Radyo-Televizyon – Sinema mezunuyum ve bilgi paylaşımında özellikle ‘Etik habercilik’ adı altında bir başlık vardı. İşin okulunu bitirenler veya iletişim medya sektöründe olanlar farkındadır.

Lincoln kasabası ve öncesinde Roswell şehrinde neler oldu anlatmadan önce Teksas’da konaklayacağım son şehir olan Odessa’da Ahmet’in evine varmadan bir gece önce mola verdiğim küçük kasabada yanıma gelen bir çiftçi ile olan sohbeti anlatmak isterim. Kullandığı aracın arkasında iki bisiklet, tam mola verdiğim benzin istasyonundan içeri girecekti ki geri dışarı çıktı:

– Uzun bir yoldan geliyorsun gibi, bu bisiklet oldukça sağlam gözüküyor.

– Evet oldukça uzun bir yolculuk.

– Ülkeler arası mı seyahat ediyorsun?

– Evet.

– Hayatım boyunca yaptığını yapmak istedim. Şu an 70 yaşındayım ve hayatımın sonuna kadar harcayamacağım kadar param var ama senin şu an yapmakta olduğun seyahati gerçekleşirecek kadar ne gücüm ne de cesaretim var. Burada maalesef öğlen yemeği satılmıyor, lütfen şu 20$’ı kabul et ve bu seyahate benim de ufak da olsa bir desteğim olsun.

Böylelikle Amerika Birleşik Devletleri’nde 5000 kilometre sonunda ilk defa biri kim olduğumu ne yaptığımı bilmeden 20 dolar vererek destek oldu, wowww. Bisikletim için Odessa şehri yakınlarında iyi bir bisikletçi önerdi. Adamın verdiği para ile de yol üzerinde öğlen yemeği yedim.

Odessa şehrinde Ahmet ve eşi Celine’ın evine misafir oldum. Ahmet Türkiye’de bir üniversitede öğretim görevlisiyken yeşil kart seçeneğini kullanarak yıllar önce Amerika’ya yerleşiyor. Birçok işte çalıştıktan sonra kendi taşımacılık şirketini kuruyor ve kendi kamyonuyla ülke içinde yük taşıyor. Neden Odessa şehrinde yaşıyorsun diye sorduğumda da verdiği cevap çok basitti: “Gürkan bu bölgede petrol var ve taşımacılığın merkezi burası diyebilirim”. Meksika sınırına yakın olması ve civarın petrol tarlası gibi olması bölgedeki taşımacılığın önemli bir noktada olduğunu zaten gösteriyor. Yukarıda da demiştim her yer kamyonlarla dolu.

Bu arada şunu da söylemekte fayda var. Bu bölgede ilk kuyu 1923’de açılmış, şu anda bölgede 2000 üzerinde petrol kuyusu var. Ahmet bir dönem kamyonuyla petrol taşıdığından bu konuya oldukça hakimdi.

Ahmet Türkiye’de coğrafya öğretmeniymiş, bu sebepten ötürü de ülkemizde birçok alanı gezme fırsatı bulmuş. Hem aldığı eğitimden dolayı hem de ilgi alanları ile evdeki sohbetlerimiz hakikaten çok güzeldi. Müsait olduğu bir günde beni aracı ile sabahtan yola çıkarak 1000 kilometre yapıp Big Bend Ulusal Parkı’na, Balmorhea Eyalet Parkı’na ve Marfa kasabasına götürdü.

Böylelikle Big Bend benim Amerika’da gittiğim ilk ulusal park oldu. Bir coğrafya öğretmeni ile böyle muhteşem bir coğrafyayı gezmek tabi ki ayrıca kıymetli ve değerli oldu. Çok güzel yerler görüp çok güzel de bilgilendim.

Gene burada kaldığım süre zarfında hastanede kan tahlillerimi yaptırdım. Sine Akten sağolsun New York’tan benim için bir belgeyi buradaki hastaneye gönderip kan tahlili yaptırmama vesile oldu. Her şey dört dörtlük çıktı. Yola devam.

Ayrıca tesadüf eseri burada Türkiye’de öğretim görevlisi olan Mustafa ile de tanıştık. Yüksek lisans programında görevli olarak gelmiş. Arıların çöl ortamında polenleme süreci ile ilgili bir çalışma yapıp Türkiye’ye geri dönecekti.

Ahmet ile Amerika içinde her daim karşılaşma olanağımız var. Celine de güzel yemekleri için çok teşekkür ederim. Tekrar görüşeceğiz (bir ay sonra yolda tekrar görüştük). Ahmet’e 14 yıldır sıkılmadan takip edip desteklediği için, üstelik en ihtiyaç duyduğum dönemlerde yardım ettiği için tekrardan teşekkür ederim. Görüşürüz.

Teksas bittikten sonra en büyük şehir Roswell oldu. Lan şehir hakikaten enteresan. Şehirde şöyle bir tur attım; bendeki izlenimi şu oldu:

Sanki şehire arada bir dış dünyadan birileri geliyor, alışveriş yapıyor ve gidiyorlar gibi bir görüntü var. Dükkanların satış stratejisi bunun üzerine kurulmuş. Sebebi de 1947 yılında Roswell şehrine düştüğü ileri sürülen UFO. O gün bugündür bu şehir çok ünlü. Uzaylılar müzesi bile var.

Hatta bu müzede o dönem ve sonrasında yaşananlarla ilgili röportajlar, gözlemler, bilimsel araştırmalar yapan öğretim görevlilerinin paylaşımları falan da bulunuyor, yolunuz düşerse ziyaret edin.

Yukarıda ‘korku, bilinmezlik’ gibi durumların nasıl para ettiğinden bahsetmiştim. Yıla bakalım 1947, vuhuu 63 sene… Birileri fena keriz silkelemiş. Günümüz sosyal medyası ile de son 10 senedir aynı durum oluyor gibi (Yanlış hatırlamıyorsam 2015 yılında Youtube ve sosyal medya reklamlarından reklam geliri verilmeye başlandı)

Şehirde dolanırken bisikletçiye uğramış ve tanışmıştım. Hazır ordayken ve tanışmışken de kendisinden ön tekere akord ayarı yapmak için sehpasını kullanmak istedim ve jant sehpasını bana 10 dolara kiraladı. Ön tekerin akord ayarını yaptıktan sonra mekândan ayrılıp bir otele gidip yerleştim. Hem duş almam gerekiyor hem de kıyafetlerimi yıkamam gerekiyor. Ertesi sabah otel odasından çıktığımda kapının önünde 4 tekerlekli şu bisikletle karşılaştım.

Eric 5 günde benim 1 günde aldığım mesafeyi alıyor. Bisikletin ağırlığı inanılmaz. Tekerlek patladığında bisikleti araç krikosu ile kaldırıp tekerliği değiştiriyormuş. Bisiklette yaklaşık 40 litre su kapasitesi var, ayrıca benim tahminim 10 kilonun üstünde de yemek var. Zaten şu anda bu dediklerim 40 kiloyu geçti. Alet takımı, kıyafetler ıvır zıvır, bisikletin kendi ağırlığı. Üst tarafta güneş enerji paneli bile var. Fakat bu panel sadece elektronik cihazları şarj etmek için kullanılıyor. Bisikletin bir elektrik motoru yok. Bu asla ama asla benim yapmayacağım bir gezi tarzı. Zevkler ve renkler; böyle gezmekten mutlu.

Roswell şehrinden ayrıldım, yolda öğlene doğru hava sıcaklığı 53 dereceye ulaştı. Puh hakikaten sıcak. Fakat beni mutlu eden durum artık tırmanışların olması ve yavaş yavaş irtifamın yükselmesi.

Bir anda arka lastik indi… Hayda bu ne şimdi? Kesin bir kamyon lastiğinin parçasının ince teli lastiğe battı. Bu lastikleri Mart 2023 yılında Ankara’da Erdoğanlar Bisiklet’ten almıştım, Schwalbe Maraton MTB Plus. Kullandığım lastiklerin tamamı internet sayfamda yazar. Bu kullandığım lastiğin ömürü 10.000 kilometre,  daha önce test edip onaylamıştım, değiştirme zamanı geldi. Fakat bu sefer farklı bir marka ile devam etmek istiyorum. Santa Fe şehrinde değiştireceğim.

Bu arada Odessa’dan çıktıktan sonra tur bisikleti ile 14 yıldır en hızlı 100 kilometre ortalama rekorumu da kırmış oldum. Saatte 30 kilometre ortalama. Bu bir hibrit kadro (MTB/ Gravel/ Tur bisiklet) Bisikletin ağırlığı 35 kilo falan. Her şey nizami, veriler de Strava’da kayıtlı. KRON G1 hakikaten efsane bir kadro oldu. Ufak birkaç değişiklikle kusurusuza yakın olacak bir de bu modelin elektrikli bisikletini de yapmak hayallerim arasında. Kısmet bakalım olacak mı?

Neyse lastik patladı. Bu sıcakta bisikletin arka tekerini çıkardım, iç lastiğe bir baktım sibop yerinden yarılmış. Daha doğrusu, sıcak kaynakla yapılmış ek kısım havanın sıcaklığından ve benim de tırmanış ile uyguladığım basınçtan gevşemiş açılmış. Tamamdır sebebini anladım, notumu aldım. İç lastiği değiştireyim.

İkinci iç lastiği aldım, şişirdim şişirdim, ufff hava çok sıcak kan ter içinde kaldım dedim ve iç lastik infilak etti? Haydaaaaaaa bu neydi şimdi? Şansızlığa bak. Yeni bir iç lastik taktım, şişirdim şişirdim, bir süre sonra o da sibop yerinden yırtıldı. Haydaaaaaaaaa birinciye eyvallah da ikinciye hayır başka bir şey var… Üçüncü iç lastiği takıyorum, bu yeni ince iç lastiklerden ve lastik şişmiyor. Sebebini anlamıyorum, hava basıyorum basıyorum şişmiyor…

Dördüncü iç lastiği takıyorum. Bu sıcakta hakikaten sağlam efor. Üstelik bulunduğum noktada güneşten korunacağım tek bir ağaç veya yapı bile yok, çölün ortasında bir yer. Ve bu yaşanılan sürecin bir videosu veya fotoğrafı da yok. Roswell’den çıkmışım, 60 kilometre yapmışım, tek bir yerleşke yok. Önümdeki ilk mekân bir benzin istasyonu, o da 20 kilometre sonra. Ondan sonra iç lastik alabileceğin en yakın yer 200 kilometre ileride yer alan bir bisikletçi ve yolda gene bir şey yok. Yani iç lastik gitse durum sıkıntı. Ne olur ne olmaz diye yanıma 6 litreden fazla su almıştım. Bu tamir süresince çok fazla terledim.

Dördüncü lastik şişti ama sonra geri indi. Çıldırmamak elde değil. Önce iç lastiği kontrol ettim. Evet iki patlak var. Bundan önceki lastikler sibop bağlantı yerinden yırtıldığı için bir kamyon lastiği telinin girmiş olabileceğini düşünmemiştim, ara ara ara lan bulamıyorum, dış lastiğe batan bir şey yok. İç lastiklere yama koydum. Tekrar şişirdim. Tekrar lastik indi. İç lastiği kontrol ettim tekrar, patlak var. Dış lastiği kontrol ederken bu sefer tepe lambasını taktım, milim milim kontrol ediyorum. Sonunda o ince teli buldum. Allah belasını versin.

Lastiği şişirdim. Yola çıktım, bir süre sonra lastik geri indi fakat bu 5 kilometre içinde oldu bu inme işi. O zaman her 5 kilometre bir şişireyim, beni en azından şu önümdeki benzin istasyonuna kadar götürsün. Güneşin altında kavruldum desem yeridir.

Benzin istasyonuna varıyorum. Benzinliktekilere Amazon’dan buraya bir sipariş geçtiğimde kaç günde geleceğini soruyorum, 4 gün diyorlar. Oha 4 gün benzin istasyonunda da çadır atmayayım ya, ne yapsam ne yapsam… Bu arada doktorum Sine Akten arıyor. Çöl geçişi nasıl gidiyor diye yaşanılanı anlatıyorum. O da ;

– Kutup ayısı durumu yaşanmış Gürkanım.

Ya ne yapacaktık bu duruma gülüp duruyoruz. Sonra aklımızdan 911’i aramak geçti ama ne diyeceğim ki heriflere. Sine dur yahu ben bir 911 ile konuşayım. Telefonu kapadım 911’i aradım:

– Merhabalar adım Gürkan Genç. Türk bisiklet milli sporcusu Gürkan Genç. Şu anda bisikletle dünya turu yapmaktayım. Sosyal medya adreslerim şunlar. Miami’den Alaska’ya doğru bisikletle gitmekteyim. New Mexico’da Roswell – Lincoln arasında şu benzin istasyonunda iç lastiklerim patladığından ve hasarlı olduklarından dolayı yoluma devam edemiyorum. Bulunduğum bölgeye Uber ve kiralık araç da gelmiyor. Roswell’den sonra en yakın bisikletçi yaklaşık 200 kilometre ileride bulunuyor. Eğer mümkünse Kamyonu (pikap) olan polis memuru beni burdan alıp geri Roswell’e götürebilir mi? Otostop çekmek yasak olduğundan ve yanımda bisiklet olduğundan kimse beni almaz. Şu anda mahsur kalmış durumdayım.

Bi iki saniyelik sessizlikten sonra:

– Gürkan bey, 5 dakika içinde size geri dönüş yapılacak.

Bisikletteki sandalyemi açtım, benzin istasyonunun önüne oturup beklemeye başladım. Hakikaten 6 dakika sonra telefon geldi.

– Roswell şerifi kamyonu ile birlikte yola çıktı, sizi almaya geliyor. Lütfen bulunduğunuz alanı terk etmeyin.

– Çok teşekkür ederim.

Oha olaya gel. Roswell’den şerif beni almaya yola çıktı. Hakikaten de adam koca bir kamyon ile yanıma geldi.

– Gürkan bey merhabalar, öncelikle çantanızda neler taşıdığınızı mesafenizi koruyarak bana gösterin ve bütün çantalarınızı boşaltın.

Adam haklı, güvenlik mesafesini koruyarak çantalarımın içindeki her şeyi gösteriyorum.

– Şimdi aracın arkasına bisikletinizi ve eşyalarınızı koyabilirsiniz.

Bu arada sıfır yardım var. Her şeyi benim taşımam gerekiyor. Bu da çok doğru bir hareket.

– Şimdi lütfen aracın arkasına şu alana oturun.

Bu arada Roswell yerine ileri de ki şehirde bulunan bisikletçiye bırakabileceğini de söyledi fakat beni Roswell’e bırakmasını istedim. 14 yıldır bu böyledir. Zorunlu kalmadıkça asla ama asla bu bisikleti bir araca koyup seyahat etmem. Ediyorsam %100 geçerli  bir sebebi vardır. Eğer gittiğim yolu tekrar en baştan pedallayacak bir durum varsa onu da yaparım. Mesela burada 60kilometreyi yarın tekrar pedallayacağım.  Bu arada şu detayıda vereyim. Amerika birleşik devletlerinde şu noktaya kadar böyle bir durum sadece 1 kere o da 50km bir mesafededir. Bunları da kayıt altına alan biriyim.

Suçluların oturduğu tamamen kapalı bir kutu içinde yer alan, araç için yapılmış özel bir kabinin içine beni oturttu. Adama normal bir ses tonu ile seslendiğimde beni duymuyor bile. Birkaç defa konuşmaya çalıştım. Sesimi yükseltince anca duydu. Baktım konuşmak zor, vazgeçtim.  Adam hakikaten beni Roswell’e kadar götürdü.

– Her şey için çok teşekkür ederim. Bir çorba veya yemek ısmarlamak isterim vaktiniz varsa.

– Çok teşekkürler Gürkan bey. Zorda olana yardım etmek bizim görevimiz. Yolculuğunuzda başarılar. İyi akşamlar dilerim.

Bir önceki gün kaldığım otele geri döndüm. Ertesi gün ön ve arka iç lastikleri değiştirdim ve gene her zamanki gibi 3 adet fazladan iç lastik aldım. Dün yaşanan olay 14 yıldır yaşanmamıştı. Bu yüzden bir önlem almamı gerektiren durum değil. Uzun yıllar boyunca da yaşayacağımı sanmıyorum.

Dün gittiğim yolu tekrar pedallayarak Lincoln kasabasına ulaşmayı başardım. Kasabanın önemli ve tarihi bir geçmişi olduğunu biliyordum. Fakat kasabada durunca çok daha güzellerini öğrendim.

Bu kasabanın ünlü olmasını sebebi meşhur haydut Billy The Kid. Amerika Birleşik Devletleri’nde hatta dünyada bilinmesinin sebebi bu kasabadaki sığır ticaretinin en doruk dönemlerinde taraflardan biri olması ve birçok kişiyi öldürmesi. Artı yakalandıktan sonra tam asılacağı sırada mahkemedeki görevlileri öldürmesi ve kaçması. Adam sonraları bir şerif tarafından vuruluyor. Vurulduktan sonra da özgürlük savaşçısı olarak efsaneleşiyor falan, ilginç bir hikayesi var. O dönemdeki mahkeme, hapishane ve diğer binalar da aynı formasyonu korumuş, günümüze kadar gelmiş.

Ben de neredeyse gün içinde 100 kilometreye yaklaştım. Hem dünün stresi hem bugünün sıcağı, molayı hak ettim.

Vay bir bar. Şurada durup iki soluklanayım. Tam eski usul oldu.

“Uçsuz bucaksız çölün içinden bir yabancı kasabaya girdi. Ne bu bölgenin ne de bu ülkenin insanına benziyordu. Siyah, güçlü atının üzerinden kendinden emin bir şekilde kasabanın tam ortasında yavaş yavaş ilerleyip, evlerinin verandasında oturan toprak sahiplerine selam vererek kasabanın sonundaki bara doğru yavaş yavaş pedallıyordu. Uzun süredir yolda olduğu belli. Barın önüne geldiğinde atından aşağı inip etrafı inceledi. Bisikletini dışardaki alana bağlayıp kahkahaların yükseldiği bara doğru ilerledi. Yabancı içeri girdiğindeyse içerdeki tüm kahkahalar bir anda kesildi ve herkes ona bakmaya başladı.”

Hani filimlerde yabancı kovboy içeri girdiğinde böyle bir olay yaşanır ya… Yemin ederim aynısını yaşadım. Bara gidene kadar herkes bana bakıyordu. Bara vardığımda:

– Merhabalar, şunu söylemem gerekiyor; kendimi gerçekten bir film karesinde oynayan bir oyuncu gibi hissettim. Dışarıdayken kahkahalarınızı duyuyordum. İçeri girdiğimde bir anda sustunuz.

Hepsi birden tekrardan güldü ve ne istediğimi sordular. Tabiki de soğuk bir bira içtim. Artık 50 derece sıcaklıktan böyle bir yere girdiğim için ne kadar rahatladıysam ve ne kadar susadıysam o birayı tek seferde bir içişim vardı. Uzun zamandır içtiğim en iyi bira hissiyatıydı. Birayı böyle içtiğimi gördüklerinde nereden geldiğimi ve neler yaptığımı söyleyince de bardaki konuşma tamamen bisikletle dünya turuna döndü. Dışarıya çıkıldı, bisikletimin fotoğrafları çekildi. İçerde fotoğraflar çekildi. Benden hiç bir ücret almadılar, üstüne bir de uyuyabileceğim güvenli bir yer verdiler. Yani anlayacağınız olay tam bir film karesi gibi yaşandı ve bitti.

Ertesi gün yolda ilk defa çıngıraklı yılan gördüm.  Bu bölgede Çadır kurduğum alanlarda çok rahatlıkla karşılaşabileceğim bir hayvan. Daha önce de dediğim gibi çadırın etrafına işenecek.

Ve bir eyaletin daha başkentine girmek üzereyim. New Mexico Eyaleti – Santa Fe.

 

 

 

 

 

 

Privacy Preferences

When you visit our website, it may store information through your browser from specific services, usually in the form of cookies. Here you can change your Privacy preferences. It is worth noting that blocking some types of cookies may impact your experience on our website and the services we are able to offer.

Click to enable/disable Google Analytics tracking code.
Click to enable/disable Google Fonts.
Click to enable/disable Google Maps.
Click to enable/disable video embeds.
Web sitemiz, esas olarak 3. taraf hizmetlerinden gelen çerezleri kullanmaktadır. Çerezleri kullanmamızı kabul etmelisiniz.