Sınır kapılarından girerken genellikle alanın fotoğrafını çekerim. Ekvator da son kilometreler yokuştan aşağıya doğru indim ve bir anda insan kalabalığının içinde buldum kendimi. Tam bir curcuna. Bir şeyler satmaya çalışan, para isteyenler, aileleri ile sınırı yeni geçmiş Venezüella vatandaşları hemen sınırın çıkışında grup halinde oturmuşlar ne yapacaklarını konuşuyorlar. Taksiciler ülkeye gelen turistleri taksilerine almaya çalışıyorlar. Böyle bir kalabalık ortama üzerinde yüklerle dolu bir bisikletle girdiğimde herkesin gözü ister istemez bana dönüyor, bakıyor, inceliyor. Bisikletin ön tarafına eğilip seri bir şekilde GPS’i çıkartıp gidon çantasının içine attım. Bu kalabalıkta bisiklet üstünde elektronik eşyaların gözükmemesi gerekiyor. Bisikletten inip pasaport kontrol noktasına girdim. Bu kontrol noktalarında her daim bisikleti dışarda bir yerde bırakıyorum. Fakat burası oldukça kalabalık bir nokta ve bisikleti bırakmak kolay olmayacağından etrafa bakınıyorum ve aradığımı buluyorum. Hemen yan tarafta yaşlıca bir seyyar satıcıyı var. Bir adet su alıp biraz sohbet ettikten sonra bisiklete göz kulak olmasını rica ettim. Böyle durumlarda işi şansa bırakmamakta fayda var. Ekvator’dan çıkış vizesini aldım, Kolombiya tarafına geçiyorum, yürüyerek bir köprünün üstünde girişte Unicef’in çadırı, doktorlar, hemşireler, ortam inanılmaz kalabalık, sormadım bu nedir ne değildir. Bir an önce bu kalabalığın içinden bisikletle çıkmam gerekiyor. Kolombiya tarafında kontrol noktasının dışında polis vardı, bisikleti ona teslim edip işlemlerimi hemen yaptıktan sonra 14 Aralık 2019 tarihinde Güney Amerika seyahatimin son ülkesi Kolombiya için 90 gün vizeyi alıp hemen alandan uzaklaşmak için pedallamaya başladım.
Bazen bu sınır geçişlerinde döviz çok iyi değerden bozuluyor, bazen kötü. Yanımda 15 dolar kadar para vardı, bunun bir kısmını bozdurmak fena olmazdı çünkü Kolombiya pesosu yanımda hiç yok. Sınırda yer alan ilk şehir İpiales. Yokuşu çıkmamla karpuz ve ananas satan bir ablayı gördüm. Ulan nasıl canım çekti.
-Abla dolar versem alır mısın, olur mu?
-Olur, sorun yok.
-Şu karpuz ve ananas karışık kesmişsin, ondan bir tane alayım.
Hemen hazırlayıp verdi. Sohbete de başladık. Çocuklarından kocasına, işlerin durumundan ülkenin ekonomisine kadar kendi durumunu bir çırpıda anlattı. 1,5 dolar tutmuştu yediklerim, muhabbetin güzelliğinden ve benim ne yaptığımı da öğrenince bir tane de hediye etti. Haaa bak daha ülkeye gireli, yokuşu çıkalı 10 dakika olmadı ve ilk güzellikle karşılaştık bu ülkede. Her şey güzel olacak.
Bu ülke güzel geçecek falan diyorum ama şöyle bir durum var. Güney Amerika’nın en güzel kadınları bu ülkede olduğu söylenir. Belki degüzel ve zor geçecek desem daha doğru olacak. Gözleri karartırcasına birine aşık olmadan ülkeden çıkabilirsem çok memnun olacağım. Bakalım ilerleyen günler ne gösterecek. İpiales’de şehre girdim ve bir vay arkadaş dedim. Şehirlerden köylerden yavaş yavaş yaşayarak geçerken antropolojik ve sosyolojik değişimi fark etmem daha keskin oluyor. İlk şehirle bu değişim kendini çok keskin fark ettirdi.
İlk şehirler diğer yol anılarımdan da bilindiği üzere önemlidir. Öncelikle kalacak bir yer bakındım, şehrin merkezinde o kadar iyi bir nokta buldum ki hem bisikletliler hem de motorsikletliler için süper uygun ve hesaplı bir yer, üstelik avlusu olan bir yer yani bisikleti motorsikleti tamir etmek, yıkamak gibi işlemler de yapılabilir veeeee veee ben bu güzel yerin adını veya fotoğrafını çekmemişim. Fakat gidecek kalacak birileri olursa bana mesaj atsın GPS üzerinden bulurum. Uzun zamandır hiç bu kadar hareketli bir şehir görmemiştim. Gerçi bu hareketliliğin bir sebebi de Christmas’ın yaklaşması, herkes hediye almak için sokaklarda, alışveriş merkezlerinde.
Kalacak yeri bulduktan sonra bankaya gittim. Banka ATM’lerinin önünde kuyruklar. Aha bu ATM’lerde şimdi para da kalmamıştır bak, işte bu çok fena olacak, inşallah para çekebilirim dedim ve ilk 3 bankanın ATM’sinde para bitmişti. Sonuncuda şans yüzüme güldü. 14 Aralık 2019’da 1000 Peso (paralarından 3 sıfırı at. 1 Peso diye hesapla) 1.78 Türk Lirası. Üzücü bir durum. Otelin parasını da dolar olarak vermiştim. Aslında yanımda dolar olduğu sürece sıkıntı yok. Birkaç gün idare edecek kadar param her daim vardır. Bir iki defa parasız kaldığım oldu, onda da başımın çaresine baktım. Otel, banka tamam. Şimdi sırada ülkede kullanacağım telefon hattı işini çözmek var. Kolombiya’da her yerde çeken hat Claro, hazır kart alıyorum 1.8 GB internete 50.000 Peso yani 89 TL verdim, oha. Böylelikle Kolombiya, Güney Amerika’da telefondan kullandığım internete en fazla parayı verdiğim ülke oldu. Olabildiğince wifi alan bulunacak yoksa göçerim (sonraki günlerde hattı değiştirdim). İlk şehirde konaklama, banka, gsm olayını hallettiğime göre başlasın o zaman Kolombiya.
Güney Amerikalı arkadaşlarım genel olarak dans konusunda Brezilya ve Kolombiya’yı hep öne çıkarırlar. Ama Gürkanım tango var Arjantin’de diyenler olabilir. Evet, tango var fakat tango dediğimiz olay sadece Buenos Aires ve Cordoba’da var. Genel olarak Arjantin’in her şehrinde yapılan bir dans türü değil Tango. Brezilya ve Kolombiya’da herkes her türlü müzikle fıkır fıkır ortada, Brezilya’nın güneyinde de bu durumu gözlemlemiştim. Kolombiya’da da aynısı var. Hele bir salsa olayı var, ben böyle bir şey görmedim.
“Feri Cali” 25 Aralık’ta başlar. Cali şehrine gidin sokaklarda insanlar salsa yapıyor, görüntüler inanılmaz eğlence süper, her yerde (fotoğraf makinamla sokaklarda gezmediğim için fotom yok) . Fakat illa ki festival olmasına gerek yok, seviyor insanlar sokaklarda dans etmeyi. Bir yerden müzik geldiğinde kadını erkeği götünü başını vücudunu sallıyor. Haha yahu ben bile arada bir yapıyorum. Bir gün ışıklarda su içmek için bisikleti kenara çekip durdum, arabanın içinden müzik geliyordu, ritimle beraber dans etmeye başladım. Ülkenin suyundan mıdır havasından mıdır anlamadım. Ha bu arada içimden bir salsa canavarı çıktı. Kim ne zaman öğretti belli değil.
Yolda ilerlerken ülkenin güneyi ile kuzeyi arasında ekonomik olarak ciddi bir fark olduğu gözüme çarptı. Popayan şehrinden sonra durum değişiyor. Özellikle Kolombiya’da bazı alanlarda Kara kıtaya geri döndüm sandım. Bazı köylerde sadece Afrika kökenli insanlar yaşıyor. Afrika’nın bende bıraktığı izler çok derindir. Yeter dediğim bir dönemde Güney Afrika’dan Güney Amerika’ya geçmiştim. Yoksa kıtanın tamamını bitirecektim, sadece batısı kalmıştı. Fakat Afrika’da yorulmuştum, o kıtadan hiç çıkmadan pedallamak hakikaten yorucu olmuştu. Bu yüzden Batı Afrika’yı bırakmış, bir gün yaparım demiştim. Sonrasında zaman ilerledikçe Afrika’yı özlediğimi fark ettim. Ünlü kaşif Livingstone’un sözü hep aklıma gelir: “Bir sabah gözlerini Afrika’da açtıysan bir daha asla bu kıtayı unutamayacak ve uzaklara gitsen bile hep burayı özleyeceksin.” Kendisinin bahsettiği bölge Afrika Sahra Altı ve dediği de doğrudur. Unutamıyorsun. İşte Güney Amerika’da Kolombiya’nın güneyi, bana Afrika’yı hatırlattı üstelik her şeyi ile tıpa tıp benziyordu. Sanki biri Malawi’nin bir parçasını alıp buraya koymuş gibiydi.
Ünlü İspanyol motorcu Agustin ile yolda karşılaştığımızda bu köylerden birinde akşam yemeği yiyip çocuklarla beraber sohbet ettik. Dünyayı motoru ile gezen, bu sırada da yolculuğunda tanıştığı ona farklı gelen kişilerle belgesel çeken biriydi. Hikayesi ve yaptıkları ilham verici.
-Gürkan bana en çok sorulan soru ne biliyor musun?
-Büyük ihtimal motorun kaç para diyorlar.
-Hahah evet.
-Agustin motorun hakikaten kaç para?
– HAHAHA
Genel olarak ülkenin insanı çok iyi. Bir kere olsun birine bir şey sorduğumda somurtup cevap veren olmadığı gibi herkes yardımcı olmaya çalıştı. Bisiklette bir parça lazım oldu, hemen komşulara haber verildi. Kalacak yer istedim hemen bahçede çadır at dediler. Polisinden itfaiyecisine herkes çok iyi. Kötü insan yok mu? Tabi ki de her ülkede olduğu gibi bu ülkede de var. Henüz bana denk gelmedi. Arjantin, Şili, Paraguay, Uruguay, Brezilya, Bolivya, Peru, Ekvator’da olduğu gibi henüz Kolombiya’da da kötü biri ile karşılaşmadım. İnşallah da karşılaşmam.
Kolombiya yollarının da Ekvador’dan aşağı kalır yanı yok. İrtifalar öyle Bolivya veya Peru kadar yüksek değil. Fakat tırmanışların dereceleri ve irtifa farkları hakikaten oldukça yüksek. Ee durum böyle olunca da 2019 Fransa turu şampiyonu 23 yaşındaki Egan Bernal da bu ülkeden çıkmış. Egan Bernal’ın Bogota yakınlarında antreman yaptığı alanlardan bisikletimle geçme imkanım oldu. Bogota 2.800 metrede adam evinden çıkıyor, Ibaque şehrine doğru pedallıyor. 2.800 metreden bir anda 300 metreye düşüyor. Sonra eve dönüş yolunda 2.500 metre tırmanış yapıyor veya direk evinden çıkıp kuzeye doğru milli parkalar arasında günde 3.000 veya 4.000 metre irtifa tırmanışı yapıp evine geri dönüyor. Üstelik bu tırmanışları 2.500 metre irtifa üstünde yapıyor. Bu adam yarışmayı kazanmayacakta kim kazanacak. Bu arada kendi ülkelerindeki Kolombiya yarışında Egan Bernal’i (23) geçen 17 yaşında genç bir çocuk da var. Yani bu gençler bildiğin makine gibi. Aklıma acaba bizim ülkemizde bisikletçilerin evlerinden çıkıp 2.000 metre üzeri irtifa tırmanışı yapıp evlerine geri dönebilecekleri yerler var mı diye ufak bir araştırma yapmak düştü. Tabi bu yol boyunca emniyet şeridinin de olması şart! Mesela Hopa’dan Ardahan’a gidilebilir, bizim orada bu da yaklaşık 180 kilometrede 2.400 metre irtifa demek. Fakat emniyet şeridi yok. Ha bir de herkes deli gibi araba kullanıyor, sakat iş. Emniyet şeridinin olduğu ve 2.000 metre üzeri tırmanışın yapıldığı tek bir yer var gibi gözüküyor; o da Uludağ tırmanışı. Bu alanda 2.100 metre tırmanış yapıldığı söylendi. Fakat gel gelelim şehirden tırmanış noktasına kadar bisikletle gidilebilecek emniyet şeridinin bazı noktalarda olmadığını da bisikletliler bana söyledi. Bursa Belediyesi’ne bir iki defa mesaj atmama rağmen geri dönüş yapılmadı. Böyle anlarda bana sürekli “O kadar yıldır geziyorsun hala takipçin fazla değil, seni bilen çok az kişi var.” diyenler aklıma geliyor. 10 yılda toplumun istediği tarzda biri olaydım şu an bu bisikletle dünya seyahatini milyonlar takip ediyordu, doğruya doğru. O zaman da işte mesaj attığında cevap mı vermediler çemkirir Twitter, Facebook’dan kamuoyu oluştur, “Arkadaşlar Bursa Belediyesi bana cevap vermiyoooooo böööö” de hemen dönerlerdi, neden çünkü milyonlara hitap ediyorsun (ediyor muyum? yok la lafın gelişi yazdım). Sosyal medya adreslerinizden geri dönüş yapabileceğiniz kadar çalışanınız olsun devlet kurumları!! Belki birileri işinize veya işimize yaracak ufak bir iki üç detay verebilir di mi?
Kolombiya’daki yollarda emniyet şeritleri bisikletlilerin. Kanunlarında yer alıyor, ayrıca her 300 metrede bir de yollara tabela koymuşlar. Fakat kanunlar ve yaptırımları Şili’deki gibi değil ve bu da önemli bir detay, neden mi?
Kolombiya’da bisiklet ata sporu gibi bir olay. Dünyanın hiçbir ülkesinde halkın bisikleti bu kadar fazla sportif amaçlı kullandığını görmedim. Çin, Güney Kore, Japonya, Finlandiya, İsveç, Norveç, Danimarka, Almanya, Avusturya, İsviçre, İtalya, Fransa, Belçika, Hollanda, İngiltere, İskoçya, İspanya, Fas’ın güneyi, Kenya, Tanzanya, Malavi, Güney Afrika, Arjantin, Şili, Peru. Bu saydığım ülkelerde bisiklet bir ulaşım aracı, ticari araç, yük aracı, çocuk taşıma aracı ve sportif aktiviteler için de kullanılıyor.
Fakat dağ ve yol bisikletlerini spor amaçlı Kolombiya kadar kullanan hiçbir ülke vatandaşı görmedim, inanılmaz bir durum! Öte yandan bu kadar fazla bisiklet kullanılmasına, başkent bogotada 400 kilometreden fazla bisiklet yolu olmasına rağmen bisiklet kullanıcısına bu kadar saygısız başka bir millet daha yok, görmedim! Yani bisiklet kullanımı arttıkça toplumda bisikletliye saygı artar anlayışını benim kafada çürütmüş bir ülkedir Kolombiya. Türkiye’de bisiklet camiasının ve benim yıllardır arkasında durduğum “Bisiklet kullanımı arttıkça, insanlar bisiklete yöneldikçe bisiklet kültürü de oluşacaktır” sözümüzü benim kafada tarihe gömmüştür Kolombiya, üstelik bunu da çok net bir şekilde yapmıştır. Kolombiyalıların bisikleti bu şekilde kullanmaları 50 senelerini almış ve maalesef bisiklet kültürü oluşmamış. Bisiklet yolları için çalışmalar tam 50 sene önce başlamış. Her Pazar şehrin en işlek caddesi sabah 6:00 – öğlen 14:00 arası kapatılır. Yılda bir kere “özel araçların kullanımı” hafta içi tüm gün yasaklanır, işlere bisikletle gidilir. Bogota şehrinin içinde 500 kilometre BİSİKLET YOLU VAR, Biz Ankara’ya daha yeni 56 kilometre yapıyoruz, şaka gibi lan şakaa. Onu da kendi kültürümüze göre yapmıyoruz, gittik Avrupa’yı örnek aldık. (FAKAT ÇOK ŞÜKÜR SONUNDA YAPIYORUZ VEYA YAPMAYA ÇALIŞIYORUZ DİYORUM, BU BILE ÇOK GUZEL)
Şili’de bisiklet kültürünün 15 senede oluştuğunu göz önünde bulundurursak toplumu sosyolojik kültürel olarak nasıl etkilediğinin örneği elimde varken, aynı kıtada 3.000 km yukarıda bu etkileşim olmamış. Demek ki bu noktada başka dinamikler işin içine karışıyor. Bunların da ne olduğunu anlamış durumdayım. (Bogota’da arkadaşım Laura ve yerel bisikletçiler bu konuda oldukça güzel detaylar aktardı). Öğrenmeye, notlar tutmaya devam.
Kolombiya’da da diğer ülkelerde kullandığım gibi Warmshowers kullanmaya devam ettim. Zaten bu ülkede hemen hemen her şehirde bir Warmshowers kullanıcısı bulmak oldukça kolay. Bisikletle dünya turuna Asya’dan başlayan Kolombiyalı bisikletli Juanita’ya da uğradım o d şehrine yeni vardı.
-Juanita selam. Armenia yakınlarındayım eğer müsaitsen ve şehirdeysen buluşabiliriz.
Kendisine böyle bir mesaj attım, aradan birkaç gün geçti, bu arada ben de yoldayım ilerliyorum. Baktım ses seda yok. Armenia şehrinde Warshowers’dan Julian’a mesaj attım:
-Selamlar Julian. Bisikletle uzun bir seyahatteyim. Şehrine doğru yaklaşmaktayım. Müsaitsen birkaç gün misafir edebilirsen sevinirim.
Bu mesajı attıktan 5 dakika sonra kendisinden mesaj geldi ve Julian seve seve misafir edebileceğini hatta şehrin içinde kendisine ait 4 yıldızlı bir otel olduğunu, orada konaklayabileceğimi söyledi. Vay işte bu çok iyi oldu. Tam Armenia yolu üzerindeyken uğramam gereken bir köy var. Uğramam gereken diyorum çünkü daha önce bu köye gelmiş ve dinlenmiş iki gezgin arkadaşımdan özellikle köyü ziyaret etmem söylendi. Önce şu köyü gidip göreyim sonrasında Armenia şehrine gideyim. Tam köye doğru giderken bu sefer de Juanita’dan mesaj geldi:
-Gürkan kusura bakma şehir dışındaydım cevap veremedim. Evim evindir, ne zaman istersen gelip kalabilirsin.
“Evim evindir” Dünyanın dört bir yanında insanlar evlerini açarken bu şekilde canı gönülden açıp misafir etmeleri çok hoş bir olay. Nerede olursan ol, nasıl bir durumda olursan ol şöyle bir mesaj hep yüzde tebessüm yaratır. Kendisine teşekkür edip şehre yaklaştığımda haber vereceğimi söyledim.
Ülke içinde pedallarken bana misafirperverlik gösteren insanlarla denk geldiğimi söylemiştim. Bunlardan bir tanesi de Pati ve ailesi. Bu aileyi öyle warmshowers da veya her hangi bir uygulama ile bulamadım. Kolombiya’ya yağmur sezonunda girdim. Ekvator çizgisine yakın ülkelerde bildiğimiz 4 mevzim olayı yok. 12 ayı şu şekilde bölmüşler. Kuru sezon ve yağışlı sezon. Ben de ülkeye yağış sezonunun sonlarına doğru girdim. Yağmurlu bir günde pedallarken lastiğim patlıyor.
Tamir ediyorum bir kaç kilometre sonra tekrar patlıyor ve dış lastiği kontrol ederken lastiğin yarıldığını fark ediyorum. Yağmurdan koruna bileceğim hiç bir nokta yok. Yanımda dış lastik yamaları var. İkisini de kullanıp ve heba ediyorum çünkü yoğun yağış altında tamir edemiyorum. Yapacak bir şey yok kuru bir yer bulana kadar yürüyeceğim. Yolun yağmurlu ve yokuş aşağı olması benim hızımı kesmeme vesile olmuştu ve lastikte frenaj yaparken patladı. Daha hızlı giderken patlaya da bilirdi ve büyük bir kazada geçire de bilirdim. Bu yokuş da değilde başka bir yokuşu inerken de patlaya bilirdi!. Mesela önümdeki şehre 10 km kalmıştı oraya daha yakın bir yerde patlaya bilirdi ama tam bu noktada patladı. Lastiğin burada patlaması gerekiyormuş!
Yoğun yağış altında yürüyorum. birinci virajı dönüyorum sağda bir ev var. Yoldan ayrı bir araç yolu eve doğru çıkıyor. Oraya doğru yürüyorum ve bir teyze görüyorum. Kapıdan içeri girip selam veriyorum. İspanyolca
-Merhabalar. Lastiğim patladı ve yardıma ihtiyacım var. İzin verirseniz bir gece bahçenizde kalabilir miyim?.
-Hoşgeldin tabi ki de. Biraz bekle kızımı çağrayım.
Yağmurda daha fazla ıslanmamak için verandaya geçiyor ve bekliyorum. Bir kaç dakika sonra Pati geliyor. Durumu anlatıyorum ve kasabaya gidip lastik almam gerektiğini de söylüyorum.
-Gürkan öncelikle hoş geldin. Böylelikle bizim misafir edeceğimiz ikinci Türksün. Aylar önce Tarık adında bir Türk’de bizim misafirimiz olmuştu. Aslında burası bir hostel olacak fakat henüz bitiremedik. Seneye bitmiş olacak. Çadır kurmak istiyorsan şuraya kurabilirsin. Sen nerden geliyorsun neler yapıyorsun?
-Çok teşekkür ediyorum. Bisikletle dünyayı geziyorum 8 senedir. Alaska’ya doğru pedallıyorum. Aynı zaman da anılarımı yazıyor fotoğraflar çekiyorum.
-Fotoğraf konusunda nasılsın? Ekipmanın var mı?
-İyim, Drone da kullanıyorum.
-Peki bizim için fotoğraf ve video görüntüleri çeker misin?
-Tabi çekerim.
-O zaman burada çadır kurmana gerek yok. Çektiğin görüntüler karşılığında da sana yatacak yer ve yemek verelim. Kaç gün kalabilirsin? Christmas bizimle geçirmek ister misin?
-Yeni yıl için Cali’ye varmak istiyordum zamanım var. Tabi Christmas sizinle geçirebilirim Cali’ye varacak kadar zamanım var.
Sonraki bir hafta ise hakikaten dolu dolu geçti. Yaptıkları Hostal’ın tanıtım fotoğraflarını ve videolarını çektim. bahçede bulunan küçük kulübeyi ise bisikletçiler için ayırmalarını rica ettim. Bisikletçilerden ücret almazsanız da sevinirim dedim. Kabul ettiler. Pati kardeşi Lina ve Adolfo ile çok iyi anlaşıyorduk. Adolfo’nun kızı Sofi ve Pati ile çoğunlukla ingilizce konuşuyordum. Sezon açıldığında hostele gelecek olan turistlere gölde kano turu atıracakları kanoların yenilenmesine ve taşınmasına yardımcı oldum. Lina Hostal’ın arkasında evler için bahçe bitkileri yetiştirip pazarlamasını yapmak istiyormuş hayallerini anlattı ve zaman içinde de gerçekleştirdi şu an sosyal medya sayfamda arada bir videolarına denk geliyorum. Hep birlikte, köyün çocuklarını şehre indirip christmas için hazırlanmış parkları da birlikte gezdik, ihtiyaç sahiplerine gene yardımı olunacak organizasyon yapıldı
Bu ailenin Annesi Laura ise “Gürkan yılbaşını da gitme bizle geçir” dedi. Şimdi bu öyle bir aileydiki durum yılbaşı ile de kalmazdı. İşletme konusunda bazı detaylar ve fikirler verdim onları da hostal de uygulama kararı aldılar. Bir Pati gelip “Gürkan biz senle çalışmak istiyoruz ayda şu kadar peso da sana da maaş vereceğiz, kal bizimle. Kaldığın odayı da sana vereceğiz.” İnanılmaz güzel bir teklifti. Bir çok insanın yaşamayı istediği hayatı burada bu aile ile birlikte iyi bir , maaşla çalışarak yaşayabilirdim. Sadece maddi anlamda değil doğanın içinde bulunan bu alanda bir ömür çok güzel geçerdi. Fakat kalamayacağımı ve kendi hayallerimi anlattım. Hepsi gelip sarıldı ve söyledikleri sözleri söylemek istemiyorum gözlerim dolmuştu.
Ayrılırken Anneleri gitme kal diye tekrar söyledi ve sonra da ailesinin çok şaşırdığı su sözü söyledi “Ev senin evindir ne zaman istersen gel kal Gürkan” Pati ingilizce “Annem ilk defa tanıştığı o kadar yabancı içinde bu cümleyi birine söyledi Gürkan. Burada bir ailen ve evin her zaman var hiç unutma”
Ayrılık vakti geldiğinde zor oldu. Canı gönlden sıkı sıkıya sarılırsın ya işte her biri öyle sarıldı. Her birinin gözler doldu. Ne çok anıyı sığdırdık 1 haftaya ne kadar dolu dolu geçti günlerimiz. Kolombiya’Nın güneyinde Cachagüi yakınlarında evimin olduğunu bilmek güzel bir durum. Hala bana fotoğraf gönderirler hal hatır sormaya devam ederler. Aslında bu durum dünyanın dört bir tarafında evlerinde kaldığım bir çok insanla aynı şekilde devam eder. Whatsapp facebook üzerinden hep mesajlaşır sohbet ederiz.
Genel olarak Kolombiya’da şimdilik güzel ilerliyorum umarım devamı gelir.