İsrail sınırından oldukça rahat geçtim. Ürdün sınırından da geçtim. Çıkıştaki son askeri kontrol noktasına doğru gidiyorum. Askerler durdurdu:
– Nereye gidiyorsun?
– Amman’a gideceğim.
– Bisikletin bu önündeki ne?
– GPS.
– Seni GPS ile bu ülkeye alamam.
– Hahahaha! (cidden güldüm şaka değil)
Ben gülünce elini GPS’e uzattı almaya çalıştı tabi yerinden çıkaramadı.
– Hey hey! DUR öyle alamazsın GPS’i!
– Bu ülkeye GPS ile girmek yasak!
Önce telefonumu çıkardım, telefonu gösterdim ve Google haritası açtım. Uydu görüntüsüne geçtim, bir de oradan ortamı gösterdim.
– Ülkelerimiz zaten dünyadan seyrediliyor bu bir. İkincisi senin ülkenin her yerini zaten bu GPS ile gezdim. Direkt İsrail’den gelmiyorum. Bu Gps ile önce Ürdün’ün her yerini gezdim sonra Filistin ve İsrail yaptım. Şimdi Suudi Arabistan’a gidiyorum.
– O cihazı vermeden bu ülkeye giremezsin. Bu kapıdan seni geçirmem.
Pasaportumun arasından bir kağıt çıkardım A4 boyutunda. O daha deminki horozumuz bir anda sessizleşti. Sessizleştiğini gören diğer polisler kağıtta ne yazdığını okudular. Bir kağıda bir bana baktı. O kağıtta kısaca; “Bu adam bisikletle dünyayı geziyor, Ürdün’e gelene kadar buralardan geçmiştir, gerekli tüm izinleri verin; imza, mühür.” Yani bekletme adamı, uğraştırma diyor kısaca. İsrail sınırından direkt ülkeye girip gezmemi sanırım arkadaş yediremedi kendine.
– Aşağıdan komutan var, ondan izin al öyle geçiririm.
– Boşuna beni aşağıgönderiyorsun.
– Komutan aramadan geçirmem.
Aşağı indim komutanın karşısına çıktım. Komutan kapıyı aradı durumu öğrendi, sonra bisikletin üstündeki GPS istendi. Bu arada ben de telefonla büyükelçiliği aradım ve yetkili ile biraz konuşup hasret giderdikten sonra telefonu komutana verdim. Komutan yetkiliyi dinledikten sonra telefonu kapadı ve geri verdi. Dış kapıyı aradı Arapça bir şey dedi,
– Tamam gidebilirsiniz Gürkan Bey…
Bisikletime binip tekrar yukarı çıkıyorum. Yolun tam ortasında büyükçe bir kulübe var. Geçen sefer kapıda 5 asker vardı. Ben daha kapıya varmadan kapıyı açtılar ve sadece en genç olan asker kapıda duruyor. Gülümseyerek o kulübenin içine bakıp el salladım.
Daha önceleri demiştim; aslında bu GPS’de iz tutma olayı bazı ülkelerde sıkıntı. Fakat Ürdün bu ülkelerden biri değil.
Akşama kadar pedallayıp ve biraz tırmanıp Sydney Hostel’in yolunu geri tutuyorum. Tarık’ı bir aydır görmedim özlemişim ya. Burası da evim gibi oldu hakikaten. Suudi Arabistan’a gidene kadar yaklaşık 26 gün daha bu Hostel’de kalıyorum. Gayet normal, Suudi Arabistan vizesi alıyorum veya almaya çalışıyorum bekleyeceğim. Ama gezecek yer de kalmadı. Suudi Arabistan vizesinin olayı nedir? Neden bu kadar zor çıkıyor veya çıkmıyor?
Suudi Arabistan için 3 vize çeşidi var:
- Çalışma Vizesi
Ülkede çalışmaya gitsem bu bana uygun. Fakat bir kefilin olacak ve onun verdiği sınırlar çerçevesinde ülkede çalışırsın. Ülkeden gideceksem kefilime söylemek zorundayım, başka bir şehre mi gideceğim gene ona söylemek zorundayım. Söylemedim mesela bir başka şehre gittim ve o şehrin polisi beni durdurdu. Sonra uğraş dur. Yani ülkede sana kefil olacak bir Suudi Arabistan vatandaşı bulmadığın süre ülkeye giremezsin veya yüklü miktarda bir parayı bu adamların bankasında tutuyorsun o zaman kendi kendine kefil olup iş kurabilirsin. Fakat gene gezme işinde sıkıntı var.
- Umre ve Hac Vizesi
Dini görevleri yerine getirmek için alınan ve sadece haram sınırları içinde bulunup gezebileceğin bir vizedir. Dışarıda gezemezsin. Gezdin mi o da ayrı bir sıkıntı.
- Transit vize
5 günlük verilen vize. Mesela Katar’dan Birleşik Arap Emirliği’ne gideceksem Suud’dan geçmem lazım. Bu vizeyi alabilirim.
Yani ülkeyi boydan boya gezebileceğim bir turistlik vizeleri yok. Haliyle durum böyleyken “Ben ülkenizi gezeceğim bu sırada da ibadetimi yapacağım.” demem bir halta yaramadı. Yaramadı çünkü 4 aydır bu vizeyi bekliyorum. “Gürkan Dışişleri Bakanlığı sponsor o sayede aldın senin için kolay.” diyenler oluyor. Bu dediğin olay Avrupa’da oluyor. Schengen bölgesinde Türkiye’ye dönmeden 1.5 sene gezdim, 1 dakikada vize aldığım noktalar var. Dışişleri Bakanlığı da “Baba gel sana bir destek olalım!” demedi. Emek çaba ortada, bir değer var ve neler yaptığımı görüyorlar ki destek oluyor. Büyükelçi düzeyinde de ulaşsak biz bu vizeyi en neticede alamadık. Elçilikte Halil bir gün yemekte tanıştığı bir Arap yetkili ile benim durumu konuşuyor dostane bir şekilde, sonrasında ben de Suudi Elçiliği’nin müsteşarı ile buluşuyorum. Çay içip bol bol muhabbet ediyoruz. Oradan buradan dünyadan derken durumu gayet basit bir şekilde izah ediyorum. Neden ülkeye girmek istiyorum. Burada yaptığım konuşma hakikaten çok önemliydi.
– Tamam Gürkan, dediğin şekilde yapmaya çalışacağız.
Halil’in konuştuğu kişi ile benim konuştuğum kişi bir araya gelip durum değerlendirmesi yapıyorlar. Bir hafta sonra da Suudi Arabistan elçiliğine çağırılıyorum. Önüme 3 kağıt koyuyor. Fakat ben böyle bir A4 ilk defa gördüm. Altın mı len bunun yanındaki şeritler?
– Gürkan Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığıülkeye girmene izin verdi. Yaptığın çalışmalar, gezdiğin ülkelere bakıldı ve dünya gezgini olduğun (Rahel: Kimlere dediklerini sonrasında öğreniyorum) için kabul ediliyorsun. Bisikletli bir gezgine ülkemizde 90 günlük vizeyi ilk defa veriyoruz. Vizenin üzerinde sana özel bazı maddeler yazıyor. Bu vizeyi gelecekte Hac için de kullanabilirsin.
Not: Bu izinden sonra Kas Gücü ile Suudi Arabistanı transit vize almadan gezecek bilinen ikinci kişi oluyorum (yıl 2015). Daha önce Amerikalı Pulitzer ödüllü gazeteci Paul Salopek National Geographic için 2013 de gezmişti. Suudi Arabistan’da pedallarken bir Hindistanlı’nın da ülkeyi 2014 yılında yürüyerek gezdiğini öğreniyorum. İki tane de 10 günlük trasnsit vize alıp geçen bisikletçi var
Hiç istifimi bozmadan sakin bir şekilde teşekkür ettim. Pasaporta vizeyi işlediler. Damgayı vurup imzayı attılar. Aldım cebime koydum, vedalaştıktan sonrada elçilikten çıktım. Biraz uzaklaştıktan sonra sokağın ortasında mutluluktan bağırıyorum hahahha.. 2011 yılında dünya turu rotasını çıkartırken Suudi Arabistan vizesinin verilmediğini, kimlerin neler neler yapıp almaya çalıştığını ama alamadıklarını birçok yerden okumuş ve duymuştum. Fakat buna rağmen ülkeyi rotaya eklemiş “Ben o vizeyi alırım!” demiştim.
Elçiliğe gidip vizeyi Halil’e gösterdiğimde o da inanamadı, hatta elçilikte herkes şok oldu çünkü böyle bir vize verildiğini ilk defa görüyorlar. Vizeyi aldıktan sonra tabi birçok e-posta geldi bu vizeyi nasıl aldın diye? Tek bir şeyden kaynaklı olmadı. Her şeyin bir araya gelmesi şart.
Diplomatik ilişki, bireysel diplomasi, arkadaşlık ilişkisi, 4 aylık bekleme süresi ve en büyük etken bisikletle dünyayı gezerken bunu internet sayfası ile arşivlemem ve kitlelere ulaştırmam. Olay sadece kendi ülkeni tanıtmak değil. Başka bir milleti, ülkeyi kendi halkına, yabancılara ve hatta o ülkenin halkına bir yabancının gözünden tanıtmak. Olayı anlayabilen bir yetkili için ülkelerine girmem cidden önemli!
Sonraki günlerde hep yatış yaptım. Ayça ve Tutku ile birlikte perşembe akşamlarını sinema gecesi yaptık. Arada bir yemeğe çıkıyorduk. Türkiye’den arkadaşım Gizem geldi onla birlikte bir süre beraberdik. Hostel’de yeni birçok arkadaş edindim. Yeni yılı Büyükelçimiz Sedat Önal, eşi ve büyükelçilikteki insanlarla birlikte kutladım.
Hani sabit hayata geçmeye ramak kalmıştı diyebilirim. Özellikle Ayça ve Tutku ile bağları hiç koparmadık ülkeden çıktıktan sonra da mesaj atmaya hep devam ettiler. Hatta Türkiye’ye dönüyorlar ve kendilerine bisiklet alıyorlar. Yunus Emre Vakfından Ecem ve Nuri akşamları bir araya gelip Puzzle yaptık. Gezindik bol bol sohbet ettik. Bu çiftin de hikayesi sürükleyici. Bosna da tayinleri Ürdün’e çıkmış ve burada hayallerini gerçekleştirmek için çalışığ çabalıyorlar. Bu çiftlede iletişimim kopmadı aradan uzunca bir sürede geçmiş olsa hala sık sık konuşur sohbet eder şakalışırız sosyal medya üzerinden.
5 Ocak 2015’de yola tekrar çıktım, hedef Suudi Arabistan. Ürdün’ün kuzeydoğusuna pedallayıp oradan Al Hadithah Suud kapısından ülkeye giriş yapacağım. Suriye’ye giden yolda çok ciddi bir trafik vardı, ne zaman ki Suudi Arabistan istikametine döndüm trafik bitti. Ürdün Suriye ticareti son sürat devam ediyor. Kamyon tır hiçbir şey gitmiyor. Çok sakin bir sınır kapısı. İki defa sivil polis durdurdu. Nereye gittiğim soruldu ve pasaporta bakıldı. Birkaç defa da yoldaki kontrol noktalarında mola verdim. Polisler çay ikram etti. Ürdün sınırındaki son Şehir Al Azrag. Bu şehirde de yemek yemek için durduğumda girdiğim restoranda Amerikan askerleri ile karşılaştım. GPS’de hemen yanıbaşımızda bir askeri havalimanı olduğu gözüküyor. Amerikalılar bisikleti o şekilde görünce şaşırdılar sordular nerden geldiğimi, anlattım ben de. İki tanesi hemen adreslerini verdi. Amerika’ya vardığımda şehirlerine bekliyorlar.
Bu şehirden yola çıktığım gün öyle bir kum fırtınasına yakalandım ki aklıma Türkmenistan’da yakalandığım kum fırtınası geldi. Üzerime hemen kıyafetleri geçirdim, gözlüklerimi taktım. Bu sefer ekipmanım sağlamdı. Görüş mesafesi oldukça düştü. Zar zor sınıra varmayı akşama doğru başarıyorum. Ürdün sınırını geçtikten sonra bir yerlere çadır kurar uyurum. Ürdün sınır kapısından geçişim gayet kolay oldu.
Suudi Arabistan sınır kapısına doğru yaklaşıyorum. Güvenlik kulübesindeki herkes dışarı çıktı. Aha macera başlıyor. Gülümseyerek karşıladılar. Açık söylemem gerekirse Suudi Arabistan’da girerken ön yargılarla giriyorum. Bisikleti şortla sürüyorum diye tutuklanabilirim veya yanlışlıkla kadınların olduğu bir yere girsem ne olacak? Hep kulaktan dolma bilgiler ve hep bir noktaya gidip yaşayan veya gören insanların bilgileri bunlar veya o ülkeye çalışmaya gidenlerin. Mekke, Medine, dışında Cidde, Riyad hakında bile fazla bilgim yok. Kısaca ülke hakkında hiçbir şey bilmiyorum. Fakat Ürdün’den ayrılmadan önce Tutku’ya dediğim gibi, “Tutku, Tecrübelerim beni yanıltmıyorsa Suudi Arabistan’da çok farklı bir misafirperverlik göreceğimi düşünüyorum.” ve aynı şeyi Tutku da söyledi. Bu da seyahatlerimde şehirlerden çok köyleri gezmenin, arazide çadır kurup yaşamanın verdiği bir tecrübe.
Kapıdan hemen geçirdiler bir binaya doğru yönlendirdiler. O noktada parmak izi ve göz taraması yapıldı. Pasaport incelendi, gittiğim ülkelere bakıldı. Suudi Arabistan vizesinin fotokopisi çekildi. İçerden üst rütbeli bir polis ve diğer arkadaşlar da geldi. La ne oluyor ki altı üstü bir damga basılacak. Haaaaaa bak şimdi aklıma geldi pasaportta İsrail’e girdiğimi gösteren bir damga var : ) Bakalım denilenler doğru mu? Bu ülkeler beni ülkelerine almayacaklar mı? İsrail Vizesi Pasaportta değil fakat ülkeye girdiğimi gösteren damga pasaportta : )…………………………… Bunları düşünürken biranda ülkeye giriş damgasını bastılar. Sonrasında da film koptu. El sıkışmalar el uzatmalar başladı HAHAAHHAHA.. O zamana kadar çok resmiydik. O binada 20 kişi mi vardı? Yirmisiyle de selfie çektik mi? Nereye gideceksin şimdi diyorlar. Taberjal, Hail, Al Ula, Medina, Bedr, Cidde, Mekke, Taif, Riyad, Damam. Şimdi ben böyle saydım ama bu saydığım şehirlerin toplam mesafesi 3500 km, girdi çıktı gezmelerle birlikte bisikletle yapılacak 4000 kilometreden bahsediyorum. 90 gün içinde her gün 45 km pedallamam lazım. 7 gün veya 10 gün dinleneceğim noktalar veya misafir edileceğim evler olacak, ayrıca gezeceğim güzel yerler var. Yani ülke içinde pedalladığım günlerde en az 100 km yapmam lazım ki ülkeyi 90 günde bitirebileyim. Ayrıca 400 km ile 100 km mesafeler arasında tek bir yapının olmadığı çöl geçişlerinin sık olduğu bir ülke. Asya kıtasında Moğolistan Gobi Çölü’nden sonra kıtanın en büyük ikinci çölü bu ülkede. Arabistan Çölü.
Böyle bir ülkede sen insanlara lan ben buraları gezeceğim dersen adamlar kendi dillerinde “Hasiktir len bisikletle nereye geziyorsun!” der. Bunları dediler evet. Fakat bu şehirleri söyleyince de alkışladılar. Binadan çıktıktan sonra gümrük kontrol binasına geçtik. Çantalarımın içinde neler var bakılacak.
Beni gene şık bir odaya aldılar. Karşımda krallarının ve çocuklarının fotoğrafları var. Odada birini bekliyorum. İçeriye beyazlar içinde traşı falan yerinde üzerindeki kıyafeti üstü de oldukça temiz pak bir Arap polis girdi. Merhabalaştık. Oturduğumda Arap kahvesi ve hurma ikram edildi.
– Gürkan Bey öncelikle ülkemizi ziyaret ettiğiniz için çok teşekkür ederiz. Sizin gibi değerli bir seyyahın ülkemizi gezmesinden ve tanıtmasından mutluluk duyacağız.
Hööööööö?? Günün verdiği yorgunlukla benim bakışlar haliyle mala bağlamış durumda.
– 26 gün önce vizenizi aldığınızıbiliyoruz bir şey mi oldu? Her iki sınır kapısında da sizi bekliyorduk geçgeldiniz.
Vay vay vay. Ulan yeminle adamdan nerdeyse beklettiğim için özür dileyecektim. Baba ne oluyoruz yahu beklemeler falan karşılama töreni. Çok enteresan. Anlaşıldığıüzere gene peşimizde istihbarat gezecek. Genellikle kendilerini bana göstermemeye çalışıyorlar da artık anlıyorum. Psikopata bağladılar beni de. Sıçmaya giderken bile ula kimse var mıcivarda diye bakmaktan yoruldum valla. Bu arada ben konuşamıyorum hurma yiyorum. Hayret ne güzelmişlen bunun tadı. Daha önce hurma hiçsevmezdim. Böylesini ilk defa yiyorum. Dolu dolu ve lezettli.
– Suudi Arabistan’da gezilecek görülecek çok yer var, bisikletinizle ülkemizde sorunsuz ve güvenli bir şekilde gezebilirsiniz. Vizeniz süresi yetmezse gerekli birimlerle konuşursanız tarih konusunda da size yardımcı olacaklar.
Ben hala şok içindeyim bu arada adam detaylara falan da giriyor, nerelere gitmeliyim ne yapmalıyım. Bense hı hı hı hı.. kafa sallayıp duruyorum. Hayret valla.
Bu güzel karşılamadan ve misafirperverlikten dolayı kendilerine teşekkür ettim. Bisikletle ülkelerini elimden geldiğince en iyi şekilde gezeceğimi ve gördüklerimi aktarmaya çalışacağımı da dile getirdim. Vedalaştıktan sonra dışarı çıktım. Bu sefer de o binadaki 30 kişi ile selfie çekildik.
Tam çıkış kapısına geldim, biri yol polisi olmak üzere bir de şehir içi polisi iki aracın bana eskortluk edeceğini öğreniyorum. Eskort istemediğimi söylememe rağmen. Zorunlu olarak vereceklerini dile getirdiler, hiçççççççç hoşuma gitmedi!! Neyse 4000 km’den bahsediyorum nereye kadar takip edecekler ki hahahah . : )
Hadi bakalım bu ülkede ne maceralar yaşayacağım.
Bir Sonraki yazı için Lütfen linke tıklayın
https://www.gurkangenc.com/dunya-turu-yazi/bisikletle-suudi-arabistanda-90-gun-4000-kilometre-seyahati-basliyor/