Ağustos 2021, Guatemala sınırından herhangi bir sıkıntı yaşamadan geçtim. Yıllar geçti Türk pasaportu ile sınırlardan geçmek zorlaşıyor, sebeplerini önümüzdeki süreçte yazacağım. Hatta instagram sayfasında bu konu ile ilgili bir canlı yayın yaparım.
Önümdeki ilk küçük kasabada küçük bir otele yerleşip önce telefonum için bir sim kart alıp bu ülkenin parası olan Guarani’yi bankadan çekip öyle devam etmek en iyisi olacak.. Her zaman olduğu gibi yanımda mutlaka nakit bulunmalı. Panama’dan buraya kadar her yerde dolar kullanabiliyordum fakat o rahatlık bu ülkeye geçmemle bitti. Bu arada yanlış anlaşılmasın; yanında tomar tomar dolar ile gezen biri de değilimdir. Bu küçük kasabada durmamın sebebi de hem biraz halkı gözlemlemek hem de yukarıda dediklerimi almak. Dinlendiğim süre boyunca iki defa sokağa çıkıp şöyle bir dolanma fırsatım oldu. Klasik Latin Amerika köylerinde gördüğüm manzaralar var. İlla ki farklı tatlar, dokular var ama bir noktadan sonra bir çok şey Latin Amerika’da bana aynı gelmeye başladı. Haa, araştırsam her ülkede enteresan uç hikayeler bulabilirim, fakat bisikletle üç aşağı beş yukarı yapılacaklar belli artık (bu arada benim üç aşağı beş yukarı yapılacaklar belli dediğim ile bir başka bisikletli gezginin üç aşağı beş yukarı yaptıkları aynı olmaya da bilir).
Guatemala başkenti, sınırdan bisikletle aslında 1 gün uzaklıktaydı. Biraz daha yavaş gidip hem şehri hem de etrafı görmek istedim. Planım da şehre girmeden önce bir yerde kamp atıp bir sonraki gün şehre girmekti. Şimdi hostele boş yere tam gün parası vermenin gereği yok. Yol üstünde çadır kurarım dedim fakat çadırımı kurup dinlenebileceğim bir alan bulmak oldukça zor. Guatemala gibi bir ülkede şehir yakınlarında ara yollara girip kamp atmak istemiyorum. Ülkede ikinci günüm, halkını ve misafirperverlik durumlarını pek bilmiyorum. Bu sebepten direkt anayolda seyredip sonraki günlerde veya haftalarda bu konu hakkında bir izlenim ancak edinebilirim. Sonrasında kamp atması daha kolay olacak.
Klasik olarak benzin istasyonlarında yer bakınmaya başladım. İki benzin istasyonu istasyonun arka tarafında veya yanında çadır kurmama izin vermedi. Yol üstünde geniş bahçeli bir alan buldum, oraya da çadır kurmama izin vermediler. Bu şekilde yavaş yavaş ilerlerken hava karardı. Eee mesafeler ilerledikçe ben de artık şehre ucundan girmiş oldum. Şimdi şehir merkezinin dışında bir otel, hostel konaklamasına gerek yok, sabah gene merkeze doğru ilerleyeceğim eh o zaman arka ve ön ışıkları takıp yola devam.
Şehir girişinde bisiklet yoluna dair bir emare yok, tabela da yok, hali ile arabalar da pek bir yakın geçiyor. Bu durumda insan ister istemez stres oluyor. Saat ilerliyor, yahu acaba otel bulabilecek miyim o da sıkıntı. Yol üstünde çok güzel bir noktada Starbucks dükkanı gördüm, hoşuma gitti. Konumundan dolayı bir gün buraya gelinecek diye notu hemen aldım (şehrin hemen girişinde volkanları gören bir manzarası var). Bir saat içinde de şehir merkezine gelmeyi başardım. Şimdi, telefondan hostellere bakınıyorum, kafama göre iki tanesini seçtim. Booking’den bakıyorum hostellerde yer var gözüküyor. Rezervasyon yapmıyorum. Kendileri ile konuştuğumda bazen Booking’den daha iyi fiyat aldığım oluyor. Fakat sokak sokak gezip hostel bakınırken şunu fark ettim: 3 hostel de yerleri olmasına rağmen saat 22:00 olduğundan beni hostellerine almadılar. Kapıyı bile açmadılar. Megafondan konuşup yerimiz yok diyip duruyorlar. Duruma artık acayip kıl olmaya başladım!!
Len bu ne? Neden kimse kabul etmiyor?
Bu ülke yabancıdan bu kadar mı korkuyor? Covid’den dolayı desem, ee kimse maske takmıyor, yani alakası yok!
Olur böyle şeyler diyip kalacak yer araştırmaya devam ettim. En son gittiğim hostelin adı “Quetzalroo”; sahibinin adı da Marcos. Bak şimdi en başından kimse bana çadır kuracak yer vermedi, hostelinde kapıyı açmadı yaaa, işte bunların sebebi benim Marcos ile tanışmam içinmiş!! Bir şekilde bu adama yönlendirildiğime inanıyorum. Şu yazdığım saçma gelebilir fakat gerçek! Haftalar sonra oturup düşündüğümde adamlar iyi ki beni kabul etmemişler ve bu mekana gelmişim diyip durdum.
Şimdiye kadar tanıdığım en iyi hostel sahibi diyebilirim. İnanılmaz ilgili, alakalı, yardımsever, cana yakın. Bir gün bir hostel sahibi olursam onun gibi olmayı gerçekten isterim, idol bir adam. Bu adam, aman müşterilerime iyi davranayım, benim için iyi yorumlar yazsınlar, mekanım için iyi şeyler söylesinler kafasında değil. Mutlu olduğu ve keyif aldığı için bu işi yapıyor. Sevdiği işi gönülden yapınca da müşterilerine de çok iyi davranıyor. Başkentin en güzel noktasında müstakil evi olmasına rağmen, hostelindeki küçük odasında uyuyan, hosteldeki biz yabancılarla yemekler yapan, bizlerle yürüyüşe çıkan, gece bisiklet turları organize eden ve ülkesinin reklamını çok iyi yapan güzelliklerini çok iyi tanıtan, anlatan bir dost, kardeş diyebilirim. Guatemala’da 4 ay kaldım ve Marcos ile tanıştığım için hakikaten çok mutluyum.
Bir gün toz toprak içinde hostele geldi. “Bu ne hal len, nereden geliyorsun?” diye sordum. Hay sormaz olaydım:
–Yarın işin var mı?
–Hayır yok.
–İyi o zaman, ağaç dikilecek, yardıma gelirsin di mi?
–Gelirim tabi ki de nereye ağaç dikiyorsunuz ki? Len ülkenin her yeri zaten ağaç. Toprak gözükmüyor hahaha.
Ciddiyim ülkeyi görseniz, boş alan yok, her yer ağaç. Ertesi gün Gutemala’da başkentin dışında bile sayılmayacak kadar kuzeyde bir alana gittik. Çam ağacı ve başka birkaç ağaç daha dikecekmişiz. İşte o gün Marcos’un ailesinin aslında tam olarak nerede yaşadığını da görmüş ve adamın her ne yapıyorsa tamamen gönülden, severek yaptığını anlamış oldum.
Balta girmemiş bir alana beni ve bir başka arkadaşını soktu. Ağaçları taşıdığımız alanda bir patika vardı fakat ağaçları dikeceğimiz alanda herhangi bir patika yoktu. %35 ve üstü bir eğimde olan bir alandan bahsediyorum.
Önden biri gidiyor, elindeki maçeta dediğimiz büyük bıçakla dalları kesiyor, diğeri ağaçları dikecek delikleri açıyor, bir diğeri de ağaçları dikip onları eğimden kaymaması için yanına bir çubuk dikip destek almalarını sağlıyor. Akşam hostele döndüğümde vücudumdaki her eklem noktası ağrıyordu. O dik yamaçta dengede durup ağaçları dikebilmek için bütün vücudumu kasmıştım. Güzel bir yemeği ve dinlenmeyi hak etmiştik. Bu arada şöyle bir düşününce, geçtiğim her kıtada ağaç dikmişim. Bunu daha önce hiç düşünmemiştim. Kuzey Amerika ve Avusturalya’da da dikersem tamamdır.
Başkentte kaldığım dönem içinde Büyükelçimiz Erkan Abi ile tanışma fırsatım da oldu. ABD büyükelçiliği için bu ülkede nota yazdırmam gerekiyordu. ABD’ye artık yaklaştım ve vizeyi almam gerekiyor. Dışişleri Bakanlığı müsteşarlarımızdan Bahri Abi ve ailesi ile de gene bu elçiliğimizde tanıştım.
Bir akşam Türk yemekleri gecesi yaptık. Yemekte artık kaç tabak yediysem patlama noktasına gelmişim. Süper bir akşamdı ve Bahri Abi sağolsun her daim çok iyi ilgilendi. Bu ülkede yaşayan ve sözleşmeli personel olarak çalışan Çetin de sağolsun çok yardımcı oldu, hatta şehre girerken gördüğüm o güzel konuma sahip Starbucks kahve dükkanına da beraber gittik. O yolu bir daha bisikletle gitmek istemiyordum çünkü oldukça tehlikeliydi.
Türkiye’den polis ateşemiz Ahmet de ülkeye yeni gelmişti, hatta gelmeden önce Shimano’dan bana bir iki parça getirmişti. Bu noktada Shimano ile de resmi olarak birlikte çalışmaya başladık. Fakat bu firma ile olan ilişkimiz de bir enteresandır, onu da paylaşacağım.
Tek sıkıntı vize işi olsa gene iyi, bu arada 10 yıllık pasaportum da bitti. 2 tane sayfam kaldı. Yeni pasaportu da sağolsun gene buradaki elçiliğimizde Başkatip Ayşen Abla sayesinde aldım. Bir haftada yeni pasaportum gelmişti. İçindeki ilk vize de Guatemala vizesi oldu. Guatemala normalde 90 gün için vize almıyordu fakat çok daha uzun bir süre kaldığımdan dolayı vize almak zorunda kaldım.
Covid-19 çıktığı tarihten bu yana aşı olmamıştım. Ülkelere turist olarak girdiğimden dolayı ülkeler öncelikli olarak kendi vatandaşlarına aşı yapıyordu ve turistlere aşı yoktu. Ta ki Guatemala’ya kadar. Tarihler Ekim 2021; ve Gutemala’da ülke nüfusunun sadece %26’sı aşı yaptırmıştı.
Halk aşı olmayı istemiyor ve kendilerine göre sebepleri var. Bu ülkede yabancılar pasaportunu gösterip aşı olabiliyorlardı. Madem aşı yapılıyor ilk iş aşımızı olalım. Bu arada aşı oluncaya kadar ilk Covid’e Aralık 2020’de yakalandım, delta varyantına da mayıs 2021’de yakalandım ve Ekim 2021’de de ilk aşım olan Astra Zeneca’yı oldum. Aşı olmak zorundaydım çünkü ülkeler artık bu dönemde en az iki aşısı olmayanı ülkelerine almıyordu. Başlangıcı yapmış oldum.
Evet Dışişleri Bakanlığı bazı özel durumlarda bana diplomatik notayı büyükelçiliklerimizde veriyordu. 4 Nisan 2012 yılında bununla ilgili genel bir yazı hem bakanlık arşivine kayıt edildi hem de elçiliklere gönderildi. Elçiliklerimize varmadan önce bende bulunan bu yazının dosya numarasını kendilerine gönderiyor, sonrasında varsa bir talebim onu iletiyordum. Guatemala’da da aynısını yaptım. ABD vizesi için nota talep etmiştim. Büyükelçimiz Erkan Abi sağolsun, hemen bu notayı yazdı. Diplomatik nota artı kendi öz geçmişimle beraber Amerikan Elçiliği’ne gideceğim. Diplomatik sıradan randevumu aldım. Her şey hazır derken Türkiye – Amerika ilişkileri bir anda gerildi ve ABD – Kanada – Avusturalya büyükelçilileri Türkiye’de istenmeyen kişi ilan edildiler. Yok artık… Müsteşarımız Bahri Abi ve Büyükelçimiz Erkan Abi bu konuda beni bilgilendiriyorlar. Diplomatik her konu askıya alınmış durumda. “Yahu ben bisikletle dünyayı gezen adamım, benlik bir durum yoktur” dedim, ama o iş öyle olmuyor. Gene de randevuya gittim. Diplomatik alanda sıraya girdim ve çok kısa sürede sıra bana geldi.
Karşımdaki elçilik çalışanı evraklarımı ve diplomatik pasaportumu istedi, ben de onun yerine diplomatik notayı verdim. Şöyle bir okudu:
–Yalnız bunu konsolosumuza göstermem gerekiyor.
–Tabi ki.
Tam bu sırada arkada bir adam vardı, O da konsolosmuş zaten. Görevli hemen arkasını döner dönmez evrağı kendisine verdi. Bu neymiş arkadaş diye… İnsan bir okur evrağı di mi? Yok işte öyle olmadı. Türkiye Cumhuriyeti Guatemela Türk Büyükelçiliği başlığını ve bir iki satırı daha okuduktan sonra evrağı geri verip “Hayır vize vermiyoruz” dedi.
–Konsolos Bey, bisikletle dünya turu atan biriyim, 10 senedir yoldayım ve Alaska’ya doğru devam edeceğim. Vizeye bu yüzden ihtiyacım var.
Şöyle bir selam verir gibi hareket yapıp arka taraflara doğru yürüdü gitti. Oooo fena patladık iyi mi?
Eee şimdi ne yapacağım? Elçiliğin dışına çıkıp bir sokak ilerledikten sonra durup kenardaki banka oturup düşünmeye başladım.
•Amerika vizesini buradan alamadıysam bu iş uzayacak anlaşıldı, başka yollara yönelmek şart.
•Hostel konaklama ücreti vermeyeceğim bir yere gitmem lazım, Antigua’da arkadaşım Thomas var, O’nda bir süre kalabilirim ve bu süre zarfında ne yapacağıma karar verebilirim.
•Ya Kolombiya’ya döneceğim ya da Şili’ye. Her iki ülkede “Mi pais”, her iki ülkede de gelecekte bir şeyler yapmayı düşünüyorum. Burada Şili daha ağır basıyor. Ülke daha güvenli, ABD elçiliği boş. Sebebi de Şili vatandaşıysan ABD vizesine ihtiyacın yok. Şili’den diplomatik nota alır öyle denerim. Hem bu sürede ülkede biraz da gezerim. Sonrasında Kolombiya’ya döner kahve işi ile ilgilenir ordan da ABD’ye geçerim.
Ne yapalım böyle olması gerekiyormuş. ABD vizesi ile uğraşacağız hadi bakalım.
Guatemala’nın başkentinde bir gezginler buluşması da oldu. Türkiye’de Yırtık Pantolon olarak bilinen ve youtube izleyicisi tarafından sevilerek seyredilen Oğuzhan Tıraş ve Güney Koreli kız arkadaşı Heyon ile birlikte tanışma fırsatım oldu. kendisini 2019 yılında takip etmeye başlamıştım. Takip ediyorum derken arada bir neler yaptığına bakıyordum. Oturup her gezen insanın neler yaptığını takip eden biri değilim. Özelikle gideceğim bir ülkeye benden önce gidip gezen ve yazılı bilgi aktarmış seyyahların anılarını oturup incelerim. Guatemala olduklarını sağolsun takipçiler söyledi mesaj attım başkente gelirseniz haber edin ben de burdayım diye. Sonrasında da bir akşam yemeği ile dostluğumuz başladı. Uzun süre bu ülkede kaldığımdan dolayı kendileri ile bir kaç sefer daha buluştuk. Hatta bu buluşmalardan birinede Gezencan olarak bilinen Can da katıldı. Açık söylemem gerekirse videolarını detaylıca seyreden, bilen biri değilim denk geldikçe bakıyorum o da ben ne kadar youtube seyredersem işte 😂😂 Fakat şunu söyleyebilirim bu 3 arkadaş karakter olarak çok iyi insanlar. Oğuzhan çok duygusal bir genç, zamanla konuşurken kullandığı kelimelere dikkat etmeye başladığı kendini frenleyen biri olduğu çok belli. Genç yaşına rağmen güzel tecrübeler biriktirmiş. iyi kalpli biri, günümüz koşulları ne gerektiriyorsa o şekilde yol alan bir gezgin. Kız arkadaşı Heyon ise ayrı bir alem. Aklına ne geliyorsa soruyor? Acaba bunu sorsam ayıp olur mu, falan diye düşünen biri değil. Merak ettiğini soruyor süperdi ve oldukça bilgili ve kültürlü biri Heyon. Abiiiii abiiiiiiii diyişini hiç unutmayacağım haha… Benim ülkede aşı olduğumu öğrendiklerinde onlar da Guatemala da aşı oldular. Öte yanda Can’ı da ikisi ile birlikte tanıdım desem doğru olur. Kendisini önceden takip ediyordum, ara ara videoları karşıma çıkıyordu birkere de konuşmuşluğumuz vardı. ABD’den Green card ile başlayan serüveni, pasaportu aldıktan sonra ülke ülke gezmekle devam etmiş. Karar vermiş “ekmeğimi youtube dan kazanacağım” diyerek o da her gün içerik yüklüyor arada bir denk geliyorum. Her üçünün de en sevdiğim yanı saygılı ve mütevazi olmalarıydı. Dünya küçük belki bir başka sefere gene bir başka ülkede denk geliriz, kim bilir? Hepimizi büyükelçimiz bir gün yemeğe de aldı orada da tecrübelerimizi paylaştık
Guatemala’da ki Antigua’ya bir gideyim bakalım dedikleri kadar güzel bir kasaba mı? …